Bambaşka Bir Acı

119 5 0
                                    

Bu kez anlatacağım bambaşka bir şey. Bu hikayeyle ne alakası mı var? Bir sonraki bölümde anlayacaksınız.
...

Onca yazdığım şey varken bazı şeyleri yazmaya cesaret edemiyorum, yeniden okuduğum zaman tekrar tekrar aklıma gelmesinden korkuyorum.

Ama yazıcam, her şey bu satırlara dökülecek belki satırlar akan gözyaşları olur, gün gelir bir bakmışım dolu dizgin akan bir nehre dönüşür ve denize dökülerek huzur bulur.
Bir umut işte bu umut beni anlatmaya iten asıl sebep.

Zor bir sene olduğunu söyledim her şey daha yeni başlıyordu.
Taze acılar anlatacaklarım, yalnızca 1 yıl önceydi..

Bir yandan yürek acısı varken içimde bir yandan gerçek kayıplar yaşıyordum.
Sevdiğim insanların gitmesinden değil, ölmesinden bahsediyorum.
Her ikisi de bambaşka acılar, bazen düşünüyorum acaba hangisi daha kötü diye. Sevdiğim birinin beni bıraktığını, gittiğini, değiştiğini görmek mi yoksa onu bir daha göremeyeceğime kendimi alıştırmak mı?

Ölümden korkum yok ama sevdiklerimi bir daha göremeyeceğim düşüncesi gerçek bir korku. Onları kaybetmek beni korkutuyor.
Ve en çok korktuğum ve üzüldüğüm şey ise onlarla asla paylaşamadıklarım.
Daha söyleyeceklerim, anlatacaklarım varken; görmelerini, bilmelerini istediklerim belki de beraber yaşanacak şeyler dururken aniden gitmeleri hiç adil değil ki.

Memleketime her gidişimde yeni yeni eksikler çıkıyor karşıma, her gidişimde sevdiğim insanların teker teker azaldığını görüyorum.
İçimi yakıyor.
Ağlayamıyorum bile doya doya.

Yıl 2014. Aylardan Ağustos.
Annem ve babamdan başka anne ve baba dediğim 2 insan var. Yani vardı.

Benim hayatım boyunca babamdan başka babam gibi sevdiğim 3 kişi daha oldu, yokluklarından korkunca babamın yokluğunu düşünür gibi korktuğum.
2 tanesi artık yok.
Bu cümlenin bana olan ağırlığını tahmin bile edemezsiniz.
"Artık yok."
Kendimi buna alıştırmak yıllarımı aldı. Biri 7-8 yıl önce biri de tam 1 yıl önceydi. Sesleri hala kulaklarımda çınlıyor, bakışları gözlerimin önünden gitmiyor.
Cenazelerine gitmedim. Ölüm yıldönümlerinde toplu ziyaretlere asla katılmadım.
Ve fazlası ne hissettiğimi kimseye anlatamadım.

Kimsecikler bilmiyordu ama 1 yıl boyunca her gün geceleri aynı rüyalarla nefes nefese uyandım. Tutamadığım sözlerin ağırlığını taşıyamıyordum. En kötüsü ise bu kadar severken cenazelerine bile gitmemiştim.

Kimse bilmiyordu ama,
Memlekete geldiğim ilk gün ilk ziyaretim her zaman mezarlık oluyor.
Ve rüyalar gittiğim gün kesiliyor.

.....

"Mesela beni en çok yakan, mezar taşlarında doğum ve ölüm arasına atılan çizgidir. Çünkü o çizgi bütün yaşam. Ne yaşanıyorsa herşey o çizgide yaşanıyor. İlk aşk, ilk dostluk, ilk öpücük, ilk kaybediş, ilk nefes ve son nefes. Her şey ama her şey o çizginin her miliminde saklı. Bu yüzden ne zaman bir mezarlığa gitsem, bakmaktan korktuğum tek yer o çizgiler olur. Ve ne zaman kendimi tutamayıp oraya kitlendiğimi fark etsem, en çok canımı yakan şey söylenmemiş sözler ve yaşanmamış aşklar olur."

....

Düşünün ki bir insanı babanız gibi seviyorsunuz, öldüğünü duyuyor ve ağlamıyorsunuz.
Neden diye önce siz sormaz mıydınız kendinize?

Defalarca kez yoğun bakım derecesine gelmiş ama hiç birinde korkmamıştım en sonuncu hariç.
Hissetmiştim.
İçimden, ruhumdan bir parça kopar gibiydi.
Her zamanki gibi yoğun bakıma kaldırılmıştı ve ilk defa ağlamıştım, anlamıştım.
Öyle çok ağladım ki ölüm haberi gelmiş gibi. Herkes saçmalama durumu gayet iyi dedikten sonra bile rahatlamamıştı içim. Biliyordum.
1 hafta sonra ölüm haberi geldi.
Ağlamadım.
Çünkü ben artık olmadığını ağladığım zaman biliyordum.

En kötü kısma gelince;
Amcama yanına geleceğimi söylemiştim, gitmedim. Evet açıklamam vardı ama yalnızca o zaman geçerli gelen bir açıklama. Sonuçta söz vermiştim daha geçerli ne olabilirdi ki.

Ağladığım zaman durumu iyi dediklerinde inanmayıp hastaneye gittim. Beni çağırdı. Gülerek girdim odaya oturdum yatağın yanına.
Elimi tuttu.
Gözlerimin içine baktı ve
'Hani gelecektin?' dedi.

Bu bizim son konuşmamızdı.
Güldüm ve çıktım odadan.
Herkes sırtımı sıvazlayıp aferin böyle destek lazım gül en güçlümüz sensin hiç birimiz tutamadık kendimizi şu hale bak diyip, karşımda göz yaşlarını siliyorlardı.
Hüzünlü bir tebessümle baktım hepsine.
Cevap vermemem gerekiyordu. Konuştuğum an sesimin titremesinden anlayacaklardı.
Hızlı hızlı indim hastanenin merdivenlerinden.
Tutamadım göz yaşlarımı.
Ağladım, ağladım
Geçmedi.

Sesi kulaklarımda çınlıyor, bu cümlenin ağırlığı altında eziliyor, gittikçe kayboluyordum.
"Hani gelecektin?"

Bir insana söz verdiyseniz tutun.
Ne durumda olursanız olun asla ertelemeyin, bir daha gün doğmayabilir.



Benim HikayemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin