Ne kadar zaman geçtiğini hiç anlayamıyordum sanki yıllardır burada kapalı kalmışım gibi hissediyordum. Hiç bir şeyden değil açlıktan öleceğimi düşünüyordum. Genelde uyandığım da önümde bir yemek tepsisi oluyordu ama yemekten kaçınıyordum. Herhangi bir şey katmış olabilirlerdi içine ama bazen dayanamayıp yiyordum. Kapalı kaldığım yer koyu kırmızı duvarları olan tepede de büyük kırmızı ışığı olan bir yerdi, genişliği en fazla dört-beş metre tahmin ediyordum fakat bazen çıldıracak dereceye gelip duvarların üstüme geldiğini sanıyordum.
Neden beni bu saçma yerde tutuyordular ki sanki! Buradan çıkmak için hiç çabalamamıştım birincisi kapı denilebilecek bir yer yoktu ikincisi yaşamak için direnmek yahut onlara muhtaç olduğumu düşünmelerini istemiyordum. Tabi güçlerimin de işe yarayacağını düşünmüyordum. Önümde ki yemek tepsisine baktım. Çorba bile denilemeyecek kadar iğrenç beyaz bir su dolu kase vardı ve içinde garip şeyler yüzüyordu, yanında da küçük bir kuru ekmek.
Birden içeride ki kırmızı ışık sönüp yanmaya başladı. Işıklar gözlerimi mahvediyordu. İçimden lanet okuyarak gözlerimi kapattım, olduğum yere uzanıp uyumayı denedim fakat düşünceler uyuma dercesine kafamda dönüp dolanıyordular. Kimseye güvenmiyorum dediğim günler geldi aklıma, neden şimdi kızlara güvenmiştim peki? Lea'nın peşine takılmasaydım burada olmayabilirdim ama burada olmasaydım durumun daha kötü olup olmayacağını da bilemezdim. Tekrar uykuya dalmayı başarmıştım. Buraya geldiğimden beri gördüğüm ilk rüyaydı sanırım.
Sadece koşuyordum fakat benim dışımda ki her yer simsiyahtı. Neden kaçtığımı bilmiyordum amansızca koşuyordum. En sonunda bir yerde durdum. Nefes nefese kalmıştım. Aniden uyandım sanki gerçekte de koşmuşum gibi yorgundum. Tam uyanmadan uykuya tekrar teslim olmuştum. Şimdi ki rüyam çok saçmaydı mac şarkı söylüyordu ve sesi çok kötüydü. Çocukluk şarkılarımızdan söylüyordu zaten rüyamda ki mac 5 yaşlarındaydı. Camdan dışarı bakıp şarkıyı mırıldanıyordu bana doğru döndü ve güldü.
"Sıra sende." dedi. Cevap vermedim. Tekrar şarkı mırıldanmaya başladığında çerez reklamların da ki hayali karakterlerin gelmesiyle rüya iyice komikleşti. Zaten daha sonra uyandım. Gözlerimi ilk açtığımda fark etmekte zorlansam da karşımda birinin oturduğunu anlamam fazla sürmedi. Benim kadar kötü bir halde değildi hatta benden bin kat iyi gözüküyordu.
"Mac?" diye sorduğum da uyandığımı fark edip bana baktı. Zoraki bir gülümsemeyle konuştu;
"Naber Dess? Şey burada ne olduğunu biliyor musun acaba?" diye sordu. Dikelip oturdum.
"Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum hatta çoğu şeyi hatırlayamıyorum." dedi.
"Ne hatırlıyorsun? "Diye sordum.
"Şey, en son pixie ile pripyattan çıkmıştık arkamızı dönüp bakınca boş bir arazi gördük senle Lea yoktunuz çok garipsedik. Sonrasını da pek hatırla mıyorum." dedi. Başımı sallarken devam etti. "Peki sen? Yani ne oldu bizden sonra?"
"Pek bir şey olmadı tekrar siren sesleri devam etti tabi ilk siren sesinde hortum çıktı uyandığım da Lea yoktu sonra mal gibi etrafta gezdim, intihar ettim beni kurtardılar. Sonra bir ateş patlaması oldu dışarı çıktım ve lea yı gördüm bana ihanet etti ve buradayım." diye hızla anlatım.
"Vay be ne umursamazca anlattın."dedi omuz silktim. "Kendine hiç iyi bakmamışsın Dess? Hem neden intihar ettin ki?" diye sordu.
"Onları denemek için. Ne olacağını merak ediyordum." dedim. Bana aptalmışım gibi bakıyordu.
"Herneyse, buradan çıkmamız lazım." dedi ve etrafa baktı.
"Hayır, çıkmamız lazım değil."dedim ve duvara sırtımı yasladım. Mac ne anlam çıkaracağını düşünüyormuş gibi gerildi.
"Ne demek istiyorsun? Sen çıkmak istemiyor musun? İyi burada kal o zaman!" diye çıkıştı. Ayağa kalkıp etrafı iyice kontrol etti. Bir çıkar yol bulamayınca bana döndü.
"Bende buradan çıkmak istiyorum Mac ama zamanı gelince. "Dedim ama çok sinirliydi.
"Lanet olası pislikler! Bizi buraya ne diye tıktınız ha!" diye bağırırken duvara tekme attı. Önceden mutluydum ne diye Mac geldi ki bir de onun bağırtısını dinleyecektim. Mac yerdeki çorba kasesini alıp kırmızı ışık lambasına attı.
Lamba kırılıp yere dökülürken mac'e baktım.
Omuzlarını silkti.
"En sinir bozucu şey o lambaydı ne yapsaydım." dedi. İç çekerken oda karanlığa gömüldü. Karanlıkta sadece nefes sesimiz duyuluyordu.
Gerçekten yalnızken daha iyi olduğuma karar verdim fakat mac'in burada olduğunu bilmek bile mutlu etmişti beni tabi mutlu olduğumu söylemeyecektim.
Birden aklıma Ash'in ölümü geldi, öldürdüğümü öğrendiğim zamanı hatırladım. Şimdi gözlerimin karanlığa alışmasıyla az çok seçebildiğim Mac karşımdaydı. Ona gerçeği söylemeli miydim? Bilmiyordum. Derin nefes aldım bunu gizleyemezdim zaten katildim.
"Mac?" diye seslendim.
"Evet? "Diye cevap verdi belkide sesimde ki tedirginliği fark etmişti.
"Ash'i öldüren bendim." dedim hızlıca. Mac ilk ses çıkarmadı sonra hafif bir tonda söylendi.
"Zaten bundan şüpheleniyorduk yani şaşırmadım ama bunu nasıl yaptığın konusunu aklım almıyor." dedi
Tam bilinçsiz bir şekilde yaptım diyecekken durdum. Bilinçsiz olmadığı belliydi.
"Bak siren sesi duyulduğunda mutfaktaydım sonra sesi duyan Ash geldi biraz konuştuk fakat o konuşan ve hareket eden ben değildim, sadece uzaktan izleyen biriydim sanki. Sonra Ash'i ittim fakat Ash orada ölmemiş. Kimse nabzını kontrol etmedi değil mi? Ash'in öyle kötü durumda olduğunu görünce öldüğüne kaptırdık kendimizi ve canlı canlı gömdüm." diyip bitirdim. Mac aniden ayağa fırladı.
"Sana demiştim! Onu gömme demiştim! Lanet olası! Her şeyi en iyi sen biliyorsun değil mi ukala? Doğru arkadaş katilliğini senden iyi bilen yok! Bizi ne zaman öldüreceksin? Beni şimdi mi? Ha.." diye devam ederken susturmaya çalışıyordum onu bu kadar sinirli görmemiştim. Öyle ki karanlıkta seçebildiğim kadarıyla gözlerinden adeta elektirik çıkıyordu. Elektirik mi?
"Mac! Sakin Mac!" diye bağırdım fakat çok geçti birden Mac'in tüm bedeninden dışarı elektirik saçıldı. Duvarlara değen açık mavi beyaz türü elektirik odanın her yanını kapladı. Bir tanesi de tabi ki bana denk geldi.
Bana çarpan elektiriğin şiddeti ayaklarımdan her sinir ucuma etki etmişti adeta. Bedenim sarsıldı sonrasında ise titreyerek yere düştüm. Mac hala etrafa elektirik yolluyordu burnuma yanık kokusu gelmeye başladığında Mac'e baktım yavaştan sakinleşmeye başlamıştı. Bu sefer ben derin nefesler alıp veriyodum elektrik bana o kadar zarar vermemişti fakat hafızamı resmen tazelemişti. Mac tamamen durulduğunda titreyerek ayağa kalktım vücudumun çoğu yeri yanmıştı fakat hiç bir şeyi umursamıyordum. Acıyı yoksayıyordum. Mac bana baktı şaşırıp bir adım geri çekildi.
"Dess, çok çok üzgünüm.." diye başlamışken susturdum.
"Mac hatırladım. Her şeyi." dedim. Şuan en çokta bunu sesli söylediğim için pişmandım. Mac yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Odanın sağ üst köşesine bakarak seslendi.
"Başardık her şeyi hatırladı." ben ne olduğunu direk anlamıştım bu sefer geri giden ben oldum. Arkadaki duvara sırtım değince yere oturdum. Karanlıkta az çok seçebildiğim kadarıyla Mac bana bakıyordu.
"Üzgün değilim Dess ama sen üzüleceksin." dedi.
"Ne zamandır onlarla birliktesin?" diye sordum. Onlardan kastım bizi buraya tıkanlardı.
"Bunun önemli olduğunu sanmıyorum." dedi ama bu doğru değildi bana ne zamandır ihanet ettikleri çok önemliydi. Nasıl bu kadar salaklaşmıştım?
"Şimdi neler hatırladığını anlatacaksın." dedi ve arkasında bir kapı kadar yer açıldı içeriye en az 5 kişi girdi ve ben sadece bakmakla yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizem Şelalesi: Yok Oluş...
FantasyOlayların üzerinden tam olarak altı ay geçmişti. Herşey normale dönmüştü. Tabi o siren sesini duyana kadar! Her şehirde acil durumlar için yapılmış bir sığınak ve herkesi uyarmak için bir siren bulunur. Bu siren sesini hiç duymayacağımı sanırdım. O...