YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM

142 17 2
                                    

"Ulan corona var corona! Gidin oturun evinizde hepiniz koyun sürüsü gibi salmışsınız kendinizi dışarıya!"

Koluna girdiğim Giray'la birlikte Taksim Meydanı'nda gezinirken, Giray her önüne gelene laf atmaktan asla çekinmiyordu. Nerede bir topluluk görse hiç beklemeden onlara laf atıyor, ters ters baktıklarında ise kendi kendine öfkeleniyordu. Sonra onu ben sakinleştirmeye çalışıyordum. Kendisi de şu an dışarıda geziyor olmasa belki laflarında haklı olabilirdi ama... Kendisi de dışarıdaydı ne yazık ki.

"Şunlara bak şunlara!" Diye bağırdı bir grup orta yaşlı insanların dikildiği topluluğa karşı. Amcalar ve teyzeler bize döndüğünde alnımı Giray'ın koluna yasladım. Yine başlıyorduk... "Amcalarım teyzelerim gidin evinizde oturun! Sizin için çok riskli bu hastalık bilmiyor musunuz? Bilmiyorsunuz tabii, bilseniz bu hâlde olmazdınız. Ondan sonra kapıyorsunuz hastalığı olan biz sağlıkçılara oluyor." Alnımı omzundan çekerek yan profiliyle bakışmaya başladım. Karşısındaki topluluğa laf anlatırken oldukça ciddi bir ifade takınmıştı yüzüne. "Bu arada biliyor musunuz, ben tıpçıyım?"

İşaret parmağımı koluna orayı deşmek istercesine bastırdım. Amacım dikkat çekmekti. Birkaç kez daha art arda aynısını yapınca bakışları bana dönebilmişti. "Giray farkında mısın, sen henüz doktor değilsin? Bıraksan mı bu sağlıkçıyım falan ayaklarını?"

Büyük bir ciddiyetle söylediğim sözler onda etki bırakmamış olacak ki omzunu silkti. "Kızım bugüne bugün hastanede staj yapan bir öğrenciyim. İki seneye kadar okulum da bitiyor. Sağlıkçı sayılırım." Peki dercesine kafamı salladım. Bu sene Giray'ın dördüncü senesiydi ve artık hastanede staj yapıyordu. İyice doktor havasına girmişti bile.

Aşağı yukarı birlikteliğimizin üçüncü yılındaydık. Bu raddede birbirimizden sıkılmış olmamız mı gerekiyordu bilmiyordum ama ben hâlâ ilk günkü ile aynı heyecandaydım. Gerçi bu, bizim ilişkimizin askerlik arkadaşı gibi olmasından da kaynaklı olabilirdi. Mesela canımız sıkıldığında ayrılıyorduk. Ben ona gidip sıkıldım ayrılalım yazıyordum, o da sorgulamadan kabul ediyordu. Sonra ertesi gün çok ayrı kaldık hadi sevgili olalım dediğinde eski hâlimize dönüyorduk. Garip bir ilişkimiz vardı ama bu garipliği seviyordum.

Üniversite sınavında aldığım puanla istediğim hukuk bölümünü tutturmuştum. Marmara Üniversitesi'nde okuyordum. Aslında puanım yetmiyordu ama okul puanı beni sıralamada epey ileri atmıştı. Sonra okula kayıt yaptırınca yurta yerleşmiştim. Giray'lara daha fazla yük olmamak için. Buna en başta itiraz eden Giray olmuştu elbette ama kararlılığımdan ödün vermeyince susmak zorunda kalmıştı. Giray ilk yılın sonunda yatay geçiş hakkını denediğinde notları yüksek olduğu için başka okula yerleşebilmişti. İkimizde aynı şehirdeydik ama okullarımız ayrı olduğu için haftada bazen bir bazen de iki kez zorla görüşebiliyorduk.

Ve bugün Aralık'ın aynı zamanda da yılın son günüydü. Aylardır karantina hayatı yaşayıp okul dışında dışarı çıkmadığımız için Giray en azından bugün birkaç saatliğine çıkalım diye fikir öne sürmüştü. Ben de kabul etmiştim. Çünkü neden olmasın? Maskelerimizi takmıştık ve insanlarla mesafemizi olabildiğince korumaya çalışıyorduk.

"Ulan ya! Şu insanların hâline bak." Giray'ın bağırmasıyla yerimde sıçradım. Daldığım için bir anda ürkmüştüm. Bu hastalık en çok da Giray'ın triplere girmesine sebep oluyordu. Tam da bir doktor edasıyla çevresine öğütler yağdırıyor, kurallara uymayanlara da bir güzel sövgülerini iletiyordu.

"Sakin ol Giray." Diye uyardım onu.

Karlara basa basa ilerlerken tam orta yere dikilmiş olan yılbaşı ağacını görünce gülümsedim. Hep yılbaşı ağacı süslemeyi hayal etmiştim. "Nasıl sakin olayım ben? Biz korkumuzdan sevdiğimiz kıza dokunamıyoruz bile, adamlara bak tek beden olmuşlar." Baktığı yöne baktığımda birbirine sarılarak yılbaşı ağacının önünde dikilen bir çift gördüm. "Kimse seni benden uzak tutmuyor Giray, kendin benden uzak duruyorsun."

ARIZA | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin