Mac öfke ile bana bakıyordu. Ben ise merak ile şimdi ne olacağını anlamak için etrafa bakıyordum. Hafiften rüzgar esmeye başlamıştı.
"Dess! Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye bağırarak sordu Mac. "Neler oluyor?"
Rüzgar şiddetlenirken Mac'in hiçbir sorusuna cevap vermiyordum.
"Aşağıya inmeliyiz Dess! "Diye bağırdı Mac. Mac'in kolundan tuttum.
"İn o zaman" diye söylendim. Gözleri öfke ve şaşkınlıkla açılmıştı.Mac'in gücü olup olmadığını anlamam ve varsa ne olduğunu öğrenmem için bu şarttı. Sanalgerçeklik oyunun da tereddütsüz kendini kurtarmak için insan öldürmeyi göze almıştı. Şimdi de ölümcül bir durumdaydık. Güney tarafında fırtına dönerek şekil almaya başlamıştı. Büyük bir hortuma dönüşecekti ve biz en tehlikeli yerdeydik. Mac elimden kurtulmaya çalışıyordu.
"Amacın ne?" diye bağırdı.
"Bana güveniyor musun?" diye sordum. Yüzünü ekşitti.
"Hayır!" diye bağırdı. Omuz silktim.
Hortum oluşmuş bize doğru geliyordu. Hortumun çoğu harap binayı yerinden sökmeye yahut parçalamaya başlayarak ilerliyordu. Etrafıma bakınca tek hortumun bu olmadığını fark ettim. Onun dışında batı tarafında da bir hortum vardı.
Elimi gözlerime siper ettim. Rüzgarda uçuşan ne varsa üstümüze geliyordu. Mac yüzünü koluma dayayarak kapamaya çalıştı. Üstünde bulunduğumuz ağaç çok fazla sallanıyordu.
"Mac! Kurtar bizi!" diye bağırdım. Gözlerini kısarak zorla bana baktı.
"Ne saçmalıyorsun!" diye çıkıştı.
"Sinirlen Mac!" dedim ve devam ettim "ilk oyunda sinirin sayesinde geçmiştin, yine yap."Hortum bize yaklaştıkça üstümüze çeşitli nesneler geliyordu. Ağaç parçası yahut çöp kutusu. Bize doğru gelen çöp kutusu ıskalayarak geçti fakat ağaç parçası direk olarak üstümüze gelince elimi siper etmekten başka çarem kalmadı. E Elime çarpan odun yaklaşık 1 metre genişliğinde falandı. Elime çarpması ile tiz bir acı duymam bir oldu. Sanırım parmağım kırılmıştı. Mac'in göz bebekleri büyüdü. Koluma vurmaya başladı dönüp baktım. Mac arka tarafı işaret ediyordu. Tam olarak arkamızdan da bir kaç parça moloz üstümüze geliyordu. Rüzgar şiddetlendikçe saçlarım yüzüme geliyordu.
Bu gidişle maç hiç bir şey yapmayacak gibiydi. Kurtulmamız için benim bir şeyler yapmam lazımdı. Moloz parçası bize yaklaştıkça kafamdan molozun başka tarafa gittiğini düşündüm. Hayal ettim. Bu güç işi nasıl bir şey bilmiyordum fakat internette yazılanları denemeye çalışıyordum. Düşündükçe kafam patlayacak gibi oluyordu. Moloz bize biraz daha yaklaşınca son anda yer değiştirdi. Şaşkınlıkla dururken moloz parçasının mac'in kolunu hemen sıyırarak geçtiğini gördüm. Kolu baya derin kesilmişti.
Mac acıyla kolunu tuttu. Yüzünü ekşiterek durdu. Titreyen bir sesle; "Az önce ne oldu?" Diye sordu. Omuz silktim.
"Sanırım rüzgar yön değiştirdi." Dedim.
Hortumlar diğer taraflara gidiyordu ama sonunda buraya gelecekleri belliydi. Mac'in yaralı olmayan kolundan tutup yavaş yavaş aşağı inmeye başladık. Mac'in burada olanlar hakkında büyük bir kavga çıkaracağı belliydi bu yüzden ağaçtan indikten sonra uyarmaya çalıştım.
"Kimseye bundan bahsetme mac. Ben sonra sana ve diğerlerine gerekli açıklamayı yapacağım. Sadece bazı şeyleri anlamam lazım." Dedim.
Mac boş bir ifade ile bana bakıyordu. "Dess. Ne yaptığın umurumda değil. Artık senin yüzünü görmek bile istemiyorum. Sen bir canavarsın! Herkese zarar verdin. Koluma bak! Bu ilk değil, son da olmayacak. Bu yüzden benden ve kızlardan uzak dur! Ne yapıyorsan yap. Nereye gidiyorsan git." Dedi.
Bunları söylerken şaşırtıcı derecede sakindi. Bir şey söylemedim. Mac arkasını döndüğü gibi gitti. İç çekip tersi yöne doğru gittim. Ben yalnız olduğumda hep iyiydim.
Şehrin diğer tarafını gezdikçe iyice umutsuzluğa kapılmaya başlamıştım. Hortum bir anda yok olmuştu ben ise şehri araştırmaya başlamıştım ama en ufak bir ipucu yoktu. Şehir bomboş olmasına rağmen çok da uzun olmayan bir süre içinde bu olayların olduğunu tahmin edebiliyordum, tabii bir de gazetelerden baktığım son tarih de bana aynısını söylüyordu.
Sonunda yorulup ilk bulduğum alana oturdum. Düşünmeyi bırakıp gökyüzünü izlemeye başladım, hava kapalıydı. Gökyüzü fazlasıyla boştu. Birden irkildim. Burası bana fazlasıyla ilk oyunu hatırlatıyordu. Yine aynı kişilerin yapmış olabilme ihtimali aklıma geliyordu fakat hepsi ölmüştü. Ben öldürmüştüm. Asla pişman değildim.
Tekrar düşünmeye başlayınca mac'in bana dediği şey aklıma geldi. Bir kulube gibi yerde ben ve mac saklanıyorduk. Hm. Bana da tanıdık geliyordu fakat mac'in de dediği gibi bana söylediği sözü hatırlamıyordum. Beni ne şaşırtabilir? Pek emin değildim fakat kimden saklandığımızı az çok tahmin edebiliyordum. Bizi buraya hapsedenler olmalıydı.
Düşünceleri şimdilik unutup, bizim ilk kaçtığımız yerde okuduğum kendi dosyalarımızı düşündüm. Kollarımda ki ve bacaklarımda ki kesikleri sırf o dosya için yapmıştım. O dosya da bir tür ilaçtan bahsediliyordu, bizim denek olduğumuzdan.
Bize ne yaptıklarını anlamak için kendi kan örneklerime bakmıştım. Ama bir sonuç elde edememiştim. Etrafıma bakmaya başladım. Kalacak bir yer bulsam iyi olurdu. Tam kalkıp gidecekken oturduğum yerden bir ses geldi. Aynı teneke kutusu sesi gibiydi. Ama bu ses yeraltından geliyor gibiydi. Yere eğilip kulağımı dayadım ve elimi yumruk yapip yere vurdum. Sesin yankı yapmasıyla rahatlamam bir olmuştu. Sonun da bir ipucu yakalayabilmiştim.Ses gelen yerde kapak gibi bir şey bulma umuduyla elimle kontrol ettim. Fakat kapak bulamadım. Ayağa kalkıp bulduğum yere tekme atmaya başladım hafif hafif açılıp kapanıyordu fakat daha ağır bir yük binmedikçe açılacqk gibi değildi.
Derin bir nefes alıp kapağın üstünde birden tüm gücümle zıpladım. Zıplamamla içe doğru düşmem bir oldu. Yere düştüğümde kırık parmağımı bir yere vurmuş olacağım ki acısını tekrar hissetmeye başladım.
Etrafıma baktım. Buranın özel bir yer olduğu belliydi fakat ben buraya hiç düşünmeden girmiştim tuzak olabilirdi. Ama düşünmeye zamanım yoktu. Ayağa kalkıp üstümü temizledim. Duvarlar boyalıydı, yerler ise mermer. Fazlasıyla temizdi, boylu boyunca uzanan bir koridor ve yanlarda bir kaç kapısı kapalı oda.
Bana en yakïn odanın kapısını açmaya çalıştım.
Kilitli!
Karşı tarafda ki odanın kapısına gittim. Açıldı, içine yavaşca girdim. Herhangi bir tehdit unsuru görülmüyordu. Oda da sadece iki yatak iki kitaplık ve kırmızı bir halı vardı. Fazla karanlıktı. Kapıyı kapatıp çıktım. Koridor boyunca en fazla iki tane daha kapısı açık oda vardı. Birinin içinde 5 yatak 5 kitaplık vardı. Fakat oda nın duvarında küçük bir delik vardı. Eğilip delikten baktığımda kilitli olan bir odanın içini gösterdiğini anladım.
Karanlıktı ama biraz daha dikkatli bakınca içinde bir sandalye ve tavandan aşağı asılı olan bir intihar ipi vardı. Geri çekildim.
İntihar ipi de ne alakaydı? Başımı sallayıp hızlıca odadan çıkmıştım. Diğer açık olan oda ise biraz daha ürkütücüydü. Oda polis merkezinde ki nezarethaneler gibi demir bir parmaklık ile ikiye bölünmüştü. Parmaklığın diğer tarafında kuru kafa resmi vardı. Yerde ise kan. Ama kan kurumamıştı, bu biraz ürpertiyordu işte.
O odadan çıktığımda koridorun sonuna geldim. Koridor sonunda bir duvar vardı. Duvarda ise tek bir resim. Biz? Şelalenin orda ki piknikten kalma bir resim. Ama burda ne işi vardı? Rrsme bakarken resimden aşağı kan gibi bir sıvı akmaya başladı ve koridorda bir kaç kişinin fısıltısını duydum. Hemen cebimde ki çakıyı çıkardım. Koridorda kimseyi göremeyince geldiğim yere doğru koşmaya başladım.
Koridorun başına geldiğimde düştüğüm kapının kapalı olduğunu gördüm. Ve yukardaki kapıya ulaşmam için hiç bir merdiven de yoktu. Buna nasıl dikkat etmedim? Koridorun sonunda küçük bi ışık hüzmesi gördüm yavaş yavaş bana doğru geliyordu, elimdeki çakıyı iyice kavradım ve beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizem Şelalesi: Yok Oluş...
FantasyOlayların üzerinden tam olarak altı ay geçmişti. Herşey normale dönmüştü. Tabi o siren sesini duyana kadar! Her şehirde acil durumlar için yapılmış bir sığınak ve herkesi uyarmak için bir siren bulunur. Bu siren sesini hiç duymayacağımı sanırdım. O...