Yaman'sız üçüncü gün... Çikolatalarım ve diğer abur cuburlarımla birlikte yine yatakta geçirmeyi planladığım üçüncü gün...
Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Miray'ın yataktan çekip çıkarmaya çalışma, yiyeceklerime el koyma ve son çırpınış olarak beni etkilemediğini farkına varmayıp son ses müzik açarak yatağımda tepinme girişimleri başarısız olmuş, benimle birlikte oturup çikolata yemeye başlamıştı.
"Ada yoksa sen kilo mu aldın?! Bak şimdi farkettim! Bir yüzün şişmiş tövbe estağfurullah bir garip olmuşsun!"
Ağzı dolu bir şekilde bana yüzünü buruşturarak baktığında korkuyla yataktan fırlayıp aynanın karşısına geçtim... Telaşla yüzümü inceledim. İki gündür yaşamımı yatağımda sürdürüp üçüncü günüme yine aynı şekilde devam etmeme rağmen yine de normal gözüküyordum. Miray'ın zafer çığlığıyla birlikte kaşlarımı çatarak ona döndüm. Ağzı dolu bir şekilde çığlık atmaya çalıştığı için öksürük krizine girmişti. Aynanın karşısında sabırla krizinin bitmesini bekledim.
"Tabi ya! Bir dişiyi en zayıf noktasından vurmak nasıl daha önce aklıma gelmedi?!"
Güldükten sonra tekrar öksürmeye başlayınca gözlerimi devirip yatağa geri döndüm.
"Bu yaptığına hainlik denir."
"Ay dur ölüyorum galiba. Çikolatayla boğulup ölmek de ayrı bir güzel olurdu ama daha çok gencim Allah'ım."
"Ne genci be?! Karta kaçıyor bile sayılırsın. Baksana gözlerinin altı nasıl kırışmış."
Küçümseyici gözlerle Miray'a baktığımda gözlerini kocaman açarak eliyle göz altlarını yoklayıp hızla yerde sürünerek boy aynasının karşısına kadar gitti. Gözlerini aynaya değecek kadar yaklaştırıp incelediğinde gülmeye başladım. Durumu çakmış olacak ki gözlerini kısıp başını ağır çekimde bana doğru çevirdi.
"Biliydim böyle olacağını."
Dediğine daha fazla gülerken omuz silkip bitmiş olan tatlı erzağımızı doldurmak için boş tabağı alarak odadan çıktım. İntikam böyle alınırdı!
Yavaş modda merdivenleri inmiş mutfağa yönelmiştim ki kapının çalmasıyla birlikte yön değiştirdim. Kapıyı yine aynı yavaşlıkla açtığımda karşımda gördüğüm kişiyle şaşkınlıkla elimdeki tabağı düşürmüştüm. Neyse ki tabak cam değildi de kırılıp dağılmamıştı. Böyle söyleyince de nedense(!) kalbim aklıma geldi. O da aynı yere düşen cam bir tabak gibi paramparça olup dağılmamış mıydı sanki?
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Ah, şu an iki gündür yatakta sürünüp tatlı yemekten başka bir şey yapmayan biri olarak berbat gözüküyordum. Keşke kapıyı açmadan kim olduğuna bakmayı akıl edinebilseydim! Huzursuzca yerimde kıpırdanmaya başladığımda cevap beklercesine yüzüme baktı.
"Demek sonunda her şeyi açıklamaya karar verdin."
"Bak Ada, evet, sakladığım şeyler var kabul ediyorum. Sana söyleyemeyeceğim şeyler. Bu saatten sonra söylememin ne kadar doğru olacağını bilmediğim şeyler. Bu yüzden lütfen sen de beni anla, bu konu daha fazla uzamasın artık."
"Bence de. Söyle bir an önce de daha fazla uzamasına gerek kalmasın ama sanırım şu an kararın bu yönde değil. Sana iyi günler."
Kapıyı kapatacağım sırada ayağını koyup engellediğinde kaşlarımı çatıp gerilemek zorunda kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çelişki
Novela JuvenilArkasından bakakalmıştım. Çok mu garip bir şey sormuştum sanki. Alt tarafı adını öğrenmek istemiştim. Yani şu 'genç dev' gibi lakaplar kullanmak sıkıcı olmaya başlamıştı cidden. Masadaki tahtayı uzanarak elime aldım. Kendime doğru çevirip okumaya ba...