5.8

118 20 1
                                    

Rahatsız bir şekilde gözlerimi açıp boş boş tavana bakarken, kulağımda hâlâ çalmakta olan telefonun sesi vardı. Bu saatte kimin beni uyandırmış olmaya cesaret ettiğini düşünürken, gözlerim ekrandaki 'Yakışıklı Tıpçı' yazısına takıldı ve gülümsedim. Zaten başka kim arayabilirdi ki?

"Sabah sabah beni rüyanda mı gördün?" Diye sordum keyifle, bir yandan da saate bakarken. 05.33! Bu saatte ne bok yiyorsun sen Giray?

"Evet, rüyamda gördüm."

"Uyurken bile beni aklından çıkarmıyorsun, biliyorum mükemmelim." Dedim keyifle.

Bu sefer keyifle konuşan o oldu. "Sen iyice bana benzemeye başladın farkında mısın?"

Yalandan ofladım. "Maalesef oluyor öyle bir şeyler."

Göremesem de kaşlarını çattığını biliyordum. "Kızım herkese nasip olmaz bana benzemek. Gerçi dur, sen bana benzemiyorsun. Ne de olsa bir tıpçı değilsin."

Gözlerimi devirdim. "Tamam Giray. Bir tek tıpçı sensin, tek zeki sensin anladık yeter."

"Bir şeyi unutmadın mı?" Diye sorduğunda kaşlarımı çatıp düşündüm. "Yoo, neyi unutmuşum?"

"Yakışıklı olduğumu? Hani Yakışıklı Tıpçı diye kaydetmişsin ya beni?" Bunu derken sesi olabildiğince neşeliydi çünkü neticede egosu okşanıyordu! "Telefonumu mu karıştırdın?" Dedim yapmacık bir sinirle.

"Hayır sadece sen uyurken beni nasıl kayıt ettiğini öğreneyim diye seni aradım." Mantıklı bir hareket.

"Peki." Dedim son harfini uzatarak.

Bir anda ciddileşti. "Doğum günün kutlu olsun güzelim, iyi ki doğmuşsun." Gülümsedim.

"Ben şimdi kapatıyorum, biraz daha uyuyacağım. Okula giderken ararım seni konuşuruz." Göremeyeceğini bilsemde başımı salladım. "Tamam." Dedim sessizce ve telefonu kapattım.

Bir anda tüm keyfim yok olup gitmişti. Sürekli beynimin içinde, bir aile neden çocuğunu sevmez sorusu yankılanıyordu. Kendi kendine bir cevap arıyordu ve bulamıyordu. Ben de isterdim doğum günüm olduğunda, sabah uyandığımda annem bana pasta yapsın. Kahvaltıdan sonra babam beni dışarı çıkarıp bana doğum günüm için istediğini alsın. Ama olmayınca olmuyordu işte.

Sıkıntılı bir şekilde telefonu komodine koyacağım sırada, üzerindeki bir demet gül ve hediye paketine sarılmış bir cisim dikkatimi çekti. Merakla ikisinide elime aldığımda paketin üzerinde yazan notu görüp gülümsedim.

"Bir Tıpçı Bey tarafından doğum gününüz için gönderildi."

Sırıtarak gülleri kokladım ve diğerinin paketini sıyırmaya başladım. Paketi çıkarır çıkarmaz elimde, dikdörtgen ve arkası çevrili bir çerçeve kalmıştı. Önce çerçevenin arkasına sıkıştırılmış notu okudum.

"Maddi olarak hiçbir değeri olmasa da, manevi olarak değerli bir hediye diye düşünüyorum. İstanbul'dan döndüğümden beri bu resim için uğraşıyordum. Güzelliğini tam olarak yansıtacak resim türü henüz daha keşfedilmedi maalesef. Kusursuzluğun resmini çizmeye çalıştım, onu da pek beceremedim sanırım. Sonuç olarak doğum günün kutlu olsun. Ve teşekkür ederim güzelliğinle hayatıma renk kattığın için."

Dolu dolu olan gözlerimi kırpıştırarak çerçevenin ön yüzünü çevirdim. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken, resimin güzelliği karşısında nutkum tutulmuştu. Resim Giray'ın İstanbul'dan döndüğü gece beni uyurken çektiği fotoğrafın kağıda dökülmüş haliydi. Çizmeye çalıştığı hali buysa, gerçekten çizebildiği hali nasıldı merak ediyordum.

Kenara koyduğum telefonumu elime aldım. Ekranı açar açmaz Giray'dan gelen bir sürü mesajı görmüştüm. Şaşkınlıkla yavaş yavaş yazdıklarını okudum. En sonunda okumayı bitirdiğimde yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

Merve; teşekkür ederim

Merve; hayatımda aldığım en güzel hediyeydi

Merve; ve yine teşekkür ederim hayatıma girip hayatımı değiştirdiğin,

Merve; beni bu kadar çok sevdiğin için

Merve; seni seviyorum

Merve; belki senin beni sevdiğin kadar değildir sevgim

Merve; ama ben de seviyorum işte kendimce

Merve; teşekkür ederim

ARIZA | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin