Kızların olduğu bina'ya kendimi zor atıp merdivenlerden hızlıca çıktım. Hızlı bir şekilde kapıyı çalmaya başladım. Mac şaşkın bir şekilde kapıyı açtı. Onu kenara itip kapıyı kapattım. Ardından cama doğru koştum.
"Neler oluyor?" diye sordu Lea. Cevap vermedim. Sis buraya doğru hızla geliyordu.
"Mac, çabuk açık olan cam var mı bak. Varsa kapat!" diye söyledim. Mac gidince Ash'e dönüp;
"Gaz maskesi var mı diye bak. Eğer yoksa sigara getir." dediğimde garip bir şekilde bana baktı.
"Hadi!" diye bağırdım. Koşarak gitti.
Bir kaç dakika sonra Ash sigara paketi ile döndü.
"Ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu.
"Şehrin üstünde ki sis'i görüyor musun? Ha. İşte ondan korunmaya çalışıyoruz." dedim.
"Sigara ile mi?" diye sordu Lea.
"Sigara bildiğim kadarıyla kötü kokuları bastırıyor. Bu yüzden bu sigaraları burnunuza takacaksınız." dedim. Yine garip bir şekilde baktılar. İnsanlar cidden aptal.
Bir süre sonra hepimizin burnun da sigara ile komik bir şekilde salonda otururken Lea konuştu.
"Hepimiz buradaysak, Pixie de buradadır değil mi?" diye sordu. Hepimiz Pixie'nin de burada olduğundan emindik ama bu sisten kaçabilmiş miydi?
"Bak Lea, pixie o kadar olaydan sonra az çok tahmin edip bir yer bulmuştur kendine."dedi Mac. Ash de başını sallayarak ona katıldı. Çok fazla pozitiflerdi. İç çekip yere uzandım. Onlar pollyanacılık oynarken sitem ederek;
"Artık uyusanız iyi olur. Yarın sabah bu sis dağılırsa etrafı araştırırız" dedim. Ash bana baktı.
"Ama böyle tedbirsiz uyuyamayız ki." dedi
"Tamam ben nöbet tutarım uyuyun." dedim. Mac bana sinirle baktı.
"Hani pes etmiştin hanımefendi? Şimdi bize liderlik taslama." diye çıkıştı. Bu kızın kesinlikle bir öfke sorunu vardı.
"Kapa çeneni Mac! Bu olayları tam olarak anlamadan hiçbir yere gitmiyorum. Şimdi git uyu!" diye sitem ettim.
"Tamam, ama sıra sıra nöbetleşelim. Beni uyandır Dess." dedi Lea ve hepsi odalarına gitti. Rahatlayıp sonunda burnumda ki sigaraları çıkardım. Hiçbir koku yoktu. Ayağa kalkıp sandalyeyi camın önüne çektim. Tüm şehir ayaklarımızın altından seçiliyordu. Dizlerimi kaldırıp çenemin altına çektim. Sabah ki kükürtlü havayı düşünmeye başladım. Bomba olabilirdi fakat bombanın şehri daha çok mahvedeceği ne inanıyordum.Pripyat. Bu ismi nereden hatırlıyordum? Düşündükçe başım ağrıyordu. İçimde garip bir his oluşmaya başladı daha önce de hissettiğim bir duyguydu. İçimde sanki bir yerler karıncalanıyordu, arkama baktım. Koltuğun yastıkları hava da uçuyordu. Olamaz! Yine yapmıştım. Biri görmeden koltuğa çıkıp yastıkları yakaladım ve yerlerine koydum.
Rüya da öldürme işinden sonra bir de bu çıkmıştı. Nesne kontrolü. Sanalgerçeklik oyunun dan kurtulduktan sonra İnternet bunu sürekli araştırmıştım. Kinezi çeşitleri adı altında toplanmış bir grup süper güç diyeyim kendimce. Aslında süper güç değil çünkü İnternette zihin gücü olduğu yazıyor. İnsanlar çok çalışarak elde ettikleri bir şey ya da istisnai durumlarda doğuştan gelen bir özellik. Fakat ben doğuştan olmadığımı biliyordum.
Sanalgerçeklik oyunun da uyandığım da deney alanını incelemiştim ve dosyalarımızı bulmuştum. Bir tek benim ki doluydu. Ama asıl dikkatimi çeken orada olmayan dosyalardı. Gilan Andreas'ın dosyası yoktu. Bu da Gilan'ın ajan olabileceğini düşündürüyordu. Ya da bir dosya'nın çalındığını.
Şimdilik şu güç mevzusuna ve nerede olduğumuza bakacaktım. Bu güç sadece bende olamazdı yani dosyalarda bir tek bende gözlenmişti fakat beşimiz de de olduğundan emindim.Bende zihin gücü varsa kızlar da da mı aynısı vardı? Yoksa ayrı yetenekler mi? Peki neden bir tek ben de çıkmıştı? Beni onlardan ayıran ne? Ben onlardan zeka olarak üstündüm fakat tek neden bu olamazdı.
Tekrar camın önüne gittim. Sis dağılmıştı ve uzaktan görebildiğim kadarıyla uzakta bir binanın içinde ışık süzülüyordu. Oradakinin Pixie olmasını umdum. Açlıktan ölmek üzereydim. Pixie'yi boş verip mutfağa gittim. Hazır olmayan bir şey bulma umuduyla etrafa bakındım. Dolapları karıştırırken bir saklama kutusunda yeni pişmiş pilav gördüm. Buharları üstündeydi. Ama bu nasıl olabilirdi? Mackenzie bile hazır yemek yemişti pilav nasıl burada olabilirdi? Ve bunu kim pişirdi? Saklama kabını alıp masanın üzerine koydum. Kapağı'nı açtığım da kapağın altına yapıştırılmış bir not gördüm. Koparıp baktım.
"İyi şanslar hepinize! Ne olduğu konusunda bir fikir edinmek istiyorsanız şehri gezin. Fakat siren sesi duyduğunuz da güvende olmayacaksınız. Bu size son yardımımız.
G.A..." yazıyordu. Güvenemediğim için pilavı yemedim. Tekrar iç çekip salona gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizem Şelalesi: Yok Oluş...
FantasyOlayların üzerinden tam olarak altı ay geçmişti. Herşey normale dönmüştü. Tabi o siren sesini duyana kadar! Her şehirde acil durumlar için yapılmış bir sığınak ve herkesi uyarmak için bir siren bulunur. Bu siren sesini hiç duymayacağımı sanırdım. O...