Her şey bitti sanma; birlikte işlenmiş günahlarımız var bizim, beraber yanacağız.
Unutmaya çalışıyordum kendimi bu şekilde daha mutlu olacağıma inandırmaya çalışıyordum.
Bir kaç ay sonra bir erkek arkadaşım olmuştu, yaraya tuz basiyordum sanki tam olarak unutmadigimi biliyordum çünkü Eric'in yaptigi her hareket bana Brandon'ı hatırlatıyordu.
Zaman geçti Eric'e alışmaya başladım. Sonra bitti.
Yarıyıl tatili olmuştu ve memlekete gitme vaktiydi. Bu tekrar Brandon'ı görmek demekti. Biteli epey zaman olmuştu fakat arada sırada halini hatrini sormak için yazardım.
Memlekete gittigim ilk gün gördüm onu. Annesi evin önünde mangal yakıyordu abisi yani benim biricik dostum Michaelson ve kuzeni yine çok sevdiğim olan Andy vardı. Herkesle selamlaştık, Brandon'a döndüğüm zaman kafasını çevirip eve girdi.
Dokunmuştu.
Bir kaç sefer daha aynı olayı yaşadık ve sonra mesajlar başladı sitem dolu mesajlar.
Kırgınlıklar, kızgınlıklar, hayal kırıklıkları. ..
Seviyordum farkındaydım ama yorgundum.Yalnızca filmlerde olur sandığım bir aşk yaşamıştım ve sonu hüsran olmuştu.
Beraber çatıda uyuyup yıldızları seyrederdik, güneşin doğuşunda gözlerinin aldığı renge hayrandım.
Sahilde elele yürürken bir sandal bulup hayallerimizi anlatmıştık. Hem çalgı çengi müzik ışıklar kalabalıklar da beraberdik hemde en ıssız gecelerde. Bahçelere giderdik dağ bayır demezdik, beraber film izler beraber şarkılar dinlerdik. Beraber içer beraber uyurduk.
Ama hiç beraber uyanamadık.Hayal gibiydi, uyandık.
Gözlerine bakmaya doyamadigim adamın yüzünü çevirmesi içimde oluşan fırtınalara sebep oluyordu.
Ama kararlıydım geri dönemezdim. Canım yanmıştı ve unutamayacaktım.
Yine de hayatımdan tamamen çıkmasını da göze alamiyordum belki her şey geçer her şey biter acılar diner ve beraber kalırız diye umuyordum.
Görüşmeye başladık zamanım kısıtlıydı. Zaten hep öyleydi her zaman misafir gibiydim kendi memleketimde.
Yaşadığım yere gidiyordum kendimi misafir hissediyordum sanki benim yerim memleketim gibiydi, memleketime geliyordum ve kendimi misafir hissediyordum kendi sehrime dönme zamanım gelmiş gibi.
Kısacası dogdugumdan beri kendimi hiç bi yere ait gibi hissedemedim.
Brandon'ın yanı hariçti.Farketmistim ki sanki o tüm yanlışları anlamış ve bir şeyleri kurtarmaya çalışıyor gibiydi. Ben artık kosmuyordum , mecalimde yoktu zaten.
Son gunlerimdi ve beni çağırdı, görüşmek konuşmak istediğini söyledi. Gitmedim. Korkuyordum. Okadar çok gitmek yaninda olmak istiyordum ki bu beni korkutuyordu. Tut kendini dedim, tuttum.
Her şey konuşuldu ve benim dönüş vaktim geldi.
"Kendi sehrime" döndüm.Arada sırada konuşuyorduk ama çok nadir. Hala unutmamistim, kendimi başka şeylerle oyalamaya çalışıyordum.
Öyle ya da böyle yıl bitti ve yine yaz geldi.
Gitmek istemiyordum, çünkü kararımı vermiştim artık üzülmek yoktu tek başıma koşmak yoktu anı yaşamak istiyordum durmadan düşünmek istemiyordum, sevmek istemiyordum.
Memlekete gittik.
Onu görüyordum ve onu her gördüğümde icimde biseylerin yeni bastan alevlendigini farkediyordum.
Olmamalıydı, kacmaliydim. Kaçtım.1 aya yakın bir süreç hep kaçtım ve bu kez beni yanılttı. Bırakacağını sanmıştım. Bırakmadı.
Her şey tersine dönüyordu.
Ben gidiyordum ve o benimle geliyordu, sürekli ona karşı hislerim ortaya çıksa kendi kendime duvarlar örüyordum, engeller mesafeler yaratiyordum.Ama o, tüm engelleri aşıp o çelik duvardan bana elini uzatmayı başarmıştı.
Elini tuttum.Yine başlıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hikayem
RomanceInsan seveceği kişiye karar veremez aşık olduğun ya da olacağınız insani kendiniz belirleyemezsiniz eğer o kişi gerçekten kaderinizse elbet bir gün birleseceksinizdir ve Eğer gerçekten birini sevdiyseniz, her ne olursa olsun Savaşmaya değer.