Bölüm 24

10.3K 669 243
                                    

     

             Merhaba, özellikle mektubu müzik eşliğinde okuyun lütfen, bu bölümdeki şiir ve müzik babanın yaşamına göre seçildi.Tabi ki yorumlarınızı bırakmayı unutmayın, iyi okumalar herkese...

       Çok geç anladım;

       Kalabalıklar arasında dokunamadığım senmişsin...

       Yalnızlığım diye küçümsediğim senin sevginmiş

       Geceleri ansızın uyanıp

       İncitip durduğum senin yokluğunmuş....

       Onca sevişmeden sonra değişmemişsem,

       İçimde bir yer sana sonsuz hasret kaldığı içinmiş...

       Yalan geçen hayatımda,

       Tek gerçek buymuş...

                                                     Cezmi Ersöz

                                                                                                                      İstanbul, Mart 2013

    Zeynebim, Canım,

   Mektup eline geçtiğine göre sanırım bu korkak baban hiç bir şey anlatamadan aranızdan ayrılmış.Ve sen muhtemelen Hasan'dan büyük sırrımı öğrenmenin hayalkırıklığı içinde benden nefret ediyorsun.Çok istememe rağmen ne seninle ne de annen ve kardeşinle yüzleşememişim, bu da benim zayıflığım işte...Bir hafta önce  anginal(*) bir atak geçirdim ve ilk defa hayattan her an gidilebileceğini bu kadar yakınımda hissettim, tabi ki mesleki anlamda ölüm her an hayatımızın olağan gidişatında vardı ama insan kendi yaşayınca bir an paniğe kapılıyor, söylenmemiş olanların, kendini anlatamamanın ,geride kalanları kırgınlıkla bırakıp çekip gitmenin paniğine ....

   Canım Kızım, sana bir takım bahaneler, zorunluluklar sıralamayacağım, senden beni affetmeni de istemeyeceğim, sadece aklındaki soru işaretlerini gidermeye çalışacağım.

   Dünyanın yaratılışından beri insanoğlunun en zayıf ve en güçlü duygusuna yenildim, 'Aşk' denilen duyguya... Senin de çok severek okuduğun Semerkant adlı kitabında Amin Maalouf; ''Zamanın iki boyutu var.Uzunluğu güneşle, derinliği tutkularla  ölçülür'' der, ben derinliğine yaşamayı seçtim.

   Asuman benim fakülteye başladığım ilk hafta tanıştığım ve çok geçmeden de aşık olduğum, ama hiç açılamadan, bu aşkı arkadaşlık zırhının arkasında tutmayı başardığım kişidir.Bilirsin okul yaşamında çok yakın arkadaşlıklarda bir tarafta duyguların boyutu değişmişse o dostluğu bozmamak adına, hele de karşılığı olmadığından eminsen duygularını bastırırsın, zaman ilerler, bir şeyler yerine oturur, onsekiz yaşında tutulduğun aşkın büyür, içinde tutamaz olursun, tam herşeyi göze alıp açıklayacağın zaman da o aşkla bağlandığın arkadaşın gözleri parlayarak gelip, senin içinde kopan fırtınadan habersiz, aşık olduğunu, hatta evleneceğini söyler, en yakın dostuyla mutluluğunu paylaşmaktır amacı..Ve sen de duygularının üzerine kilit vurup 'çok' arkadaşının mutluluğunu paylaşmaya çalışırsın, hele de o mutluluğun sebebi senin de çok sevdiğin ve saygı duyduğun bir hocan ise hiç bir şekilde falso vermemen lazım, bunun yolu sık sevgili değiştirmekten geçse bile...

   Ben onların yanında mutlu ve destekçi, daldan dala konan hercai, sizin deyiminizle 'kanka' rolünü oynar, birlikteliklerinden doğan oğullarına amca olur ama yalnız kaldığımda dağılırken annenle karşılaştık, senin de çok iyi bildiğin cıvıl cıvıl, yaşam dolu pozitif enerjisiyle beni kucakladı, yaşından beklenmeyen bir olgunluk ve sabırla yaralarımı sardı, yanımda oldu.Anneni tabi ki çok sevdim, ama sadece bir kere aşık oldum, bunu inkar edemem.

Aşk Beklemez #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin