Merhaba SBSV ailesinin biricik üyeleri! Uzatmayacağım. İyi okumalar!
Aylin;
Beni ittirerek eve giren kızın elinde koca bir tabak yaprak sarma vardı. Ben kapıyı kapadıktan sonra bana döndü ve konuşmaya başladı;
"Sen kimsin?"
"Aylin-"
"Onu sormuyorum neden burdasın?"
"Çünkü burda yaşıyorum. Asıl sen kimsin ve neden elinde sarmalarla eve dalıyorsun?"
"Ha sen Sevgi ablanın yeğenisin... Ben Çağla. Kıvanca sarma yapmıştım onu getirdim. O nerde?"
"Bilmem. Gelir birazdan."
Elindeki tabağı mutfağa götürürdü ve biraz sonra mutfaktan çıktı.
"Ayla hadi gel bahçede biraz sohbet edelim senle."
"Adım Aylin."
Bahçeye çıktık ve masaya oturduk.
"Annem gelmiş sabah. Eve gelince senden bahsetti biraz."
"Annen?"
"Reyhan. Yan komşunuz." Anasına bak kızını al!
"Hatırladım-"
"Ben senle daha farklı konuşmaya geldim."
"Pekala."
"Erkek arkadaşın var mı?"
"Hayır."
"Hoşlandığın biri?" Yalandan kim ölmüş?
"Var ama buralardan değil."
"Hmm yakışıklı mı?"
"Evet."
"Pekii... Kıvançla aranız nasıl?"
"Çok iyi değil ama...iyi" YALAN! BERBAT!
"Kıvanç bana senden hiç bahsetmemişti." Konuşurken gözlerinden merak ve gıcıklık akıyordu resmen!
"Bana da senden." Dediğimde bozuldu. Oh! İyi oldu. Bu sırada kapı çaldı ve kapıya bakmak için içeri girdim. Gelen Tilkiydi. Yüzüme bakmadan yukarı çıkmaya başaldı.
"Çağla seni bekliyor. Bahçede." Dememle durdu. Derin bir nefes alıp bir şeyler mırıldandı ve dönüp aşağı indi. Bu çocuğun derdi ne ya? Tilki bahçeye çıkınca Çağla hemen boynuna atladı. Sonra koşa koşa mutfaktan yaptığı sarmaları aldı ve tekrar bahçeye çıktı. Tilki sandalyeye oturmuş, çağla da onun yanına. Çağla Tilkiye sarma uzattıkça Tilki kafasını geri çekiyor. Çağla, Tilki'nin ağzına bir tane sarma soktu ve Tilki yalandan bir gülümseme yaptı. Bunlar sevgili mi değil mi anlayamadım ama...
Televizyonu açtım ve kanalları gezmeye başladım. Hiçbir şey yok! En son bi müzik kanalı açtım ve dinlemeye başladım. Şarkıyı hafifçe mırıldanırken Çağla'nın gülme sesinden rahatsız oldum. Televizyonun sesini biraz açtım. Ama hala onun sesini duyuyorum. En sonunda televizyonu kapadım ve kulaklığımı çıkarıp telefonuma taktım. Telefonumdaki şarkılarımdan dinlemeye başladım. Küçük yastıklardan birini kucağıma aldım ve gözlerimi kapatıp içimden söylemeye başladım.
***
Tilki;
Ya bu Çağla yapıştı bi gitmiyo. Yaprak sarmasını da becerememiş zaten. Her halta gülüyo. En sonunda dayanamadım ve başım ağrıyor diyip zorla yolladım. Bu sırada Aylin'nin koltukta olduğunu fark ettim. Çağlayla ne konuştuklarını merak ettim. Çünkü yeni geldiği için yanlış bir şey söylemiştir falan sonra herkes yalanımızı anlar aman Allah korusun!
"Aylin!" Kafasını bile oynatmadı.
"Aylin Çağlayla ne konuştunuz?" Bu kız beni takmıyor!
Sinirle yanına gidip önünde dikildim.
"Ayleen!!"
Kafasını hafif oynatınca anladım. Kız kulaklıklarını takıp yatmış nasıl duysun? Derin bir nefes aldım. Elimi saçlarının arasından geçirdim ve kulaklığı çıkardım. Hızlıca.
Yerinde sıçardı resmen ve hızlı aldığı solukları yavaşlatmaya çalıltı.
Aylin;
"Senin derdin ne? İnsan böyle uyandırılır mı!"
"Reyhan teyze ve Çağlayla ne konuştunuz?"
"Sana ne?"
"Ne demek sana ne? Eğer yanlış bir şey söylediysen-"
"Söylemedim. Hem çok merak ediyorsan git sevgiline sor."
Kabul ederse sevgililer, etmezse kız sadece takıntılı bir sü... Neyse...
"Sorarım!"
"İyi!"
Birbirimize yaklaşmış öfke dolu bakışlar atarken kapı açıldı ve çocuklar geldi. Hemen onların yanına gidip gülümsedim.
"Eğlendiniz mi?"
"Çok güzeldi!" Dedi Zeynep.
"Yeni birileriyle tanıştık!" Gürcan bunu söylerken gözlerinin içi gülüyordu.
Göz ucuyla Tilkiye batığımda onun da bize çaktırmadan bakmaya çalıştığını farkettim. Sinirliye benziyordu. Hayır yani maden sevgilisiniz niye gelmiş bana soruyosun! Hem bana güvenmediğini açıkça belli ediyor hem de söylediklerimi ciddiye alacakmış gibi kızıyor. Sen kimsin de bana bağırıyorsun lan!
"Aylin abla"
Düşüncelerimden sıyrılıp Burak'a döndüm.
"Efendim canım?"
"İyi misin?"
"Evet. Neden sordun?"
"Tuhaf bakıyorsun."
"Yok bir şeyim. Hadi sen çocukları da al bi elinizi falan yıkayın sokaktan geldiniz."
"Tamam."
Gülümsedim ve bahçeye çıktım. Eğer bu çocuk bana böyle davranmaya devam edecekse -ki öyle gözüküyor- bi çözüm bulmam lazım. Kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır, TİLKİ!! Belki evde olduğumu hissetmeyecek kadar sessiz ve görünmez olmalıyım, belki de sarı fosforlu giysiler giyip yanıp sönen, ok şeklinde, beni gösteren tabelaların altındaymışımcasına göz önünde...
Çimenlere oturdum ve derin bir nefes eşliğinde uzandım. Elektrik saçan bir kız olarak toprağa yatmak beni rahatlatıyor. Kararmakta olan gökyüzünü izlemeye başladım. Küçükken böyle şeylerin çok saçma olduğunu düşünürdüm. Gökyüzünü, Güneşin doğuşunu ve batışını, yağmuru, denizi izlemek... Şimdiyse her şey daha farklı.
Güneşin son ışıklarına dalmışken yüzümün üstünde beliren gölgeler anlık bir şok geçirmeme neden olmuştu. Çocuklar kafalarını yüzüme doğru eğmiş beni dürtüyorlardı.
"Aylin ablaa!" Dedi Gürcan. Oturur pozisyona geldim ve elimle saçım düzeltirken konuşmaya başladım.
"Bir şey mi oldu?"
Zeynep ve Gürcan ellerimden tutarak beni kaldırdı ve eve doğru çekiştirmeye başladı.
"Ne oluyor?"
"Sevgi ablayla Mehmet abi bize bir şey söyleyecekmiş." Dedi Zeynep çocuksu sesiyle.
Eve girince elimi bıraktılar ve koltuklara oturdular. Ben de yanlarına oturdum Sevgi abla ve Mehmet abi ikili koltuğun arka çaprazında ayakta duruyorlardı. Burak tekli koltukta, Tilki ise bahçe kapısının yanındaki duvara yaslanmıştı.
"Bir sorun mu var?" Dedim çekingen bir şekilde. Tabiki bir sorun var. Sorun; ben! Kesin Reyhan teyze anladı yalan söylediğimi ve şimdi beni evden gönderecekler. Galiba bana ayrılan sürenin sonuna geldim, yine.