5.2

123 20 1
                                    

Sabaha yakın bir saatte uyumanın acısını şu an yanan ve kızaran gözlerle çekerken, başımı Giray'ın omzuna yasladım. "Ben sana uyu dediğimde uyusaydın bunlar olmazdı." Dedi kolunu belime sararken. "Hayır nasıl bir manyaklıksa bir de kalkmışsın erkenden makyaj yapıyorsun. Önünü göremiyordun lan daha!"

Gözlerimi hafifçe araladım. "Ama bak eyelinerım çok güzel oldu." Şu illet şeyi ne zaman özenerek yapsam bok gibi oluyordu, baştan sağma yaptığımda çok güzel oluyordu. Bundan sonra baştan sağma yapacaktım.

"Kime süsleniyorsun Merve? Uçağa mı?"

"İlla birine mi süslenmem gerekiyor?" Diyerek kaşlarımı çattım. "Kendim için yapıyorum bu makyajı. Yapmadığımda gözlerim çok küçük görünüyor ve sinirleniyorum."

"Taş gibi kızsın anasını satayım." Diye mırıldandı ağzının içinde. Gülümseyip koluna girdim.

O küçük valizimi çekerken bende bana göre çok ağır(!) gelen sırt çantamı sırtımda taşımakla meşguldüm. Dün Giray'ı zorla çarşıya çıkartıp kendime küçük bir valiz almıştım çünkü sırt çantama her şeyi koyduğum için çok ağırdı. Laptobum bile içindeydi. Hangi akılla buraya kadar getirmiştim bunu bilmiyordum. Ama o ağırlığı bir kez daha çekmek istemediğimden valiz almıştım.

Aslında sadece laptopu, onun şarjını ve birkaç gereksiz eşyayı koyacakken Giray araya kendi eski kitaplarını da koymayı ihmal etmemişti. Sabah sabah bu konuda uzunca bir tartışmaya girsekte o kazanmıştı ve ben bu kitapları da yanımda götürmek zorunda kalmıştım.

Havalimanından içeri girmeden önce kapısında Giray'ı durdurdum. Çok erkenden gelmiştik. "Duralım burada biraz, erken geldik." Beni başıyla onayladı ve bir kenara geçtik. Boş bank bulamadığımız için valizin üzerine oturdum ve tepemde dikilen Giray'a baktım. Bir şey arıyormuş gibi etrafa bakınıyordu.

"Ben içeri girip, tost falan yapan bir yer bulacağım. Burada kal sen." Onu başımla onaylarken hızlı adımlarla içeri girdi. Sıkıntıdan patlamamak için telefonumu elime aldım. Uzun zamandır sosyal medya hesaplarıma girmiyordum. İnstagram'a girip gelen mesajlara baktım. Eylül mesaj atmıştı fakat onu yanıtlamadan Yağız'ın mesajına girdim.

yagizcagan; kaç gündür neredesin sen?

yagizcagan; telefonları açmaya ne dersin?

Evet, telefonlarına cevap vermemiştim. Bir çoğunda Giray'ın yanındaydım ve ikisi konuşmadıkları için Giray sinirlenmesin diye açmamıştım.

mervegungor; girayın yanındayım ;D

Aktif olduğu için çok geçmeden yanıt geldi.

yagizcagan; ankara yolcusu kalmasın :D

mervegungor; isöxiwödğlfşeşdş

mervegungor; *istanbul yolcusu kalmasın

mervegungor; dönüyorum maalesef :(

yagizcagan; tatile az kaldı bir şey olmaz

Mesajı görüldü de bırakıp, konuşmadan çıktım ve Eylül'ünkine girdim.

eylulyilmaz; bir haftadır neredesin bilmiyorum ama olaylar olaylaarr

eylulyilmaz; doğum günüme gelmemenin acısını sonra çıkaracağım

eylulyilmaz; ama yağızla ilgili anlatmam gerekenler var

mervegungor; pazartesi okuldayım anlatırsın

eylulyilmaz; okey bebek

Konuşmadan çıkıp biraz keşfette takıldım. Ana sayfadan çok keşfette karşıma çıkanlar ilgimi çekiyordu. Aradan geçen on dakikanın sonunda Giray bir elinde iki tost ve bir elinde iki meyve suyu ile yanıma geldiğinde, hızla meyve sularından vişneli olanı kaptım. Diğeri şeftaliliydi çünkü. Sevmiyordum işte.

Tostun birini uzattığında onu da hızla kaptım. Duvarın kenarına, taşın üzerine oturdu ve tostunu yemeye başladı. "Ya bu niye sucuklu?" Dedim içine bakarken. Ağzındaki lokmayı çiğnerken tip tip baktı. "Tostu neli bekliyordun sorabilir miyim?" Diye sordu. "Seninki gibi kaşarlı olabilirdi." Evet, sucukta sevmiyordum. Küçükken bir keresinde arkadaşımın evinde sucuk yemiştim ve gecesinde kustumuştum. O zamandan beri yemiyordum.

"Benimkini al." Hevesle başımı salladım ve kendi tostumu ona uzattım. Tostlarımızı değiştirdiğimizde tostu yemeye koyuldum.

"Başka sevmediğin bir şey var mı?" Diye sorduğunda sesi alaylıydı. Gözlerimi kıstım ve düşünmeye başladım. "Lahana sarmasından nefret ederim mesela. Eti yemeklerin içinde sevmem. Kıymayı da öyle. Sonra-"

"Etsiz yemek yemem." Dedi sözümü keserek. "O yüzden evlendiğimizde etsiz yemek yaparsan seni boşarım."

"Hadi ya?" Dedim alayla. "O eve et alırsan asıl ben seni boşarım Giray." Tartıştığımız konunun saçmalığına bakar mısınız?

Dudaklarını büzdü. "Doğmamış çocuklarımıza acı lan. Babasız mı büyüteceksin onları?" Evet, dercesine başımı salladım. "Çalışan bir kadın olacağım için sana mahkum kalmayacağım Giray."

"Dur." Dedi bir anda sırıtarak. "Evleneceğimizi sende kabullendin." Gözlerimi devirdim. Cidden mi Giray? Tek derdin bu mu? Yüzünü eski haline soktu ve ciddi bir biçimde konuştu. "Ama etsiz yemek yaparsan seni boşarım."

"Taş yok mu?" Dedim yerlere bakınarak. Kafasını yararsam anca akıllanırdı sanırım. Gülerek ciddiyetini bozdu. Elimde kalan sok lokma tostu da ağzıma atıp, meyve suyumu içtim. "İçeri girelim mi?" Dedi tostunu bitirip ayağa kalkarken. Başımı sallayıp valizin üzerinden kalktım.

İçeri girip güvenlikten geçtikten sonra boş alanda öylesine etrafa bakınmaya başladım. Etraf kalabalıktı. Uçağa binecek olanlar ya da yeni uçaktan inenler bir aradaydı ve kargaşalıydı ortalık. İşlemleri online yaptığım için sadece valizi güvenlikten geçirmiştik ve şimdi geriye beklemek kalıyordu.

"Nedense içimden bir ses bir daha ikimizden birinin uçağını beklemeyeceğimizi söylüyor." Diye mırıldandı. "Yani bir daha başka şehirlere ayrılmak zorunda kalmayacağımızı." Diye ekleyerek açıklama yaptı. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

Omuz silkti. "İç sezilerim kuvvetlidir." Dedi ve göz kırptı. Umarım diye geçirdim. Umarım iç sezileri dediği gibi kuvvetlidir.

Sohbetle geçen yarım saatin sonunda bineceğim uçağın anonsu yapıldığında sıkıntıyla dudaklarımı birbirine bastırdım ve Giray'a döndüm. Hiç beklemeden kollarını sıkıca bedenime doladı. Gülümsedim. "Kendine iyi bak. Kimsenin sana zarar vermesine izin verme. Hele ailenin..."

"Ailem bana hiçbir şey yapamaz Giray. Bir hafta sonra reşit olacağımı var sayarsak, kendi isteğim dışında bana bit şey yaptıramazlar." Hızlıca geri çekildi. "Sen ciddi misin? Benim neden yeni haberim oluyor, doğum gününün yaklaştığından?"

Dudağımı büktüm. "Kutlamıyorum zaten. Sadece bu sene onlardan kurtulmamı çikolatalı süt içip kafa bularak kutlayacağım." Dedim gülerek. Sırıttı. Bir kez daha anons edildiğinde yüzü gerilirken kollarımı boynuna doladım. Sıkıca sarıldı bana. İlk kez sarıldığımız zamanki gibi. "Seni seviyorum. Ve bunu hiç sıkılmadan defalarca söyleyebilirim." Diye fısıldadı. Hafifçe geri çekilip gözlerine baktım.

"Ben de." Dedim. "Ben de seni seviyorum." Hafifçe gülümsedi ve dudaklarıma çok küçük bir öpücük kondurup benden ayrıldı. Bende ondan ayrıldığımda hızla arkamı dönüp bineceğim uçağın olduğu kapıya adımlamaya başladım.

Dolan gözlerime, iki ay diye hatırlattım. Nasılsa iki ay sonra uzunca bir süre beraber olacaktık. İki ay...

ARIZA | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin