Ateş ve Buz

619 91 11
                                    

Gözlerimi açıp direk karşıya baktım. Havadan yere süzülen bir şeyler vardı. Ne olduklarına bakmak için dikelmeye çalıştım fakat acı ile durdum. Ayağım bir taşın altında sıkışmıştı. Ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. En son hortumlar etrafımızı sarmıştı ve biz hortuma yakalanmıştık. Sonra ne olduğunu hatırlamıyordum ki zaten bayılmışımdır. Lea yı hatırlayıp bağırdım. Hiç bir bağırışıma cevap gelmedi. İç çekip etrafa baktım, sis vardı. Havadan yere süzülen şeylerden birini elime alıp baktım. Kuş tüyleriydi. Ama bu yastık içine dolduracağınız cinste değildi. Kuş tüyünün yarısı kandı.
Bir hortum kuşları böyle yapmış olabilir miydi? Bilmiyordum. Hava hala karanlıktı hatta gece olmalıydı. Bu kadar yıkım ve umutsuzluğa rağmen hava gayet güzel ve ferah geliyordu. Ayağıma baktım, canlanmıyordu. Ellerimi taşın altına koyup kaldırmaya çalıştım fakat kaldırabileceğim kadar hafif değildi. Etrafımda işe yarar bir şey var mı diye göz gezdirdim.
Biraz uzakta bir demir çubuk gördüm, büyük ihtimal bir sandalye ayağıydı. Yan dönüp demire uzanmaya çalıştım. Yakaladığımda acıdan yüzümü ekşitmiştim bile. Demir çubuğu ayağımın hemen kenar tarafına zorda olsa soktum. Dedemirin bana doğru olan tarafından asılınca taş biraz kalktı, hemen ayağımı çekip kurtardım. Bacağıma baktım biraz ezilmişti ama ciddi bir şey yoktu.
Yerden destek alarak kalkmaya çalıştım. Etrafa tekrar bakıp leaya bağırdım. Cevap gelmedi. Nerede olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. İleri doğru sendeleyerek yürümeye çalıştım fakat tek yaptığım topallamak ve yere düşmekti. Ayağa kalkıp tekrar ilerlemeye çalıştım. Sis yüzünden pek bir şey göremesemde leayı aramaya çalıştım. Ezilmiş ayağım da artık daha çok acımaya başlamıştı. Gittiğim heryerde Leaya bağırıyordum fakat kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.
Sanırım sonunda istediğim şey oluyordu. Yalnız kalmak. Şimdiden Leanın öldüğüne emin olup olumsuz şeyler düşünmeye başlamıştım. Ben bir kaç sıyrık ve ezilmiş bir ayakla kurtulmuş olabilirdim ama Lea ne durumdaydı? En sonunda yürüyerek evimizin olduğu yere geldim. Belki Lea kurtulmuş ve beni arayıp bulamamıştı sonuç olarak eve gelmiş olabilirdi. Fakat sis biraz çekilince fark ettim.
Şehir diye bir yer kalmamıştı! Neredeyse tüm binalar yıkılmıştı. Olduğum yere çöktüm. Aşılar yoktu yiyecek içecek yoktu, kalacak yer siren sesinden kurtulmamızı sağlayacak bir sığınak yoktu! Lea yok! Mac yok! Pixie yok! Ash yok! En büyük korkum gerçekleşiyordu; Çaresiz kalmak!
Nefes alış verişim hızlanmıştı, şimdi ne yapacaktım? Kalbim adeta sıkışıyordu. Panik atak geçiriyordum. Derin nefes alıp verdim. Pek bir işe yaramadı. Sakinleşmeye çalıştım, yapamadım. En sonunda gözlerimi yumup çığlık attım. Bir şeyler olmuştu hissetmiştim fakat gözlerimi açıp bakmaya tereddüt ettim. İçimdeki endişeler gitmişti, nefesim düzene girmişti.
Gözlerimi yavaşca açıp baktım. Sol tarafımdaki yanma hissiyle o tarafa döndüm. Sol tarafım boyunca her yer yanmıştı. Havada küller uçuyordu. Bu sefer sağ tarafımdaki donma hissine döndüm. Tahmin ettiğim gibi her taraf donmuştu. İç çekip kalktım. Bunu ben yapmıştım. Bastırdığım duyguların açığa çıkması belkide böyle bir etki bırakmıştı.
Yürüyerek şehri dolaşmaya başladım. Tabi hiç bir şey umduğum gibi gitmiyordu. Acıkmıştım, yorgun ve halsizdim, yaralıydım ama hiç biri için bir çare bulamadım. Ne yemek ne dinlenecek yer ne de ayağımı saracağım bir şey. Hiç biri yoktu. Şehir yerle bir olmuştu. İleride bir market görüp o tarafa gittim. Marketin yarısı yıkılmış yarısı ayaktaydı. Pek güvenli bir yer değildi hatta ilk siren sesinde üstüme yıkılabilirdi fakat riske atıp içeri girdim.
Ben içeri girerken güneş ışıkları etrafa yayılıyordu. En azında marketin içini görebiliyordum. Rafların çoğu alt üst olmuştu. Yerler kırık cam ve yemekler doluydu. Etrafa göz gezdirirken bir konserve bulup açtım. Marketin yıkık tarafına doğru yürüdüm ve bir yere oturdum. Önümde doğum günü süslemeleri ve mumlar duruyordu. Hepsi yere devrilmişti. Konserveyi yedikten sonra önümdeki mumlara eğilip aldım. Bana ışık lazımdı fakat çakmak aramakla uğraşmayacaktım. Hem gücümü denemek için bir fırsattı.
Mumu önüme koyup bekledim. İşe yaramayacak diye düşünürken durdum. Olumsuz düşünüyordum, kafamı boşaltmalıydım. Derin nefes alıp daha önce yanmış olan sol elimi muma uzattım. Zihnimde sadece mumun yandığını düşündüm. İçimdeki kıpırdama ve elimdeki acı hissi ile sevinçle muma baktım. Ama mumun sadece ucu değil tamamı yanıyordu. Hemen diğer mumu alıp ateşe tuttum ve yaktım. Baştan aşağı yanan mumu bu sefer dondurmaya çalıştım, aynı şeyleri uyguladım fakat işe yaramadı. Ben birkaç kez denemeye kalkacakken mum eriyip gitti. Kafamı sallayıp boşverdim.
Acaba iki gücü aynı anda kullanmak biraz imkansız mıydı? Belkide Lea'nın dediği doğruydu fazla korkakca davrandım ve şimdi yalnızım. Endişelerim fazlaca artmıştı çünkü herhangi bir reaksiyon gerçekleşince kullanacağımız bir aşı bile yoktu. Belkide ölmek en kolayıydı. Ash ölmüştü. Mac ve pixie yaşasalar bile ne kadar yaşayacaklar? Lea hortumdan sağ çıktıysa bile aşısız ne kadar yaşayacak? Peki ben? En fazla iki gün dayanırdım belkide. Hem neden dayanıyordum ki? İnsanların benle oynamalarına neden izin veriyordum ki? Ben bu değildim. Aslında ben pesde etmem fakat başka çarem yok. Aslında hiç birimizin yok. Biz güçleri kazanamazsak öleceğiz kazanırsak öleceğiz ölmezsek esir ölürsek özgür olacağız.
O zaman bu yaşam çabası neden? Ben intihardan nefret ederdim ama hayatım boyunca bana şimdi bu kadar mantıklı gelen bir şey olmamıştı. Doğrulup önüme baktım. Aklıma bir fikir gelmişti. Doğum günü süslerinin arasında gördüğüm pasta bıçağına uzandım. Elime alıp sol bileğimin üstüne dayadım. Bıçaktan nabzımın atışını hissedebiliyordum. Ani bir hareketle bıçağı bastırarak kestim. Ani bir sızı ile bıçak elimden yere düştü. Elimin tamamı kan olmuştu. Çok fazla kan akıyordu. Sonumun böyle saçma olacağını hiç düşünmemiştim ama pes etmek kötü değildi. Gülümsedim. Yavaş bir uyku hali bastırdı. Acı artık duymuyordum. Yavaşça başımı zemine koydum, gözlerim kapanırken dışardaki araba ve uçak sesleri duydum. Sanırım bir çeşit algı yanılmasıydı. Burada uçak ve arabanın ne işi olabilirdi ki? Gözlerim kapalıydı ama uyumamıştım. İçeri doğru gelen bir çok ayak sesi duydum. Biri yanıma hızla gelip omuzlarımdan sarstı beni. Nefesimi kontrol edip boynumdan nabız atışına baktı.
"Gerizekalı! Neden yaptın bunu!" diye biri bağırdı. Ses analizi bile yapamıyordum.
"Nefes alışverişi yavaşladı acele edin!" diye başkası bağırdı. Biri beni kuçağına aldı havada süzüldüğümü hissediyordum. Gözlerimi hafif aralayıp önüme baktım. Bileğimdeki kan yere damlıyordu. Güldüm. Gözlerim hafifçe kapanırken bağırışlar artmıştı...

Efet yine ekşın yaptım 😀 kendimi çok seviyom ya sshhdjd. Yorum yapan ve oylayan herkese teşekkür ederim sizleride en az kendim kadar seviyorum ksks nese diger bölümü yakın bir zamanda yazıcam 😘

Gizem Şelalesi: Yok Oluş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin