Umut

97 3 0
                                    

Bir başka notta ki 8 dize ise Nazım Hikmet'in son şiiri olarak geçti tarihe..

Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana

Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm
..

Bir insana hayatta yapabileceğiniz en güzel şey umut vermektir, ve yine bir insana hayatta yapabileceğiniz en kötü ve en acımasız şey ise o insana verdiğiniz umudun yalan olmasıdır.

'Gel' dedi bana, 'gidiyoruz'.
Gittim peşinden her zaman yaptığım gibi.
Gördü sandım; emeğimi, sevgimi, inancımı ve feda ettiklerimi.
Sanmakla kaldım.

Merdivenlerden bir arkadaşıyla iniyordu o gün ki planı onunlaymış.
Adı Mike. Ama o günden sonra her bahsi geçtiğinde 'ta ta' derim, o gün onu vurmak istemiştim sebebi bu.

Üçümüz çıktık dersaneden ve her zaman gittiği kafeye gittik. Sonra yemek yedik beni durağa bıraktı ve bu 15 tatilde onu son görüşümdü.

Böyle anlatınca çok sıradan geliyor konuşulanlar ise hala kulaklarımda.

Başta başka birini sevme ihtimali öyle çok korkuttu ki beni, vicdan azabından gecelerce uyuyamadım. Onu suçluyordum başka birini iki kişilik bir dünyaya nasıl sokabilir diye ama bu tamamen kendi suçum olduğunu düşündüğüm için kaçmaya çalışmamdı.
Istemsiz bir şekilde hep yaparım bunu.
Birini çok seviyor ve özlüyorsam, konuşmak istiyorsam anlattıklarını can kulağıyla dinleyip dertlerini günlerce kendimce çözmeye çalışıyorsam bunu asla belli edemem. Aksine umrumda değilmiş gibi davranırım.
Keşke gerçekten umursamasam ama elimde değil.
İşte bunun gibi bir konuda hatalı olduğumu düşünüp vicdan yapıyorsam da asla belli etmem, hatalı olduğumu düşünmüyormuş gibi yaparım ama bir gün illa ki benim yaptığım hata karşımdakine pozitif olarak döner.
Onu suçlayışımda aynen böyleydi. Suçlu olan bendim eğer bir üçüncü kişi varsa bu da benim yüzündendi.
Tabi ki bunu ona asla söylemedim.
Gittiğim için, gitmelerim için kendimi asla affetmeyecektim.

Günün başında geri gelmeyecek diyordum, bitecek. Korkuyordum.
Ama Mike egosantrik konuşmalarıyla üstüme geldikçe tavrım değişmişti.

Suratımda yarım bir gülümsemeyle 'tilkinin dönüp dolaşıp yine döneceği yer kürkçü dükkanı' dedim Mike'a.
Masaya biraz eğilerek kısık sesle 'dikkat et' dedi, 'tilkiler kurnazdır'.

Vazgeç diyordu, kimse vazgeçilmez değil diyordu bana. Her şeye herkese inat vazgeçmiyordum ya zaten. Uğruna savaşılacak bir şeyin olması hayatta tutunduğu tek dal olabiliyor bazen insanın.

Hayatım boyunca pek fazla bir şey için savaşmak zorunda kalmadım, yalnızca istedim ve oldu.
Çok isteyince oluyor bunun en güzel örneğini aynaya bakınca görüyorum.

Bana; 'geri gelecek, bana dönecek o beni unutamaz' deme cesaretini veren Mike'ın egosantrik konuşmaları kadar Brandon'ın bana bakışlarıydı aynı zamanda.

Benim gözümün içine bakıp başkası var bitti deseydi de inandıramazdı o an beni. Bana her baktığında gözlerinde yanan aynı ateşi görüyordum. Aşk. Özlem. Şefkat.
Ama o ateşin içinde tanıdığım başka duygular da vardı. Brandon'ı tanıdığım kadar tanıdıktı bunlar bana. Öfke. Hüzün. Acı.

Her ne kadar o gitti, siz bittiniz, unut, yoluna devam et, güzelim kızsın boşver, sana erkek mi yok ohoo dese de etrafımdakiler, içimde bir yerde konuşan o ses bana bitmediğini söylüyordu. Kalbim mi beynim mi bilemiyorum ama yanıldığını düşünüyordum, yanıldığına inanmak istemesem de.

Eve dönme zamanına kadar üstüme geldiler ya vazgeç diyordu yine herkes. Hatta bir ara sinirden gözlerimin dolduğunu hissettim, çaresizlik beni en çok sinirlendiren şeydi.

Son ana kadar bir şeyler değişir diye bekledim, seni seviyorum diyip sonra bana her şeyin bittiğini hissettirmek anlık dahi olsa çok acımasızcaydı.

Umutlanmıştım ve bana yeniden umudun ne demek olduğunu hissettiren insan şimdi karşıma geçip boşuna umutlandığımı söylüyordu.

Üzülmekten çok sinirleniyordum.
Eve dönmüştüm bir daha uzun süre onu göremeyecektim. Hava kararmış, yıldızlar belirmişti. Yukarı baktım ve '1 kez yalnızca 1 kez daha yapabilir bunu bana sonraysa ne hissettiğimi anlayacak' dedim.

Birileri sesimi duyuyor olmalıydı.
Ne zaman en içten şekilde konuşuyor olsam kafamı kaldırıp yıldızlara bakarım gerçekten samimiysem dileğimin yıldız olup kaydığını görürüm. Buna inanıyorum beni eli boş göndermeyen birileri var.

O günden hiç unutmayacağım son şey ise Brandon'la vedalaşırken bileğimi yavaşça tutup gözlerime bakıp zor duyulacak bir şekilde "bekle" demesiydi.





Benim HikayemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin