Deniz ÇİÇEK ERTEKİN
Gözlerimi yavaşça araladım. Huzurlu hissediyorum kendimi. Yerimde kıpırdandığımda kolunun belime sarılı olduğunu fark ettim. Başım göğsünün üzerinde duruyor. Nefesimi tuttum istemsizce. Yerimde tekrar kıpırdandığımda belimdeki kolunu sıklaştırdı. Titrek nefes aldım.
Yerimde doğrulmak için başımı kaldırdığımda gördüğüm kan lekesiyle elimi burnuma getirdim hemen. Beyaz tişörtüne kan bulaşmış. Burnum kanıyor yine.
"Deniz..." dedi uykulu sesiyle. Benden ayrılmadan yatakta doğruldu.
"Burnum kanıyor. Tişörtün... Tişörtüne bulaşmış."
Gözlerimi tişörtündeki kan lekesinden alamazken gözlerim yaşardı birdenbire.
"Geçecek..." dediğinde gözlerimi kırpıştırdım alel acele. Tek seferde tişörtünü çıkardı. Gözlerimi kaçırdım. Elini belimde hissettiğimde gözlerimi gözlerine çevirdim hemen. Çıkardığı tişörtüyle burnumu silmeye başladı. Tepki veremedim. Çattığı kaşlarıyla çok ciddi duruyordu. Yeşil gözlerini gözlerime çevirdi sonra. Burnum sızlıyor. Ben çok güçsüz hissediyorum kendimi. Dudaklarını aralayacağı vakit kollarımı boynuna sarıp sıkıca sarıldım. Sessizce ağlıyorum. Kollarını sardı bedenime. Canım yanıyor.
___
"Ne zaman gelirsin?"
"Bir-iki saate gelirim inşallah. İstediğin bir şey var mı?" diye sorduğunda durgunlaştım. Bilmem ki.
"Ben bekleyeceğim seni. Bir şey istemiyorum. Gelince yemek yeriz. Senin istediğin bir şey var mı?" dedim gözlerine bakarak. Gitmesini istemiyorum.
"Ellerinle yemek yapman yeterli."
Gözlerimi kaçırıp gülümsedim. Mutlu oluyorum böyle de. İnce ruhlu bir eşim var.
"Fikrin değişirse ararsın. Dikkat et kendine. Allah'a emanet ol." deyip yaklaştı bana. Heyecanlandım. Yanağıma uzanıp öptü. Hemen ayrılmadı benden. Kalp atışlarım hızlandı. Yavaşça benden ayrıldığında kısa nefes çektim içime. Yüz yüze bakıyoruz. Gözlerini gözlerimden ayırmadı.
"Allah'a emanet ol." deyiverdim. Gülümsedi. Benden ayrılıp ayakkabılarına yöneldi. Ayakkabılarını giydi. İçten içe kötü hissettim kendimi. İlgisiz bir eş miyim?
Eli kapı koluna uzandığında başını bana doğru çevirdi. Dudaklarında beliren gülümseme ile bir süre gözlerime baktı. Sonra evden çıkıp kapıyı kapattı. Gitti.
Sızlayan burnumla gözlerim yaşardı birdenbire. Sabahki hâli geldi gözlerimin önüne. Benimle bebek gibi ilgilendi. Ayrılmadı yanımdan. Bana çabucak bağlandı sanki. Ben korkuyorum. Ya ölürsem... Ya ölürsem onu nasıl bırakacağım arkamda?
Ben onu sevmeye korkuyorum. Ben onun üzülmesini istemiyorum.
Zil sesiyle durakladım. Bir şey mi unuttu?
Gözyaşlarımı alel acele silip kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle üzüldüm. Yaşlı teyze gelmiş.
"Kocanı zor yolladın herhalde. Beni beklemiyordun anlaşılan güzel kızım." dedi alıcı gözüyle beni süzerek. Elim saçlarıma uzanırken boğazımı temizledim.
"Hoş geldin." dedim yanan yanaklarımla. Teyze çok dikkatli süzüyor beni. Aklıma gelenle durakladım. Eşimden başkasının yanında saçlarımı açmıyordum hani ben?
"Kız sen ne güzelsin. Maşallah. İşten gözünün önünü görmüyor derdim bu oğlana ama iyi bulmuş seni. Aferin." deyip terliklerini çıkardı. Elinde bohça var. Salona doğru ilerledi neşeli neşeli gülerek. Salonun yerini biliyor tabii. Bu teyze beni çok utandıracağa benziyor. Yanan yanaklarıma soğuk ellerimi bastırarak salona geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derya deniz misali
Espiritual"Sen kimsin?" dedi yorgun gözlerle. Gözlerinin altı morarmış. Çatık kaşlarıyla ürkütücü duruyor. Derya'nın sevgilisi midir, nişanlısı mıdır nedir, burada ne işi var? "Ne demek ben kimim?" dedim sesimin titremesine engel olamazken. Şaşkınım. "Derya...