2.3

143 26 1
                                    

Mor ve Ötesi - Oyunbozan

Yakışıklı Tıpçı; Müsait misin? Arayayım mı?

Merve; Ay durrr

Hızla makyaj masamın önüne geçip saçımın ve yüzümün haline bakınmaya başladım. Okuldan gelir gelmez yaptığım topuzum şu an topuzdan başka her şeye benziyordu. Sıkıntıyla oflayarak saçlarımı açtım. Biraz elimle şekil vermeye çalıştığımda bir düzen almaması beni germişti. Düzeltmekten vazgeçip baştan sağma bir topuz yaptım. Ne zaman özenerek bir topuz yapsam hiç güzel olmazdı, ama özenmediğim zaman ortaya dünyanın en güzel topuzlarından birisi çıkıyordu.

Bugünde şansıma ortaya güzel bir topuz çıkmıştı.

Gülümseyerek yüzümde gezdirdim bakışlarımı. Düzeltmem gereken bir şey bulamadığımda yatağıma kurulup telefonumu elime aldım. Giray, çevrimiçiydi. Büyük ihtimalle ona yazmamı bekliyordu.

Merve; Tamam hazırım, ara.

Saniyeler içerisinde ekranda WhatsApp görüntülü arama yazısı belirdi. Tipime hızla bir göz gezdirip, aramayı cevaplandırdım. Arama bağlanırken, hızlanan kalbimin neyin nesi olduğunu sorguluyordum. Kameradan da olsa onu görecek olmak beni heyecanlandırmıştı. Yüzü görüş alanıma girdiğinde istemsizce nefesimi tuttum. Beni görür görmez gülümsemişti, sanki beni görmeyi beklermiş gibi. Ben de gülümsedim.

"Hazırım deyince benim için tuvalet giyip majyaj yaptın falan sanmıştım. Oysa senin üzerinde Nutella'lı pijama var, çok pis hayal kırıklığına uğradım şu an." İlk dakikadan nasıl mı rezil olunur? Cevap bizzat bende, buyrun gelin görün. Alt dudağımı dişleyerek üzerime bakındım. Sen git o kadar ayna karşısında saçını düzelt ama gözüne hiç pijamaların çarpmasın. Rezilliğimin üstünü ört pas etmek amacıyla güldüm. "Aa öyle deme ama! Nutella kutsaldır. Bu pijamaları herkese giymem bak."

"Gören de her gece başka çocukla konuşuyor sanır kıza bak." Gözlerimi kıstım. Yanımda olsaydı o dağınık, koyu kumral saçlarını öyle güzel yolardım ki... Aslında yolamazdım, okşardım ama konumuz bu değil. "Belki öyle? Nereden bileceksin?"

Kaşlarını çattı ve anladığım kadarıyla yatağında birazcık doğruldu. Telefonun tutuş şekli nedeniyle adem elması öyle güzel görünüyordu ki... Giray'ın adem elması değil, adem elmanın Giray'ı vardı. "Kimle konuşuyorsun lan sen her gece her gece? İsim ver bana oraya geldiğimde halledeyim."

"Lan falan ayıp!" Gülmemek için kendimi sıkıyordum. Çok tatlı kıskanmıştı.

"Senin her gece başka çocukla konuşman ayıp değil ama." Derken sesi alaylıydı ama aynı zamanda ruhsuzdu da. Gülüşüm hafiften silindi. Neden durgunlaşmıştı ki birdenbire? "Şaka yapıyordum." Diye mırıldandım. Kafasını sallamakla yetindi. Dudaklarımı büzdüm. "Ne oldu? Durgunlaştın."

Gözlerini ileriye dikerken omuz silkti. "Oraya geldiğimde halledeyim, diyorum ya... Ne bileyim koydu birdenbire." Elini saçına götürüp kaşıdı. "Erkeklik gururu işte anlarsın." Bir şey diyemedim. Sadece yüzünü izlemekle yetindim. Etrafında pek çok güzel kızın olduğuna emindim, neden onlar değilde ben diye düşünmeden edemiyordum. Neden yanı başındaki kızlar değilde, bilmem kaç saat uzaklıktaki benimle konuşuyordu? En önemlisi, seviyordu?

"O Yağız piçi bile dibindeyken benim olmamam çok pis koyuyor."

"Siz..." Diye başladım ama tamamlayamadan dudaklarımı birbirine bastırarak sustum. Bu sorunun cevabını vereceğinden pek emin değildim. "Biz... Bizim neden kavgalı olduğumuzu merak ediyorsun değil mi?" Başımı salladım ama telefonunun ekranına bakmadığı için sözlü olarak tercüme etmek zorunda kalmıştım. "Yani, ister istemez merak ediyor insan."

"O şerefsiz... Bir aralar başka bir kızdan hoşlanıyordum. Lise zamanlarında herkesin vardır beğendiği birisi. Benim ondan hoşlandığımı bile bile gidip kızla sevgili olmuştu." Bir aralar hoşlandığı başka kız... Kalbimdeki bu sızı neydi peki? Bakışlarını ekrana çevirdi. Gözlerime öyle bir baktı ki, sanki gerçekten karşımdaymış da gözlerime bakıyormuş gibi hissettirdi. Kalbim titredi.

"Aynısını sana da yapmaya çalışıyor. Seni de elimden almaya çalışıyor. Merve, konuşma onunla. Muhattap olma, onu gördüğünde yolunu çevir. Lütfen..." Yutkundu. Yutkunduğunda hareketlenen adem elmasına takıldı bakışlarım. "Seni de onun gibi alırsa, sen de ona gidersen... Ne olur bilmiyorum ama benim yapamayacağım, dayanamayacağım kesin."

O sırada tüm atmosferi dağıtan zil sesiyle göz devirdim. Babam demeye utandığım o adam gelmiş olmalıydı. Evde tek olmadığım ve açan birisi olduğu için hiç istifimi bozmadan, yatağıma yayılmaya devam ettim. "Anladın mı, güzelim?" İstemsizce bir tebessüm yayıldı dudaklarıma. Bu kelime önceden bir anlam ifade etmezken, neden şimdi kulağıma çok hoş geliyordu?

"Anladım." Gülümsedi. İçimi titretecek şekilde gülümsedi. Fotoğraftakilerden daha yakışıklıydı.

"Merve!" İçeriden babamın sesi geldiğinde göz devirdim. Şu konuşmayı illaki mahvetmek zorundasınız değil mi? "Babamlar çağırıyor, kapatıyorum ben şimdi. Sonra tekrarlarız." Kameraya el salladı ve muzipçe sırıtarak, "Görüşürüz, öptüm." Dedi. Aynı şekilde sırıtıp, "Bende." Dedim ve hızla konuşmayı sonlandırdım. Kesin piç piç sırıtıyordu şimdi.

Telefonumu şarja takıp, odadan çıktım ve koridorun başındaki salona girdim. Annem koltuklardan birinin koluna oturmuştu, babam ise ayaktaydı ve fazlasıyla sinirliydi. "Okuldan müdür aradı." Dedi babam beni görür görmez. "Kavga çıkarmışsın okulda?" Kollarımı göğsümde bağlayarak omuz silktim. "Kavga değildi. Kavga olsaydı o kadar sakin kalmazdım."

"Biz seni okula kavga çıkar diye mi gönderiyoruz!" Her bir kelimede bana yaklaşmıştı. Bu senaryonun sonunu biliyordum. Merve, yine dayak yiyecekti..

"Siz beni okula iyi bir üniversite kazanayım diye de göndermiyorsunuz ki!"

"Üniversiteye gidip ne yapacaksın? Otur oturduğun yerde!"

"Ya neden? Neden izin vermiyorsunuz okumama? Size zararı ne ya, ne!" Sorum üzerine annem oturduğu yerden kalkıp bize doğru yaklaşmış ve "Çünkü evleneceksin." Demişti büyük bir soğukkanlılık. Beynimden vurulmuşa dönerken kollarımı çözdüm. "Ne?" Kaşlarım havalanırken doğrulamak istercesine teyit ettim. "Evleneceğim öyle mi?"

"Aynen öyle. İyi fiyat verdiler, kabul ettim." Diyen babam tekli koltuklardan birine oturuyordu. Annem ise hâlâ ayakta karşıma dikilmiş, meydan okurcasına bana bakıyordu. "Sattın yani beni?" Diye mırıldandım. Gözlerimin dolduğunu görmesinler diye onlardan hariç her yere bakıyordum. "Evet, sattı." Bunu diyen annelik sıfatının yakışmadığı tek insan olan annemdi.

"Madem öyle!" Dedim sinirle. "Madem parası iyiydi, kendi karını satsaydın ya! Kızını satacak kadar gururun var da karını satacak kadar yok mu!" Saçlarımda hissettiğim acı çığlık atmama sebep olurken, annem beni odama doğru sürüklüyordu. "Senin o dilini keserim! Bundan sonra bizimle düzgünce konuşacaksın!" Odamın önüne geldiğimizde beni hızla ittirdi. "Kal orada biraz da aklın başına gelsin! Küçük orospu."

Kapının örtülme sesi ve ardından gelen kilit sesi... Kapının yanına gidip tekme atarken acıyan ayağıma sövdüm. "Orospu senin gibilere denir!" Bir tekme daha geçirdim. "Bıktım artık sizden!" Sesim çığlık atar gibi çıkmıştı. Dedikleri hiçbir şeyi yapmayacaktım! Okuluma gidecektim, sınavıma çalışacaktım, günü geldiğinde o sınava girecektim ve reşit olduğum ilk gün bu evden defolup gidecektim.

ARIZA | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin