Yeni aldığı son model arabasından indikten sonra terk edilmiş eski depoya doğru ilerledi. Kapıda duran korumalardan biri adama başı ile selam verdip demir kapıyı gürültülü bir şekilde açarak geçmesi için yol verdi. Halit KARA oğlu ile arasında geçen telefon konuşmasından sonra bardağında kalan kahveyi tek yudumda bitirmiş ceketini de alarak adamlarının tuttuğu depoya doğru yola çıkmıştı. İçeriye girer girmez burnuna dolan nem ve pas kokusuna karşı yüzünü buruşturdu. Zengin hayatında para ve pahalı parfüm kokularına alışıktı o. Bu varoş yerlerden her zaman nefret ederdi. Tek bir lambanın aydınlattığı odaya girdiğinde emrinde çalışan 4 kişilik grup ona doğru döndü. İçlerinden biri bir kaç adım atarak aralarından sıyrıldı ve adamın karşısında durdu.
"Onu getirdik. Şimdi ne olacak?" Halit gözlerini genç adamdan ayırıp sandalye de bağlı olan kıza çevirdi. Evet, Asrına yalan söylemişti. Nara'nın kaybolmasında bizzat kendi eli vardı. Ama müstakbel oğlunu ondan uzak durması konusunda uyarmıştı. Ve Halit KARA'nın kitabında sözünü ikiletmek yoktu. Bunu bir kez söylemişti ve Asrın sözünü dinlemeliydi.
"Çıkarın!"dedi başı ile kızın kafasında ki torbayı işaret ederek. Cılız bir çocuk aldığı emre uyup kızın kafasında ki torbayı tek hamlede çıkardı. Nara ağzında ki kumaşın iğrenç tadına ve tepesinde ki lambadan yayılan ışığa karşı yüzünü buruşturdu.
"Neden burada olduğunu biliyor musun?"dedi ve kıza doğru bir kaç adım attı. Nara ise yaşadığı olayın şokunu atlatmaya çalışıyordu. Kaçırıldığı anda Asrın ve Giray'dan yardım istemişti. Ama onlar, kendilerini tartışmaya öyle kaptırmışlardı ki kızın kaçırıldığını anlamamışlardı. Şimdi ise nem kokusu altında haps olmuş bu depo da hiç tanımadığı adamlarla başbaşaydı.
"Veya benim kim olduğumu?" Halit kızın tam dibinde durduğunda öne doğru eğilip sandalyenin kenarlarından tutundu.
"Asrı'nın babasıyım." Genç kız bir süre adamın yüzüne boş boş baktıktan sonra aklına babasının anlattığı olay geldiğinde gözleri irileşti. Annesinin ölümüne neden olan adam tam karşısında duruyordu. Öfkelendiğini hissedebiliyordu Nara. Bileğinde ki ipi çözmeye çalıştı ama başaramadı.
"Ahh! Baban sana olanları anlatmıştır herhalde." Ahmet'in sevgili kızına herşeyi anlattığına adı kadar emindi oysa ki. Bunu söylmenin ayrı tadını çıkarıyordu sanki. İnsanlarla alay etmek hobi haline gelmişti onda. Kötülük tüm hücrelerine yayılmış, tüm damarlarından akarak kalbine doğru ilerliyordu. Kendini bildi bileli böyleydi. Mutsuzluk onu mutlu eden tek şeydi.
"Anneni öldüren adamın oğlunu sevmek? Hımm.. bu vicdanını sızlatmıyor mu? Benim yaptığım şey en az Asrın'nın da suçu." Nara adamın ne demek istediğini anlayamadı. Ortada vicdanını sızlatacak veya kendini suçlu görecek hiçbir şey yoktu. Tüm olanlar adamın suçuyken nasıl olurda konuyu Asrın'a çevirebilridi? Annesini öldüren o idi, Asrın değil. Kendi oğluna bu kötülüğü yapacak kadar gaddar mıydı?
"Aptal oğlum her yerde seni arıyor." Histerik bir kahkaha attıktan sonra sandalyenin kollarından destek alarak kendini geriye doğru itti ve sözlerine devam etti.
"Onu uyarmıştım. Senden uzak durmadığı için buradasın küçük hanım. Ve babanın geçmişte yaptığı kazığın hesabını ödemek için." Genç kız konuşmak istedi ama ağzında ki bez parçası buna izin vermedi. Ona sarf etmek istediği bir çok şey vardı halbu ki içinde. Hiç etmediği küfürleri etmek istedi.
Halit kıza arkasını dönerek kapıya doğru ilerledi. Biran önce bu çöplükten çıkıp para kokan yerlere gitmek istiyordu. Çıkmadan önce kapının yanında duran adama dönerek "Asrın burayı bulabilir, onu başka yere götürün. Ve mümkünse bu kadar pis bir yer olmasın."dedi ve oradan ayrıldı. Adam aldığı komutla birlikte gruba başı ile işaret edip harekete geçmelerini belirtti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH (TAMAMLANDI)
Teen FictionBir çete liderinin umutsuz aşkı, genç bir kızı ayakta tutarken acımasız çetelerin oyununa gelirlerse ne olur? Asrın bir kez daha sevdiği kızı kaybetmemek için bir yol seçmek zorundadır. Ya onu bırakıp hayatının geri kalanını mutsuz geçirecek ya da a...