Bölüm 11. ( Düzenlendi)

6.2K 387 8
                                    

Sabah güneşinin perdenin arasından sızıp genç kızın gözlerine vurmasıyla gözlerini araladı. Dün Asrın sarhoş halde kucağında sızıp kalmıştı. Nara da onu alması için çocuğun telefonuyla Cem'i aramış adresini verip beklemeye başlamıştı. O süre zarfında elini çocuğun saçlarından, gözlerini de yüzünden biran olsun ayırmamıştı. Cem'in gelip çocuğu almasıyla genç kız da evine gitmişti. 

Nara yorganını kenara atıp yatakta oturur pozisyonu aldı ve ellerini gözlerini ovuşturdu. Bir süre bekleyip boş boş etrafı izledikten sonra kendine geldiğine kanaat getirip ayağa  kalkarak banyoya doğru ilerledi. Her zamanki rutin işlerini hallettikten sonra mutfağa gidip kendisine yiyecek bir şeyler hazırlayıp salona geçti. Yemeğini yemeden önce telefonunu eline alıp annesini aradı.

"Alo anne?"

"Kızım nasılsın?"

"İyim anne sen nasılsın? seni çok özledim."

"Bende seni çok özledim. Okulun nasıl gidiyor? Serhat Bey yardımcı oluyor değil mi sana?" O an kızın aklına burs meselesi geldi o kadar şey yaşamıştı ki bu konuyu ne annesi ile ne de Serhat Bey ile konuşa bilmişti. 

"Anne burs meselesini konuşmamız lazım. Çok acayip şeyler oldu. Bana bir ev verip bir de 500 lira para vereceklerini söylediler. Bu sence de garip değil mi. Hangi insan bu kadar şeyi karşılar ki?" kızın annesi durumun farkındaydı. Ama kızını bundan her ne kadar uzak tutmak istese de nasıl oluyorsa olayın tam içinde bitiyordu. Ve artık onu uzaklaştırmak yerine tam da içinde tutmaya karar vermişti. 

"Yardım sever biri işte kızım. Niye kurcalıyorsun ki? Aksine bunları sana sunduğu için teşekkür etmelisin. Her neyse sana çok güzel bir haberim var?" dedi. Genç kız annesinin heyecanla söylediği şeyle kendisi de heyecanlanmıştı.

"Ne haberi?" dedi sabırsızca yerinde kıpırdanarak.

"Ben oraya geliyorum. tam bir hafta sonra oradayım." dedi annesi neşeyle. Kız duyduğu şeyi biran idrak edemese de sonradan kafasına dank etmiş ve sevinç çığlıkları atmaya başlamıştı.

"Bu çok güzel bir haber anne. Gelmeni sabırsızlıkla bekleyeceğim. Peki nereden çıktı bu fikir?"

"Seni orada yalnız bırakmak içime sinmedi. Bu yüzden gelmek için tarihi öne aldım. Şimdi gitmem lazım. Oraya geldiğimde herşeyi konuşuruz tamam mı? Kendine dikkat et!" diyerek telefonu kızın yüzüne kapattı.

Nara annesinin bu aceleci tavrı karşısında bir süre duraksadı ve telefonun ekranına boş boş baktı. Sonra  telefonu koltuğa doğru atıp masada duran, kendisi için hazırladığı tostu eline aldı ve kocaman bir parça kopardı. Bir yandan tostunu yerken diğer yandan televizyonda kanalları dolaşıyordu. Tostundan bir büyük parça daha aldığında kapı çaldı. Ağzında ki ekmek parçasının yanaklarını şiş göstermesini umursamadan kapıya doğru ilerledi.

Kapıyı açtığında karşısında, kendilerini beğenmiş ve her birinin ayrı tarzı olan bir  grul ile karşılaştı. Asrın, Cem, Serdar, ve diğer iki kız. Tam karşısında duruyordu. Asrın dizi yırtık siyah kot pantolon onun üzerine de beyaz tishört ve siyah deri ceket giymişti. Diğerlerine bakamadı genç kız. Çünkü karşısında duran şaheseri izlemekle meşguldü. Ağzında ki parçayı zar zor yuttu Nara.

Asrın kızın omuzuna çarparak içeri girerken diğerleri de onu takip ediyordu. Cem tam kapının ağzında şaşkına uğramış ve her zamanki gibi o koca gözlerini  açmış olan kızın omuzuna dokunarak dikkatini kendisine çevirmesini sağladı.

"Kusura bakma, biraz ani oldu gelişimiz. Asrın'ın kafasına esti birden." Nara çocuğun yaptığı açıklama karşısında gülümsemeden edemedi. Cem diğerleri gibi değildi. Tamam, onunda dövmesi, dilinde piercingi vardı ama kıza olan davranışları çok iyiydi. Ve bu genç kızın Cem'e karşı bir sempatiklik beslemesine neden oluyordu. Zaten bu çete bozuntusundan en iyi anlaştığı ve en çok sevdiği kişi Cem'di. 

"Önemli değil. Asrın'ın ne kadar öküz biri olduğunu biliyorum. Hadi içeri geçelim." diyerek çocuğun geçmesi için eli ile salonu işaret etti. Çocuk kıza gülümseyip salona doğru yöneldi. Genç kız da salona geçtiğinde herksin koltuklara yayıldığını gördü. Sanki kendi evleriymiş gibi.

