3.9

134 21 4
                                    

Emre Fel - Gök'yüzünde.

"Ee Merve'cim, kendim doğurdum diye söylemiyorum yakışıklı, tatlı ve en önemlisi tıpçı oğlumu nereden tanıyorsun?" Giray'ın egosunun kaynağı kesinlikle annesiydi. Ağzına tıkıştırdığı ekmeği eşliğinde sırıtan Giray'a bir bakış attım. Tatlıydı, şerefsiz. "Ben bir yerden tanımıyorum. Sizin yakışıklı, tatlı ve en önemlisi tıpçı oğlunuz beni tanıyormuş, bana mesaj attı."

Bu evde bulunduğum birkaç saatten anladığım bir şey varsa o da, Giray ve annesinin -kadının adını hâlâ öğrenemedim- birebir aynı olduklarıydı. Bu dediğim fiziksel özellik değil, tavır davranışlardan ibaretti. Tabii fiziksel olarakta benzedikleri göz ardı edilemeyecek bir gerçekti.

Kadın elini kalbinin üzerine koyduğunda endişeyle oturduğum yerde dikleştim. "Giray? Bugünleri de mi görecektim? Hani biz anlaşmıştık, senin turşunu kuracaktık beraber? Hani hayatındaki tek kadın ben olacaktım." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Aşk olsun Ayten Sultan. Hâlâ hayatımdaki tek kadın sensin, Merve de kimmiş? El kızı o."

Şaşkınlıkla Giray'a baktığımda, bana bakıp göz kırptı. Eridim Giray Bey, ne yapıyorsunuz öyle? "Bana yalakalık yapma Giray. Bilmiyorum sanki sevgili olduğunuzu? Geç bana arkadaşız ayakları yapmayı."

"Neden bu kadar zeki olduğumu buldum, genlerden kaynaklıymış." Dedi Giray sırıtırken. Her şeyden kendi egonu zirveye çıkaracak ayrıntıları nasıl buluyordu hâlâ anlamış değildim. "Benim zekam olmasaydı bir hiçtin Giray, o yüzden egolanma. Egondan lego yaparım oğlum." Bu sefer gülmemi engelleyememiştim. Giray'ın yolda gelirken dediği gibi cidden kafa kadındı.

İkisininde bakışları bana döndüğünde yemeğimle ilgileniyormuş gibi yapmaya başladım. Masada sadece üç kişiydik. Giray'dan öğrendiğim kadarıyla babası pilotmuş ve çoğu zaman uçuşu olduğu için evde olmuyormuş. Bir abisi varmış, o da nişanlısıyla birlikte bir haftadır şehir dışındaymış. Bunu derken 'adam nişanlıyken işi pişiriyor' diye dalga geçmeyi ihmal etmemişti. Abisiyle birbirlerinin tam zıtları olduklarını da öğrenmiştim.

"Sen ne zaman dönüyorsun Giray?" Merakla yemekten başımı kaldırdım. Dönmesini, bu evde yalnız kalmayı istemiyordum. Yarın sabah abisi de gelecekti ve ben bu evde iyice yabancılaşacaktım. "Yarın geceye uçak bileti almıştım." Sıkıntıyla tabağımla ilgileniyormuş gibi yapmaya devam ettim.

"Erken değil mi?" Diye mırıldandım. Sesimden belli oluyordu, gitmesini istemediğim. Neredeyse çocuk gibi oturup ağlayacaktım gitmesin diye. "Finallerim var. Önümüzdeki hafta başlıyor, gitmem gerek." Onaylarcasına başımı salladım. Moralim bozulmuştu. "Tatile az kaldı zaten."

Yemekler yenilip, masa toparlandıktan sonra Giray'ın annesine bulaşıklarda yardım etmek istemiştim fakat zaten makineye atacağını söyleyemişti. Annesi bulaşıkları makineye dizerken, ben ve Giray'da mal gibi mutfağın ortasında dikiliyorduk. "Anne biz ders çalışacağız, odaya gidiyoruz." Giray, beni sınava sokmakta kararlıydı.

"Bilirim ben o ders çalışmaları. O kapı kapanırsa ikinizinde üzerine kezzap dökerim!" Utançla alt dudağımı dişlerimin arasına alırken, Giray annesini takmadan buzdolabına yönelmişti. Dolaptan kola çıkardığında, kapağını örtüp mutfak dolabından iki tane bardak alıp yanıma geldi. "Kime diyorum ben Giray?"

"Tamam anne!" Dedi beni de peşine takıp mutfaktan çıkarken. Fakat annesinin sözünü dinlememiş, kapıyı örtmüş ve üstüne bir de kilitlemişti. "Hayırlı(!) evlat seni." Dediğimde sırıttı ve "Benden sorulur." Dedi. O kolayı ve bardağı çalışma masasına bırakırken, bakışlarımı odasında gezdirdim. Kardeşinin odasına kıyasla, lacivert ağırlıklıydı. Klasik erkek odasıydı, tek fark bir duvarın boydan boya posterlerle kaplı olmasıydı. Arabaların, ünlü futbolcuların, bazı kitap afişlerinin olduğu posterler...

Yatağın yanına giderek diz çöktüğünde alayla, "Demek annenle senin turşunu kuracaksınız." Dedim. Bir yandan da o yatağın yanında diz çöküp ne aradığını anlamaya çalışıyordum. "Seni gördüğüm anda yattı o iş ya." Yatağı normal baza değildi, hani kenardan tutup çektiğinde bazanın altı gibi bir şey çıkan yataklardandı. Ve şimdi çektiğinde bir bölmenin full kitaplar diğerinin ise abur cubur dolu olduğunu görünce, heyecanla yanına çökmüştüm. "Bu da benim abur cubur zulaladığım yer."

"Oha! Bütün marketi buraya döşemişsin sen." Omuz silkerek sırıttı. "Şşt annem duymasın."

Çeşit çeşit olan cipslerden sade ve Lays olanını alıp, birkaç tane de çikolatayı diğer elime aldım. "Burayı öğrendiğim iyi oldu. Sen gittikten sonra yeni durağım burası artık." Sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çattı. "Seni camdan sallandırırım Merve." Yaparsın yaparsın, dercesine başımı salladım.

"Ben bunlara ne kadar para verdim biliyor musun?"

"Ne kadar verdin?" Diye sordum ciddi bir şekilde.

Düşünür gibi yaptı. "Pederin kredi kartını arakladığım için alırken fiyatlarına bakma gereği duymadım. Yani bende bilmiyorum." Deyip güldü. Bunu dediğinde ben de gülmüştüm. Giray'ı gizlice babasının cebinden kredi kartı ya da para araklarken düşünüyordum da... Ortaya aşırı gülünç bir görüntü çıkıyordu.

"Neyse az laf çok iş. Kalk ders çalışacağız." Göz devirerek ayağa kalktım. "Finallerin başlıyormuş kendi dersine çalış." Aslında ders çalışmaktan kaytarmaya çalışıyordum. Birkaç ay öncesine kadar böyle değildim. İçimde ders çalışmak için yanıp tutuşan bir taraf vardı. Ama insanın içinde heves bırakmadıklarında, oturup ders çalışma isteği de kalmıyordu.

"Olmaz önceliğimiz sensin. Her zaman için."

"Boşa çalıştırıyorsun derim. Sen buradan gittikten sonra, ben yine çalışmayacağım. O isteği kendimde göremiyorum anlıyor musun?"

Ayağa kalkıp, masanın önündeki sandalyelerden birine oturdu. İkiside döner sandalyeydi. Adamlar zengin tabii. "Hayır çalışacaksın. Her akşam görüntülü konuşacağız, sana konuları tek tek en başından anlatacağım. Zaten konuları unuttuğunu sanmıyorum. Sen öyle sanıyorsun ama bir kez üzerinden geçmekle düzelecektir."

Yanındaki sandalyeye oturup, elimdekileri masaya bıraktım. Sırtımı yasladığımda canım acıdığı için dirseklerimi masaya yaslayıp, koluma yaslandım. "Dikkat etsene." Demişti canımın acıdığını fark ettiğinde. "Neden bu kadar çabalıyorsun? Ben bile bu kadar çabalamıyorken." Diye sordum.

"Çünkü hayallerinden vazgeçmediğini biliyorum." Bakışlarımı kaçırdım. Hayalim matematik öğretmeni olmaktı. Dediği gibi vazgeçmemiştim ama gerçekleştirmek için çabalamıyordum da.

"Bak ileride ne olur bilemem. Belki ben hayatında olmam, belki bir şekilde hayat bizi ayırmış olur. Ama ne olursa olsun ileride olmak istediğin yerde olmanı istiyorum. Seni bu durumdan, bu bataklıktan kurtarmak istiyorum. Bu kız buralara kadar geldiyse benim de yardımım dokundu demek istiyorum."

"Giray..." Diye mırıldandım. Ne diyeceğimi bilemiyordum bu yüzden oturduğumuz için pozisyonun el verdiğince, kollarımı boynuna dolayarak ona sarıldım. Beklemiyor olacak ki vücudu kaskatı kesilmişti. Saçlarımı boynumda çekip ellerini çok hafifçe belime koydu. Öyle hafifti ki ellerinin varlığını hissedemiyordum bile. "Teşekkür ederim." Dedim kulağına doğru. O, beni annemle babam gibi insanların yanından kurtarmıştı daha ne yapabilirdi ki?

"Sen beni o bataklıktan kurtardın zaten."

ARIZA | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin