8.Bölüm: BAR

484 57 18
                                    


Resmen kapana sıkışmıştık. Hangisi daha iyiydi peki? Önümüzde bizi bekleyen silahlı adamlar mı? Yoksa arkada bizi kovalayan güvenlik görevlileri mi? Aşağıya varmamıza yalnızca yedi basamak kalmıştı oysaki.

Ben korku dolu gözlerle Yaman'a bakarken birden aşşağıdaki adamlar yukarıya doğru ateş etmeye başlamışlardı. Yukarıdaki güvenlik görevlilerine baktığımdaysa onların da silahlarını aşşağıya doğrulttuğunu görmüştüm. Şu an aralarında bir çatışma başlatmışlardı ve biz arada kalmıştık. Silahlı adamlar yan taraflardaki çöp konteynırlarının arkasına geçmiş yukarıdaki iki güvenlikte demir kapının arkasına sığınmışlardı.

Önüme baktığımda Yaman'ın eliyle 'gel' işareti yaparak koşmaya başladığını gördüm. Arkamdaki Ayaz'ı da alarak Miray'ın peşinden gitmeye başladım. En önde duran Yaman nereye giderse o tarafa doğru koşturuyorduk. Onlar hala birbirlerine ateş etmekle oyalanırken ara sokakların birine girmiştik. Yaman hepimizi durdurduktan sonra birden elimden tutmuştu.

"Biz Adayla bu yöne gideceğiz. Sen de Mirayla sağa doğru koş."

"Tamamdır Miray bende."

Ayaz Miray ile sağa doğru koştururken biz de soldaki başka bir ara sokağa doğru sapmıştık. Elim terlemeye başlamıştı. Artık o kadar korkmuyordum ama kalbim çok hızlı atıyordu. Sanırım koştuğumuzdan dolayı böyleydi.

Kısa koşuşturmacanın ardından aniden durmuştuk. Yaman etrafına bakınmaya başlamıştı. Bir ses duymuş olabilirdi. Ben de etrafa göz gezdirmek için başımı çevirmiştimki başımda acı bir şekilde hissettiğim güçlü darbeyle birlikte acıdan yüzümü buruştururken aynı aynda gözlerim kapanmaya başladı. Ardından bedenimin yerle temas ettiğini hissettim.Sonrasıysa yalnızca karanlık...

# # #

Gözlerimi yavaşça araladığımda hiçbir şey göremediğimi farketmiştim. Tekrar gözlerimi kapatıp açtım. Fakat değişen bir şey olmamıştı. Hiçbir şey göremiyordum ve boynum tutulmuştu. Sanırım şu anda bir sandalyede oturuyordum ve gözlerimin bir şeyle bağlandığı aşikârdı. Tabi acıyan bileklerimi de unutmamak lazım. Bileklerimi oynatamıyordum. Hareket ettirmeye çalıştıkça sızlıyorlardı. Ayak bileklerim de dahil olmak üzere bu lanet sandalyeye bağlanmıştım. Ben amaçsızca kafamı sağa sola götürerek hareket etmeye çabalarken elime değen bir tenle aniden irkildim. Panikle ellerimi sanki mümkünmüş gibi iyice kendime doğru çekmeye çalıştım. Aynı olay tekrarlanınca çaresizce hareketsiz kaldım. Elimi kavrayan başka bir eldi... Yaman? Yaman olabilir miydi?

Ah şu an duyabilmeyi o kadar çok isterdim ki... Acaba şu an etrafta hiç ses varmıydı ki? Peki ya Yaman'ın sesi... Bana bir şeyler diyor mudur acaba şu an?

Ben de elimi tutan bu ele karşılık vermiştim. El ele tutuşmak... Bu elin sahibinin Yaman olduğuna emindim. Sırtlarımız dönük bir şekilde bağlanmış bir durumdaydık yani. Evet bu haldeyken korkmam lazımdı ama Yaman elimi tutunca nedense kendimi güvende hissetmiştim.

Bir dakika... Pekala sanırım saçmalıyordum! Başıma yediğim darbeden dolayı hep bunlar! Saçmalamayı bırakıp elimi bu defa biraz sertçe yine kendime doğru çektim. Ne olduysa onun yüzünden olmamış mıydı zaten?!

Ben elimi çektikten sonra o da başka bir atak daha yapmamıştı.

Hala bıkkınlıkla ellerimi ipten kurtarmaya çalışıyordum. Birden ellerim benden bağımsız bir şekilde yukarı aşşağı sallanmaya başladı. Biri iplerimi kesiyordu! Biraz sonra ellerim serbest kaldığında hemen gözlerime uzanarak bağladıkları bezi çıkarmıştım. İlk önce etrafı biraz bulanık görsem de sonra görüşüm netleşmişti. Karşımda simsiyah bir takım içerisinde olan cüsseli bir adam duruyordu. Koluma uzanarak beni aniden sandalyeden kaldırmıştı. Onun için kuş gibi hafif olmalıydım sanırım. Ayağa kaldırıldığımda aynı bu adam gibi olan başka bir adamın da Yaman'ı tuttuğunu görmüştüm. Adamların bizi çekiştirmesiyle yüzümü buruştururken Yaman gözlerini bana çevirmişti. Benim aksime aynı ciddiyetini koruyordu. Yüzümden korku, enidişe ve acıyla savaştığım farkediliyor olmalıydı.

ÇelişkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin