Masaları sildim, toz aldım, satış yaptım derken yoruldum. Hava çoktan kararmıştı. Loş ışıklı oturma takımına oturdum. Birisinin satış masasındaki zile basmasıyla hemen koştum.
"Aylin konuşabilir miyiz lütfen?"
***
"Kemal ne işin var burda?"
"Sana ciddi olduğumu göstermek istiyorum. Lütfen."
"Şu an işteyim, farkında mısın?"
"Tamam, ben kapıda bekliyorum seni. İşin bitene kadar beklerim."
Son müşteri de çıkınca etrafı toparlayıp dükkanı kapattım.
"Evet seni dinliyorum."
"Sana anlatacaklarım gerçek, bana inan. Sonra kararın ne olursa saygı duyarım."
Otobüs durağına yürümeye başladım, o da yanımda konuşarak yürüyordu. Şansıma otobüs hemen geldi ve bindim. O da benimle bindi.
"Aylin ben çok düşündüm, Buseyle yakınlaştığımız zaman her şey gayet iyiydi. Yani ilişkimiz, beni her anlamda tatmin ediyordu."
Bir saniye, öğğ.
"Ama fark ettim ki senin yerin her zaman bende farklı. Yani onunla gezmek takılmak eğlenceli ama sen onun gibi değilsin."
Anlattı da anlattı. Ben de mecburen dinledim.
"Seni aldattı değil mi?"
"Ne? Nerden çıkardın?"
"Konuşmalarınızı duydum aptal. Aldatmış olmasaydı yüzüme bakmazdın bile. Şimdi git. Ben de evime gideceğim. Bir daha da konuşmayalım lütfen."
Eve yakın bir durağa gelmiştik ki indim. Ne mi oldu? Peşimden Kemal de indi.
"Ne zamandan beri buralarda evin?"
"Bir süredir. Sana ne."
"Aylin bir şans ver."
"İstemiyorum diyorum Kemal anlamıyor musun? Bak açık açık da söylüyorum sana, evet senden hoşlanıyordum ama eskiden. Geçmişte kaldı o hisler yeter ama artık."
Kolumu tutmaya çalıştığında kendimi geri çektim. Onu çarpma ihtimali heldi aklıma ve gerildim.
"Kemal git artık."
Tekrar tutmaya çalıştığında yine geriledim be kaldırıma takılıp düştüm. Aman ne güzel.
"İyi misin?"
"İyiyim."
Yanıma gelip kaldırmaya çalıştı.
"Dokunma git diyorum."
Biraz uzaktan tanıdık bir ses ve silüet geldi.
"Gitsene kardeşim ne uzatıyorsun."
Tilki elinde kalın sopaya benzer bir şeyle Kemal'e yaklaşıyordu. Hemen ayağa kalktım.