Cem, ikili koltukta oturan Serdar'ın yanına oturdu. Nara, Asrın'a bakıp "Neden geldiniz?" diye sordu. Genç adam ellerini koltuğun gerisine atmış, sağ bacağını sol bacağının üzerine koymuştu. Gözlerini kızdan ayırmıyordu her zaman ki gibi. Derin yeşil gözleri kızı bazen rahatsız etse de hoşuna da gitmiyor değildi.

"Seninle konuşmamız lazım. Yalnız!" dedi Asrın ayağa kalkıp. Genç kız çocuğun ciddiyetinin farkına vardığında "mutfağa gidelim." dedi ve önden  ilerledi. Çocuğun arkasından geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordu. Mutfağa geldiklerinde genç kız önce girdi Asrın da arkasından girip kapıyı kapattı ve kilitledi. Nara çocuğun kapıyı neden kilitlediğini bilmiyordu ama muhtemelen içeridekilerin bir anda odaya dalmaması için yapmıştır diye düşünüyordu. 

"Dün sana neler anlattım?" diye sordu kıza doğru bir adım atıp karşısında durduktan sonra. Sarhoşken boş boğaz olup her şeyi anlatırdı. Bunu Cem çok iyi bildiği için çocuğun yanında olmasına dikkat ediyordu. Çünkü anlatmaması gereken şeyleri bir tek o biliyordu ve başkaları öğrendiğinde başı belaya girebilirdi. Nara çocuğun hatırlamamasına şaşırmamıştı. Sarhoş insanları iyi tanırdı babası sayesinde.

"Elif'den ve annenden bahsettin. Tabi birde... nasıl öldüklerinden." Genç adamın bir an gözleri büyüdü. Karşısında ki kıza annesinin nasıl öldüğünden mi bahsetmişti yani. Bu kesinlikle mümkün olamazdı. Çünkü, kız her şeyi öğrendikten sonra polisi araması gerekiyordu. Tabi çoktan aramış da olabilirdi. Kıza doğru bir adım daha atarak dirseğinden tuttu ve kendisine çekti.

"Neler anlattığımı bir bir söyleyeceksin. Ne kadarını biliyorsun?" Nara çocuğun bu ani öfkesi karşısında şaşırmıştı. Ne demişti ki şimdi? Bilmemesi gereken şeylerimi biliyordu yoksa?

"SÖYLE!" diye kükredi kızın yüzüne doğru. Genç kız bu çıkışı beklemediği için yerinden sıçramıştı.

"Elif'in Ali tarafından öldürüldüğünü söyledin. Annenin de öldüğünü söyledin." dedi bir nefeste. Asrın kızın kolunu daha çok sıkıp dudaklarından acı dolu bir inleme çıkmasına neden oldu. 

"Annemin nasıl öldüğünü biliyor musun?" diye sordu bu sefer. Genç kız kafasını iki yana sallayarak bilmediğini belirtti. Genç adam gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve kızın kolunu bıraktı. Mutfakta bulunan cama doğru ilerleyip cebinden bir sigara çıkartarak yaktı. Nara bir yandan dirseğini ovarken diğer yandan çocuğa ters bakışlar atıyordu. Bir süre ikisi de konuşmadan öylece durdular. İlk konuşan genç adam oldu.

"Bilmemen gereken şeyler var. Ve bunları öğrenirsen başın büyük belaya girebilir." Nara çocuğun ne demek istediğini anlamasa da hiç bir şey demeden mutfaktan çıkıp salon da oturan grubun yanına gitti. Asrın ise kıza bu kadar sert  davrandığı için kendisine kızıyordu. Tek amacı onu bu kötülükten uzak tutmaktı. Zarar görmesini istemiyordu. Zamanı geldiğinde asıl kişiden öğrenecekti her şeyi. Kendisi de öyle öğrenmişti ya zaten. Lanet olasıca adam yüzünden olmuştu her şey. Elinden gelse tek bir kurşunla kafasına sıkıp ondan kurtulurdu. Ama arada Nara varken ve zarar görmesi büyük bir ihtimalken böyle bir şey yapması aptallık olurdu. 

Salondan gelen kahkaha sesleri ile odadan çıkıp salona doğru ilerledi. İçeriye girdiğinde gördüğü manzara karşısında şaşkına uğramıştı. Serdar yerde Cem onun üzerinde öylece uzanıyorlardı.

Cem Serdar'a " Bebeğim beni sevdiğini biliyorum ama bu yaptığın sence de fazla değil mi?"dedi. Kızlar kahakha aatarken Serdar sinirle çocuğu kenara itip ayağa kalktı.

Asrın'ın gözü Nara'ya kaydığında kızın saf bir şekilde olup biteni izlediğini gördü. Bu hali çocuğun istemsizce gülümsemesine sebep olmuştu...

Kafasını iki yana sallayıp kendini toparladı ve "Bırakın aptallığı. Gidiyoruz." diyerek çıkarıp koltuğa koyduğu ceketini eline alıp kapıya doğru yöneldi. Grubun diğer üyeleri de salondan çıktığında Asrın duraksayıp kıza doğru döndü.

"Sende bizimle geliyorsun çirkin." dedi ve bir şey demesini beklemeden salondan çıktı. Genç kız çocuğun emirlerinden bıkmıştı. Sinirle ayağını yere vura vura çocuğu takip etti.

SİYAH (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin