Geçmiş'in İzleri

540 66 2
                                    


'Koş Mac!' diye bağırdım.

Mac nefes nefese kalmış bir şekilde yalpalayarak koşuyordu ama bir türlü bana yetişemiyordu. Soğuk hava koşarken ciğerlerimi yakıyordu. Nefesim buharlaşıyordu, buradan çıkamazsak soğuktan ölecektik.

Mac peşimize diğer kızları da takmıştı. Sanki ne gerek vardı? Mac'in bana yetişebilmesi için durdum. Mac koşarken ani bir fırtına bastırdı. Mac bunu fırsat bilerek arkamızdan gelen adamlara yıldırım çarptırdı. Her yer beyaz ışığa büründü. O sırada biri kolumdan çekti.

'Dess yürüsene!' dedi. Işık yüzünden mahvolan gözlerim yüzünden konuşan kişiyi göremiyordum.

'Göremiyorum!' Diye bağırınca biri elimden tuttu ve beni koşturmaya başladı. Gözlerim sulanmıştı, gerçek bir aptaldım. Zaten gözlerim ışığa hassastı ve ben bildiğin yakmıştım. Acaba kör mü kalacağım diye düşünürken. Birden elimi tutan kız bıraktı. Olduğum yerde kaldım.

'Mac? Ashley?Pixie?Lea?' diye bağırdım. Ama hiç ses yoktu. Beni bırakmışlar mıydı? Yoksa başlarına bir şey mi gelmişti? Gözlerimi ovaladım ve açmaya çalıştım. Bulanık da olsa biraz görüyordum. Rüzgar soğuk olan havayı daha da şiddetlendirmiş ti. Ormanlık alan daydım. Etrafa baktım yavaş yavaş görmeye başlamıştım. Yalnızdım, kimse yoktu. Arkadan gelen ayak seslerine döndüm. Mac üzerime doğru koşuyordu. 

'Koşsana!' diye bağırdı. Kendime gelip koşmaya başladım. 

Mackenzie ile uzun süre koştuktan sonra ileride gördüğüm bir kulübeye sığınmıştık. Nefes nefese kalmıştık, ben endişe ile etrafı kontrol ediyordum. Mac bir anda konuştu.

"Onları ben öldürdüm Dess." dedi şaşkınlıkla baktım.
"Hayır, başka bir açıklaması olmalı." dedim Mac inatla başını salladı.
"Ne yaptığımı biliyorum Dess." dedi
"Onlara yıldırım çarptı Mac." diye uyardım.
"İşte o yıldırımı ben yaptım." dedi.

"Şst. Rahatla Mac. Hepsi ölmeyi hak ettiler." dedim.  

Yıldırımları Mac'in yaptığını biliyordum ama ona buna söylemeyecektim en azından şimdi.Mac tekrar konuştu.

'Hala onlardan kaçamamışız gibi hissediyorum, yine onların esiriymişiz gibi. Bizi neden orada tutuyorlardı ki sanki!' 

'Bizi orada esir eden korkumuzdu.Onlar değil, cesaret bizi kurtaracak' dedim.

'Hayır cesaret bizi öldürecek!'dedi

'Bir korkak olarak yaşamaktansa; cesur olarak ölmeyi tercih ederim.'dedim bir hışımla

'Sen edersin biz değil!'

'O zaman neden benimle geldin?'diye sordum.

'Ne korkaklığım dan ne de cesaretimden geldim, ben özgürlük için geldim.' dedi

Hiç bir şey demedim sadece etrafı inceledim. Aklıma gelen bir soruyla tekrar Mac'e döndüm.

'O kızları neden yanımıza aldın? Şimdi neredeler?' 

Mac başını salladı.

'Onlar benim dostum. Senin hiç dostun olmadığı için anlayamazsın tabi ki.' dedi. iç çektim.

'Kimse benim için dost olmadı, herkesin bana nasıl davrandığını biliyorsun. Bunlar hep oyun Mac.'

'Senin kafanın içinde yaşanan senin oyunun.' dedi.

'Peki o güvendiğin dostların şimdi neredeler? Seni bırakıp kaçtılar değil mi?

'Belki başlarına bir şey gelmiştir?' dedi bir umutla.

'Mac sadece yaşın küçük beynin değil. İhaneti anlamayacak kadar aptal olduğuna inanmıyorum.' dedim ve gülümsedim. Mac ise sadece bakındı.

Bir süre sonra Mac yorgunluğa dayanamayıp uyudu. Benim de uykum vardı fakat hiç bir zaman kimse beni umursamıyordu. Mac uyuduğu için nöbet tutmak zorunda kalmıştım. Birde bana bencil derler. Yıkık dökük bir kulübenin içinde hiç güvende değildik bizi arayanlar bu kadar dikkat çeken bir yere gelecek tirler. Ben sadece gelmelerini bekliyordum. Ayağa kalkıp Mac'in yanına gittim.

'Kalk Mac, geliyorlar.' dedim. Mac hemen kalktı. Etrafa bakarak dışarı çıktım. Arkamdan gelmesi için Mac'e işaret verdim. Ormanın derinliklerinden ışıklar geliyordu. Bize yetişmek üzerelerdi. Mac ışıkların tam tersi yönüne koşarken ben durdum. Mac durduğumu fark edip bana döndü.

'Git Mac. Artık kaçmaktan yoruldum bu işe bir son vereceğim.' dedim.

'Dess! Yapma öleceksin o gücü kullanmayacağına söz vermiştin!' dedi bağırarak.

'İkizlerden biri ölürse diğeri hissedermiş, hislerine kulak ver ben ölmeyeceğim!' dedim. Hayatımda  ilk kez Mac'in gözlerinde bana karşı sevgi görmüştüm. 

"Dess? Destiny, beni duyuyor musun?" diye bir ses duydum.

Bilincim yarı açık haldeydi. Konuşulanları duyuyordum fakat fiziksel bir tepki veremiyordum.

"Onu geri getirdik mi?" diye sordu birisi.

"Kalbi atıyor fakat uyanmadı. Uyanması lazımdı." dedi bir başkası. Bu sesler de neyin nesiydi? Benimle ilgili mi konuşuyorlardı? Ani bir şekilde gözlerimi açtım. Bir çok beyaz önlüklü ve maskeli adamın etrafıma toplandığını gördüm.

"Uyandı! Dess iyi misin? Hatırlıyorsun değil mi?" diye sordu kahverengi dağınık saçlı bir çocuk.

Konuşmaya çalıştım fakat sesim çıkmadı.

Öksürüp sesimi açtım ama konuşmadım.

"Dess? Ne hatırlıyorsun bu çok önemli. " dedi.

"Şey. Hiç bir şey." dedim hafızamı yoklayarak.

"Başarısız olduk Chad! Sana demiştim ya ölseydi." diye çıkıştı kahverengi saçlı çocuk, sarışın çirkin oğlana.

Sarışın çirkin oğlansa sadece beni izliyordu fazla ciddiydi.

"Bir şey sorabilir miyim?" diye sordum.

Kahve saçlı çocuk başını salladı.

"Siz kimsiniz ve ben ameliyathane de ne arıyorum?" diye sordum. Kahverengi saçlı çocuk donup kaldı. Odaya ani bir sessizlik çökerken ben ne olduğuna anlam vermeye çalışıyordum. Oyun devam mı ediyordu yoksa bitmiş miydi? 

Gizem Şelalesi: Yok Oluş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin