Bölüm 54

8.8K 623 132
                                    

    Merhaba gece kuşları, önce benden sonra da wattpadden kaynaklanan gecikme için hepinizden özür dilerim. Fotoğraf kavaktan çekildi, Karadeniz ve martılar, seyrine doyum olmayan bir manzaradır benim için.. Bölüm müziğimiz Bach'ın keman konçertosundan, iyi dinlemeler ve keyifli okumalar...

     Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir
     Özleyecekse özlenen, özlemek güzeldir
     Ve sevecekse sevilen ;
     O hayat her şeye bedeldir

          Özdemir Asaf

   Günün ilk ışıkları bulundukları yerin sağından yükselip, gecenin karanlığını bitirip yavaş yavaş denizi ve gökyüzünü aydınlatmaya başladığında genç kadın hala uyumamış, başını yasladığı göğsün her nefes alıp verişte inip kalkan ahenginin verdiği huzura bırakmıştı kendini. Kerem hala uyuyordu, kendisi rahatsız da olsa koltuğundan ona doğru uzanmış, bir türlü uykuya dalamamış öylece düşünüyordu. Ozan'ın evinde bir an Kerem'in gitmiş olduğunu düşündüğünde hissettiği boşluk ve acı çok anlamlıydı, fazla anlamlı... Bunu istiyor muydu? Şu anda poposuna batan vites koluna rağmen onu rahatsız etmemek ve ondan uzak olmamak adına kıpırdamadan duruyorsa cevabı 'evet' olmalıydı. Dışarıya bakıyor ama daldığı düşünceler yüzünden görmüyordu, kendine geldiğinde güneşin biraz daha yükseldiğini gördü.
   Limanda gecenin ve yolun izin verdiği ölçüde mendireğin sonuna kadar gelmiş, denize karşı park etmişti. Genç adam motoru durdururken hafifçe uyanmış, sonra yine gözlerini kapamıştı. Zeynep Ozan'ın bagajda yaz kış bulundurduğu ince battaniyeyi almış ve hızla tekrar arabaya binip kapıları kilitledikten sonra üstlerine örtmüş, Kerem mışıl mışıl uyurken kendisi düşünceler denizine dalmıştı.

Kerem'e özeniyordu aslında, ne hissettiğini, ne istediğini biliyor ve hayatını ona göre şekillendiriyordu. Aslında o da ne hissettiğini biliyordu, Kerem'e aşıktı, ne istediğini de biliyordu, onunla olmak, onunla yaşamak, geleceğini onunla paylaşmak istiyordu. Sadece şekil konusunda farklı düşünüyordu. Birisini sevmek, birisiyle yaşlanmak için illa belli kalıplara girmek, bir takım resmi evraklara bağlı kalmak ya da toplumun dayattığı ölçüde yaşamak şart mıydı? Kafası karma karışıktı, yalnız kalmaya ve düşünmeye ihtiyacı vardı, bunu Kerem'i kırmadan yapmalıydı. Bu kargaşa içinde emin olduğu bir şey vardı, göğsünde huzur bulduğu bu adamı kaybetmek istemiyordu, evet geleceğiyle ilgili emin olduğu tek konu buydu, hayatının her evresinde onu yanında istiyordu. Kerem'in uyku arasında onu saran kollarına iyice sokuldu, gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı.

Yolcu tarafındaki cama vuran parmakların sesi ile ikisi de gözlerini açtılar, arabaya doğru eğilmiş olan yaşlı adama baktılar. Kerem aslında bir süre önce uyanmış, gözünü açmadan önce, beline sarılmış olarak omuzunda yatan sevdiğinin ona hem huzur veren hem de baştan çıkaran kokusunu çekmişti içine doya doya. Doya doya mı demişti? Hayır bu kadına hiçbir zaman doyacağını sanmıyordu. Ne kadar yanıltıcı olduğunu bilse de bu kedi gibi hallerine, öfkesine, inadına, aşkına, arkadaşlığına, herkese karşı koruduğu soğukkanlı halinin bir dokunuşu ya da öpüşüyle baştan ayağa tutkudan oluşan bir kadına dönüşmesine asla doymayacağını bilecek kadar hem kendini tanıyor, hem de tecrübelerinden biliyordu. Yüzünü saçlarına gömmüş ve bir süre fark ettirmeden bu anın keyfini çıkarmıştı.

Yaşlı balıkçının tekrar vurmasıyla camı hafifçe araladı,

''Gençler hadi tekneye kahvaltıya gelin'', sonra da itiraz etmelerine fırsat vermeden gösterdiği balıkçı teknesine doğru yürümeye başladı. Camı kapattığında göğsünden kalkıp kendi koltuğuna geçmiş olan Zeynep'e baktı çaresizce, '' Gideceğiz artık'' dedi. Gün henüz ağarmıştı, ama geçimini bu işle sağlayan insanlar için geç bile sayılabilirdi zaman.

Aşk Beklemez #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin