Hiç birimiz ne yapacağımızı bilmiyorduk. Lea gözlerimizin önünde yanıyordu. Gerçek anlamda, alev almıştı. Vücudunun belli yerlerinde ateşler vardı. Mac ve pixie su getirmişlerdi. Lea'nın ne kadar üstüne dökseler de ateş sönmüyordu. Lea'nın çığlıkları kafamı şişirmişti.
Herkes telaş içindeyken ben hala oturuyordum. İç çekip ayağa kalktım. Lea'ya yaklaşıp elimi ateşe uzattım. Acıyı hissediyordum. Gerçek ateşti. Lea çığlık atmaya devam ederken tokat attım. Bir anda susup bana döndü elini yanağına yaklaştırdı.
"Lea sakin ol. Şimdi vücudunda yanan yerlerde acı hissediyor musun?" diye sordum. Lea daha önce fark etmemişcesine vücuduna baktı ve kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Tamam o zaman sadece sakince bekle, hiçbir şey düşünme." dedim. Kimse konuşmuyordu. Lea beni dinleyip beklemeye başladı. Bir süre sonra ateşler sönmeye başladı. Mac şaşkınlıkla bana baktı.
"Nereden biliyordun?" diye sordu. Omuzlarımı silktim.
"Bende de olmuştu bir nevi oradan biliyorum." dedim. Lea hala şaşkındı. Gözüm tekrar Ash'in mezarına kaydı. Bir anlığına aklımdan bir sürü düşünce geçti. Doğru düzgün bir hayatı olmamıştı ve benim yüzümden geleceğide olmayacaktı. En merak ettiğim şey ailesi var mıydı?
Kızlara döndüm.
"Size her şeyi anlatamam bana güvenmenizi sağlayacak hiç bir şey yapamam ama birbirimize güvenmeliyiz." dedim. Lea bana acırcasına baktı. Mezarı göstererek konuştu;
"Ash güvenmişti."dedi. Kimse bir şey demedi. İç geçirdim.
"Ben biraz araştırma yapmaya gidiyorum." dedim. Arkamı dönüp yürüdüm. Birinin ayak sesini duymamla arkamı döndüm. Lea da arkamdan geliyordu.bir şey dememe izin vermeden yanıma geldi.
"Nereye gidiyoruz"diye sordu. Hiç bir şey demeden Şehrin çıkışına doğru gittim. Tam lea nın yaralandığı yerde durdum.
Dikkatlice şehrin etrafını sarmış olan şeffaf duvarı inceledim. Uzunca bir incelemeden sonra fark ettim. Lea ya döndüm.
"Ne görüyorsun? " diye sordum. Bakmaya çalıştı ama umutsuzca başını salladı.
"Geçen güm kanlı elini sürmüştün ama leke yok." dedim. Lea tekrar bakıp şaşkınlıkla başını salladı.
"Yani ne düşünüyorsun? Bizden başka biri var ve inatçı lekeleri çıkartıyor mu?" dedi. Elimi anlıma götürdüm niye uğraşıyorum ki!
"Hey şaka yaptık herhalde." dedi lea.
"Tamam. Bak lekenin burada olmaması bu duvarın her gün yenilendiğini gösteriyor olabilir. " dedim. Lea sırıttı.
"O zaman günü ve zamanı bulabilirsek buradan gidebiliriz." dedi başımı salladım. Düşünmeye çalıştım, tekrar Lea ya döndüğüm de aklımda bir fikir vardı.
"Lea sen yaralandığın zaman burada duvar var mıydı? Yani ben gelmeden önceyi diyorum." dedim. Lea hatırlamaya çalıştı.
"Emin değilim fakat yoktu sanırım. Yani baya bir ileri gitmiştim. Seni gördüğümü söylediğim de koşup sarılmıştım. Fakat sanırım bıçaklandığım da arkamda bir yere çarptım." dedi. Sanırım siren sesinde bir güç kaybı meydana geliyor siren sesinden biraz sonra ise tekrar geri geliyor olmalıydı.
Bir çıkar yol düşünmeye çalıştım. Pek yok gibiydi. Ne de olsa siren sesinden sonra tehlikeli oluyordu. Hemde Lea dışarı çıktığı için bıçaklanmış da olabilirdi. Lea ya tekrar döndüm.
"Hadi gidelim. "Dedim Başını salladı. Biraz yürüdükten sonra lea konuştu.
"Dess gerçekten Ash nasıl öldü." diye sordu. Bıkkınlıkla cevap verecekken lea konuşmadan beni durdurdu.
"Sadece doğruyu söyle Dess. Zaten gözümüzden daha fazla düşmezsin." dedi.
"Parka gittiğimde bir şey oldu, ne olduğunu bende tam olarak bilmiyorum fakat aklıma bir sürü saçma fikir gelmeye başladı. Buradan kurtulamazdık, hepimiz ölmeliydik gibi saçma düşünceler. Eve gelip mutfakta oturdum düşünceler aklımdan hiç çıkmıyordu. O sırada siren sesi duyuldu. Ash siren sesini duyup yanıma geldi beraber balkondan baktık ne olacak diye. Ash ile biraz konuştuk ama konuşan ben değildim gibi sadece izleyiciymişim gibi hissediyordum. Ve sonra olan oldu." deyip bitirdim. Lea düşüncelere dalmıştı bir süre sonra konuştu.
"Sanaloyunu hatırlıyor musun? Hani orada bazılarımız kontrol ediliyordu?" diye hatırlattı. Başımı salladım.
"Yani benim de mi kontrol edildiğimi söylüyorsun?" diye sordum. Lea başını salladı.
"Sadece senin değil. Hepimizin kontrol edildiğini düşünüyorum." dedi. Bu da bir ihtimaldi. Daha fazla konuşmadan eve geldik. İçeri girer girmez mac önümüzde belirdi.
"Pixie normal davranmıyor." dedi. Ve devam etti. "Tüm iğneleri kırdı."
Mutfağı gösterdi. Lea ile koşarak gittik. Pixie yere oturmuştu dizlerini kendisine çekmişti. Hafif bir şekilde sallanıyordu. Ayağının dibinde kırık iğneler vardı.
"Ne yaptın sen Pixie!" diye çıkıştı Lea. Pixie kafasını kaldırıp baktı.
"Hepimiz Ash gibi öleceğiz niye direniyoruz? " dedi. Lea ablasının yanına gidip oturdu.
"Kurtuluş yolu bulduk pixie." dedi. Pixie sallanmayı bıraktı. Lea yavaşça bulduklarımızı anlattı.
"Kurtulabiliriz." dedi mac kendi de inanamıyormuş gibiydi. Pixie biraz kendine gelmiş gibiydi.
"Tamam herkes hazırlansın ilk siren sesini duyduğumuzda gideceğiz. Yiyecek içecek falan alın." dedim. Herkes biraz da olsa umutluydu. Ben ise buradan bu kadar kolay çıkabileceğimize pek inanmıyordum. Ama deneyecektik.Karanlık çökmeye başladığında hepimiz hazırlanmış bir şekilde şehrin çıkışında bekliyorduk. Herkes olumlu düşünmeye çalışıyor gibiydi fakat ben olumsuz düşüncelerden kurtulamıyordum. Eğer bugün buradan çıkamazsak hepimiz ölebilirdik. Aşılar kırılmıştı bir kere hem tam çıkacakken bir sorunla karşılaşabilirdik.
Derin bir nefes aldım. Bunlardan herhangi biri olsa bile kurtulacaktık. Her şeyle başa çıktık böyle küçük engellere kafa yormazdım.
"Siren sesi birazdan duyulur. Hazır olun" dedim. Beklemeye başladık. Siren sesi duyulmasıyla etrafa baktım bu sefer ne olacağını merak ediyordum. Gökyüzü tamamen karardığında gök gürültüleri başladı. Şehrin arkamızda kalan kısmında şimşekler boy gösteriyordu.
"Bakın!" diye bağırdı Mac.
Duvar açıldı. Hepimiz merakla duvara bakıyorduk fakat hiç birimiz hareket etmedi.
"Hadi gidelim." diye bağırdı Pixie ve duvarın diğer tarafına geçti. Mac de peşinden çıktı. Lea ya baktım, benim önden gitmemi işaret ediyordu. İç çekip çıktım fakat içimde bir korku vardı. Duvar her an kapanacak gibi. Lea duvara yaklaştı tam o an hemen arkasına bir yıldırım düştü. Lea yerde hareketsiz yatıyordu.
Duvardan tekrar geçip lea'nın yanına geldim. Pek bir hasar yoktu sadece düşmüştü. Mac ve pixie hala duvarın diğer tarafındaydılar.
"Gidin! Duvar birazdan kapanır. Biz sonrakinde çıkarız." dedim. Tereddüt ettiler ama yapabilecekleri bir şey yoktu.
"Ona iyi bak Dess. Lütfen." dedi Pixie. Başımı salladım. Mac ve pixie arkalarını dönüp gittiler. Lea hala baygındı.
Düşen yıldırım normal değildi. Yerde bile iz bırakmamıştı ve lea sadece bayılmıştı fakat bu olanlar yıldırım zararsız dememizi gerektirmiyordu. Lea'nın kolunu omzuma attım, sırtından tutup kaldırdım. Duvar dediğim gibi tekrar kapandı.
Aniden durdum. Başım ağrımaya başlamıştı hemde çok feci. Olduğum yere Lea'yı bıraktım. Yere eğildim. Burnumdan kan ve ağzımdan kan geliyordu. Acıdan ziyade şaşkındım. Reaksiyon oluşuyordu. Bende? Ama bu imkansızdı benim gücüm açığa çıkmıştı. Cebim de Aşıyı aradım fakat yoktu. Sonradan pixie'nin aşıları kırdığı aklıma geldi.
Böyle bir yerde mi ölecektim? Çok saçma. Lea'ya baktım hala uyanmamıştı. İç organlarım kavruluyor gibi hissediyordum. Kan artık gelmiyordu. Hiç bir yerimi canlandıramıyordum. Tam o sırada lea uyandı. İlk başta anlam veremese de şaşkınlıkla baktı. Gözlerim kapanırken Lea'nın bağırışlarını duyuyordum.
"Dess! Ne olur beni bırakma! Dess!" .....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizem Şelalesi: Yok Oluş...
FantasíaOlayların üzerinden tam olarak altı ay geçmişti. Herşey normale dönmüştü. Tabi o siren sesini duyana kadar! Her şehirde acil durumlar için yapılmış bir sığınak ve herkesi uyarmak için bir siren bulunur. Bu siren sesini hiç duymayacağımı sanırdım. O...