Çok da uzun olmayan bir bölümle karşınızdayım. Size gecenin 03:06'sından sesleniyorum...
Pek dolu dolu bir bölüm olmadı ama bir sonraki bölüme temel atan bir bölüm oldu.
Umarım beğenirsiniz...
İyi okumalar.
Elif'in Anlatımıyla
Barış'la konuşmamızın üzerinden tamı tamına bir hafta geçmişti. Bu bir hafta boyunca hiç konuşmamış ya da mesajlaşmamıştık. Kafeye de gelmemişti. Sanırım birbirimize daha doğrusu bana zaman tanıyordu.
Yarın maç günüydü ve bir hafta boyunca her yaklaşan günde heyecanım günden güne artıyordu ve bugün tam anlamıyla kendimi yerimde duramayacakmışım gibi hissediyordum.
Çok düşünmüştüm, gerçekten fazlasıyla düşünmüştüm ama düşüncelerimin hepsinin sonu aynı sonuca bağlanıyordu, teslim olmak...
Ama öte yandan da çok büyük korkularım vardı.
Ya hiçbir şey düşündüğümüz gibi gitmezse, ya gerçekten hislerimizde yanılıyorsak, ya bir ilişki içerisinde olmak Barış'a iyi gelmez de kariyerini kötü etkilerse?
Tüm bunları ve daha nicelerini düşünmeden duramıyordum bu bir haftadır.
Çalan kapıla daldığım düşüncelerimden çıktım bir anda.
"Buyurun"
Kapıdan içeriye giren Kerem'i görmemle hemen ayağa kalktım.
Kerem; "Müsait misiniz Elif hocam?" yanına doğru ilerledim ve hemen sarıldık birbirimize.
Sanırım şimdilik Barış'ın hayatıma kattığı en güzel şeylerden biri dostlarını dostum yapması olmuştu.
"Hoş geldin, sen buralara uğrar mıydın ya?"
Kerem; "Duydum ki kafası çok karışık bir Elif hanım varmış, dedim hep o mu dinleyecek biraz da ben dinleyeyim atladım geldim."
Yapmacık bir gülüş yerleşmişti yüzüme. Gülüyordum ama pek de öyle görünüyor sayılmazdı.
"İyi yaptın. Bir şey içer misin? Söyleyeyim hemen."
Kerem; "Hayır içmem hatta sende hiçbir şey içmezsin çünkü gidiyoruz."
Kaşlarım çatıldı hemen.
"Nasıl gidiyoruz? Nereye?"
Kerem; "Valla ben çok açım, antrenmandan çıkıp geldim ve bugün çift antrenman yaptık. Valla seni bile şurda şişe dizer yerim. Senin de aç olduğunu varsayarak yemeğe götürmeye geldim."
"Ama-"
Sağ elinin baş parmağını göz hizama doğru kaldırıp cümlemi bitirmeme izin vermedi.
Kerem; "Hiç mazeret kabul etmiyorum, danışanın da yokmuş. Hemen al eşyalarını gidiyoruz. Sonra arabanı almaya geliriz."
Israr etmeyecektim. Çünkü buna gerçekten ihtiyacım vardı.
"Peki madem, gidelim."
Hemen çantamı alıp çıkmıştık odadan ve ben ofisin kapısını kilitleyip Kerem'i takip etmeye koyulmuştum.
Çok kısa bir sürede arabaya binip yola çıkmıştık.
Kerem; "Eeee nasıl gidiyor ? Pek sesin çıkmadı bu ara? Her şey yolunda mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efulim
Fiksi Penggemar+ Gidiyorsun yani? -Gidiyorum... +Sorarlarsa, ne diyim? -Başaramadık dersin...