"Üniversite düşünmüyor musun?"
"Ne üniversitesi Aylin. Kaçak gibi yaşıyorum. Gideceğim zaten burdan."
"Nasıl? Mehmet abiyle Sevgi abla asla izin vermezler."
"İzin almayacağım zaten. Burda oturup okula gidip gelmek benlik değil. Bu kadar zaman katlandım. Neyse konu bu değil şimdi."
"Tamam. Birazdan çalışmaya başlarız. Şurayı toparlayayım."
"İyi. Bekliyorum." Çıkıp kapıyı kapadı. Gitmeyi planlaması beni yıkmıştı. Hiç bunu düşünmemiştim. Aptal gibi hep aynı evde yaşarız, belki bir gün açılırım diye bekliyordum. Aptal Aylin.
Gözlerim dolmuştu. Yaşlar yanaklarımı ıslatırken toparlamaya devam ettim.
***
Toparlama ve ağlama işi bitince yüzümü yıkamak için banyoya girecektim ki Zeynep'le karşılaştık.
"Aylin abla? Ağladın mı sen?"
"Ne? Ah hayır."
"Ama gözlerin kızarmış."
"Alerji. Odayı topluyordum toz kalkmıştı ondandır."
"Emin misin?"
"Evet tatlım."
"Peki... bizimle voleybol oynamak ister misin diye soracaktım."
"İsterim tabi. Ama önce Tilki abine ders çalıştırmam lazım. Bir iki saat sonra gelsem olur mu?"
"Oluur." Gelip sarıldı. Daha sonra gitti.
Banyoya girip eldivenlerimi çıkardım. Yüzümü yıkayıp eski halime dönmeye çalıştım. Banyodan çıkıp Tilki'nin kapısını tıklattım.
"Geel." Kapıyı açtığımda yatağında uzanmış telefonuna bakıyordu. Ben girince kalktı.
"Ders çalışmaya başlayalım mı?"
Kafasıyla onayladı.
"Burası olur mu?" Eliyle çalışma masasını gösterdi. Daha önce onun odasında çalışmamıştık. Hep bahçede veya büyük yemek masasında çalışırdık.
"Tabii. Olur. Ben kitaplarımı getireyim."
İki sandalye masaya zor sığıyordu. Kitaplarımı alıp geldiğimde yan yana oturduk. Ben ders anlatırken o da bakıyordu. Bazen gerçekten yaklaşıyordu. O zamanalar kelimeleri karıştırıyor, ne dediğimi bilmiyordum. Durumu toparlamaya çalışıp devam ediyordum.
"Bu kadar çok şey biliyorsan, güzel bir üniversiteye gidebilirsin."
Yüzü yüzüme çok yakındı. Heyecandan yüzümün yandığını hissedebiliyordum.
"Umarım. Yarın da çalışırsak, sınavlar için yeterince çalışmış olursun."
"Eyvallah." Hemen ayağa kalktım ve kitaplarımı toparlamaya başladım.
"Ne o kaçar gibi gidiyorsun? O kadar mı zor bana ders anlatmak?"
"Hayır hayır. Kaçmıyorum. Ders anlatmak da zor değil yani çabuk öğreniyorsun. Zeynep'e söz vermiştim oynayacağız diye de. O yüzden böyle hızlı kalktım bir an. Kusura bakma."