İhanet

653 63 6
                                    

Derin bir nefes alıp oturduğum yerden kalktım. Kimse tek bir kelime etmiyordu.
"Ama aklıma takılan bir konu var." diye söyledim. Merakla dinliyordular. Sağa ve sola doğru gidip gelirken devam ettim.
"Gilan konusu. Biz o testlerden kurtulunca hepimize ait bir dosya bulduğumu söylemiştim. Ama beni endişelendiren kısım orda bulunmayan tek bir kişinin dosyasıydı. Tahmin ettiğiniz üzere Gilanın dosyası yoktu."
"Ne demek yoktu?" diye sordu Lea.
"Demeye çalıştığın şey Gilanın onlardan olduğu mu?" diye sordu Mac. "Bizi buraya hapsedenlerden."
Başımı salladım. "Olabilir." bende tam emin değildim ama güvensizliğim vardı.
"Gilanın onlardan olması neden şimdi bizi ilgilendirsin ki? Yani o öldü." dedi Ash. Başımı salladım.
"Burada kaç kişinin öldü bilinip geri geldiğini biliyorsunuz. " dedim.
"Ne demek istiyorsun yani gilan ölmemiş olabilir mi?" diye devam etti Lea
Başımı salladım. Mac düşüncelere dalmıştı. Bir şeyler bulmuşcasına kafasını kaldırıp konuştu.
"Kızlar G.A yı hatırlıyor musunuz? Hani ilk gün pilav bulmuştuk." dedi mac. Herkes kafasını salladı.
"Gilanın soyadı ne?" diye devam etti Mac.
"Aman tanrım! Soyadı Andreas. Gilan Andreas. G.A " dedi Lea.herkesin bu kadar çabuk kavraması beni şaşırtmıştı. En azından sandığım kadar aptal değillerdi.
"Tamam şimdi ilerlemeye başladık. Bu gilan mevzusu ne tam olarak bende emin değilim fakat gilan benim aklıma takılan bir detay." dedim.
"Hangi konuda?" diye sordu Mac.
"Hatırlarsanız buraya ilk geldiğimizde herkese en son ne hatırladığını sormuştum. Benim ne hatırladığım konusuna gelisek..." dedim ve durdum. Derin bir nefes alırken herkes bana bakıyordu.
"Bir ceset yığını üstündeydim. Heryerim kan içindeydi. Tek bildiğim şey ise onların benim yüzümden öldüğüydü. Yani demeye çalıştığım burada kimseye güvenmiyorum özellikle kendime güvenmiyorum. Dikkatli olmalıyız." dedim. Lea donuk bir şekilde bana bakıyordu. Benden iyice şüphelenmeye başlamıştı. Diğerlerinin sessizliği ise konuşmanın bittiğini gösteriyordu.
"Ben etrafı araştırmaya gidiyorum."dedim ve kimsenin beni durdurmasına izin vermeden hızlıca dışarı çıktım. Zaten beni pek durduracak gibi değillerdi. Dışarısı sabaha göre daha az soğuktu. Zaten çok fazla durma niyetinde değildim, araştırma yapmak için çıkmamıştım sadece temiz hava almak istemiştim.
Direk olarak parka yürüdüm. Salıncağa gidip oturdum. Hava da yine garip bir koku vardï. İlk başta buraya geldiğim gün olduğu gibi kükürt kokusu olduğunu sansam da farklı bir koku olduğunu anlamakta gecikmedim. Ama aldırmayıp oturmaya devam ettim. Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Yorulmuştum her şeyden ve herkesten. Belki de aşıları aramam gerekiyordu.
Tekrar düşüncelere dalmıştım. Burdan çıkmanın yollarını bulmaya çalıştım. Tam olarak bir çıkar yol yok gibiydi. İç geçirdim. Bir anda aklıma gelen fikir ile irkildim. Biz onlar için önemliydik. Saçma bir kahkaha attım. Tek ihtimal olarak düşündüğüm şeyi yapacaktım. Koşarak kızların bulunduğu binaya girdim.
Eve girerken planımın detaylarını düşünmeye devam ediyordum. Salona geçtiğim de kimse yoktu. Mutfakta veya odalarında olmalıydılar. Tek tek odaları dolaştım. Herkes kendi yatağında uyuyordu. Mutfağa geçip kendime yemek koydum. İçimde çok garip bir his hakimdi ne olduğunu tarif edemiyordum. O sırada etrafta büyük bir gürültü ile sire sesi yayıldı. Siren sesi normal de bu kadar erken çalmazdı. Bu işteki tersliği fark etsemde umursamadım. Artık bunlarla uğraşmamıza gerek kalmayacaktı.
O sırada gözlerini ovuşturarak Ash mutfağa geldi.
"Neler oluyor? Siren sesimiydi o?" diye sordu. Başımı salladım. Yalpalayarak balkona gitti, peşinden kalkıp gittim.
"Şimdi ne olacak? " diye yakındı.
Balkon demirine ellerimi koyup durdum. Belimin alt kısmına kadar geliyordu balkonun boyu.
"Bekleyip göreceğiz" dedim. Bir anlığına sessizlik çöktü. Ash tereddüt ile konuştu.
"Burada olanlar hakkında en çok şeyi sen biliyordun. Peki bunları nasıl biliyordun?." diye sordu.
"Ne demek istiyorsun?" diye soruyla karşılık verdim.
"Yani, Lea bana neler olduğunu anlatmıştı Dess. Bunu inkar edemem başından beri herkes senden şüpheleniyordu ben dahil. Bu şüphe ne zaman geçti desek tekrar şüpheye düşürüyorsun." dedi. Başımı salladım.
"Şüphe duymakta haklısınız ben bile kendime güvenmiyorum ama sana bir konuda güvence verebilirim." dedim soru sorarcasına baktı.
"Hepimiz kurtulacağız Ash. Ama ilk senin gitmen gerekiyor." dedim. Ash ani bir hışımla geri dönecekken elimi boynuna götürdüm.
"Ya-aar-dım, e-edinn!" diye kısık sesle yahut kekeleyerek söylemeye çalışıyordu. Güldüm. Gözlerini bana dikti.
"Se-en tam bir şeytansın!" dedi
"O zaman sen de melek oluyorsun? Aha, bakalım kanatların seni kurtaracak mı?" dedim ve boğazını bırakıp geriye doğru ittim. Ash'in çığlıklar arasında hızla yere düşüşünü izledim. Yerde cansız yatarken etrafa baktım.
"Demek ki melekler uçamıyormuş." dedim ve iç çekip içeri girdim. Sıra diğerlerindeydi. Acaba hangisinden başlasam?

Gizem Şelalesi: Yok Oluş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin