Gözlerimi açtığımda kapkaranlık bir yerdeydim.Bir an içimde bir korku oldu.Çok korkmuştum.Sonra elimle yanımda duran lambaya uzandım.Işığı yaktığımda bir odada olduğumu farkettim.Gözlerimi kırpıştırmaktan odayı net olarak göremesem de karşımda duran aynadan kendimi görebiliyordum.Birkaç dakika sonra görmem iyice netleşmişti.Çaprazımda duran elbise dolabını gördüğümde Barış'ın evinde olduğumu nihayet anlayabilmiştim.Ayağa kalkıp odaya baktığımda siyahtan başka bir renk göremiyodum.
Neden bir insan bütün odasını simsiyah yapar ki?
"Psikopat işte!"
Kapı tıklatılmasıyla yerimden sıçradım.Gir dememi beklemeden içeri daldı.Tabiki de bu Barış'tan başkası değildi.
"Ne var öküz!"
"Üstünü giy de dışarı çık.Kahvaltı hazırlıyacaksın.Seni bekliyoruz sabahtan beri ya!"
"Bir dakika bir dakika!Bir kahvaltıyı neden ben hazırlıyorum?İki bekliyoruz derken?"
"Açıklama yapmaktan nefret ederim.Giy şunları da dışarı çık."
Elinde bir erkek tişörtü ve kısa bir şort vardı.
"Bunları mı giyicem ya!Saçmalama!"
"Pis pis mi dolancaksın.İğrençsin."
"Ya!Sen nasıl bir insansın ya!"
"Yakışıklı,tatlı ama huysuz,dediğim dedik biriyim."
"Bir de benden dinle istersen...Öküz,hödük,psikopat,yakışı...İşte yanii tam bir hayvan!"
"Neyse hadi ben mutfaktayım.Gelirsin artık!"
Kapıyı hızla çarpıp gitmişti.Böyle çıkamazdım ki.Kendimde rahat olamazdım böyle.En iyisi şu verdiği şeyleri giymekti.Kısa bir sürede giyindim ve dışarı çıktım.Hayır neden yani Fifty Shades of Grey'deki gibi bir kıyafet almıyordu da kendi kıyafetlerini veriyordu.Valla hödük ya!!
Üstümü giydikten sonra sinirli bir şekilde mutfağa doğru koşmaya başladım.Mutfağa girdiğimde:
"Sen nasıl bir insansın ya!Kıyafetlerini de verdin,tam kapatman ol...Doğu!"
Doğu'dan
Nehit karşımda Barış'ın kıyafetleriyle duruyordu.Ve söyledikleri hiç hoş değildi.
"Nehir?"
"Senin burada ne işin var?"
"Asıl senin burada ne işin var?"
"Sanane!İstediğim yere giderim.Bana hesap soracak en son insansın."
"Bunların hepsi o lanet olası mektup yüzünden di mi?"
"Güldürme beni Allah aşkına!"
"Ne oldu gerçeklerden mi korktun?"
"Gerçeklerden korkması gereken biri varsa o da sensin!Bana resmen git dedin Doğu!"
"Bir dakika bir dakika!Ne dedin sen?"
"Abi bir durun ya!"
"Sen kapa çeneni Barış!"
"Ya..."
"Barış biraz önce sana sus dediğimi hatırlıyorum."
"Tekrar söylesene Nehir!Ben mi sana git demişim?"
"Doğu git dedinya al işte mektup cebimde!"
Barış Nehir'in elini tutmuştu.Mektubu vermesine engel oluyordu.Ama neden?
"Ne yapıyorsun sen Barış?Neden Nehir'in elini tutuyorsun?"
"Ver şu mektubu Nehir!Bekleyin beni burada!"
Barış'ın ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.Nehir'in de yüzüne bakılırsa o da anlamıyordu sanırım.Birkaç dakika sonra Barış elinde bir kutuyla geri döndü.
"O ne?"
"Nehir!Doğu'nun sana okutmak istediği mektup okuduğun değildi."
"Sen nereden biliyorsun?"
"Boşver onu Nehir!Al şunu ve oku!"
Nehir mektubu eline aldığında içimde ister istemez bir heyecan olmuştu ve Nehir mektubu okumaya başladı:
Sevgili Nehir,
Sana bu mektubu yazarken korkularım olmadı değil.Vereceğin tepkiden korktum.
Şuradan başlayım.Seni görmek bana iyi geliyor Nehir!Ben seninle tanıştığım gün bile güldüm ben.Ben gülmeyi seninle yeniden öğrendim Nehir.Çoğu şeyi sözcüklere dökemiyorum.Odunum belki de bilmiyorum...
Kararan gecemde güneş gibi çıkan sen
Seni her gördüğümde ışığından faydalanan ben
Aynam olan sen
Her sabah kalktığımda seni gören ben...
Zarfın içinde bir resim var o resme bakar mısın?
Hoşçakal Nehir...
(Resim multimediadaki resimdir...)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KISACASI HAYAT...
Genç Kız EdebiyatıBazan hayatın benimle oyun oynadığını düşünür;umutlarıma sarılırdım.İşte o an bana gülümseyen bir hayatımın olduğunu anlamam kaçınılmaz bir sondu.Ben buyum.Umutlarımla gökyüzüne kadar uzanmış bir genç kız... Hayatın uzun bir yol olduğu söylenirdi he...