Stephen Teadore.
İki kelime ve kocaman bir hikaye.
Bu hikayenin başladığı zaman gibi 4 sene önceydi.Yazarken öyle çok şeyi atlıyorum ki, her şey film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor bazen tüm ayrıntılarla.
Ne yazık ki hiç bir şeyi unutmayacak kadar sağlam bir hafızam var.Onunla annelerimiz kuzen.
Tam anlamıyla olmasa da evet yine beraber büyüdük denilebilir fakat tanışmamızı hatırlıyorum.
Zamanla tanımamızı izliyorum birbirimizi gözümdeki o film şeridinde.Hikayenin geri kalan kısmında bir süre ismi çok sık geçecek bu yüzden, anlatmam gerekiyor onu.
O, benim şimdiye kadar tanıdığım en şefkat dolu insan.
Toplumun ve zamanın gerektirdiği umursamazlık hastalığından sıyrılmayı başarmış nadir kişilerdendi benim için.Bu seneye kadar onu böylesine derinden tanıyamamış olmam büyük kayıp.
Bana hem arkadaş, hem dost, hem abi, hem sırdaş, hem aile ve hatta yer yer babam gibi hissettirdiği bile oldu.Hayat insanın önüne ne zaman ne çıkarır bilinmez.
Yanımda olmak istediği zamanlarda yanımda olmaması için onca uğraşıma rağmen hep bir yolunu bulan, bana bahanelerin yalnızca mazeret olduğunu gösteren, aslında bir insan sevdiğinin yanında olmak isterse ne olursa olsun olabileceğini hatırlatan ama konuşurken derdime, acıma ya da sevincime yorum yaparken hep onu yanlış anlayacağımdan ya da onu anlamayacağımdan korkan, bana hayat boyu unutamayacağım şeyler öğreten en önemlisi ise benim yeniden hayatın renklerini görmemi sağlayan insan.
Teşekkür ederim.
Ama bu teşekkür için yazılan bir bölüm değil malesef.Hayat boyu içimden ne nasıl gelirse başkalarının ne düşüneceğini düşünmeden tamamen kendim olarak yaşadım. Pişman değilim, olsa da bir şey ifade etmezdi zaten.
Yapmacıklık konusunda pek geliştiremedim kendimi.Bu yüzden pek çok kere kırdığımı da bilirim en sevdiklerimi. Elimde değil.
Oynayamıyorum, saklayamıyorum hissettiklerimi.Stephen'ı babama çok benzetiyordum.
Hareketleri, konuşmaları, düşünceleri, hobileri..
Aynı müzikleri seviyorlardı, boş zamanlarını aynı şekilde değerlendirmekten hoşlanıyorlardı.Stephen'ın en sevdiğim özellikleri çocuklara, hayvanlara, doğaya ve benim sevdiğim şeylere karşı olan tutumu. Merhameti, beni ben daha konuşmadan anlaması, ben söylemeden içimden geçen şeyi teklif etmesi ve tabiki benim şarkılarıma eşlik etmesi.
Yaptığım saçma bir hareketten sonra beni yargılamaması mesela, aksine bana katılması.Babamı çok özlüyordum mesela ve gidemiyordum, oda benim yanıma gelemiyordu. Ikimizde Türkiye'nin farklı uçlarındaydık. Özlemek çok zor bir şey, hele ki özleyip te elinden bir şeyin gelmemesi çok acımasız.
Babamı özlediğimi söylediğimde yanına gitmek isteyip istemediğimi sormuştu. "Deli misin?" demiştim, "tabiki isterim, hemde çok. "
Hadi o zaman gidelim dedi.
Anlayamamıştım başta, telefonunu bana çevirdiğinde uçak bileti ayarladığını gördüm.
Babamı aradım yoklamak için, gidişin uygun olup olmadığını sormak için.
Babam gitmemi istemiyordu, annem de. Doğu da görev yapıyordu ve oralar çok karışıktı, o olayların arasına girmemi istemiyordu.
Böylece hayal suya düştü.Başka bir gün en sevdiğim sanatçının konserine son dakika gidemedigimi anlatırken yalnızca yarım saat içinde sanatçının menejerinin numarasına ulaşmış ve ilk konserinden sonrası için bir görüşme ayarlamaya çalışıyordu. Konser Bodrum'daydı.
Kaldığımız yere uzaktı ve zaten tatili fazlasıyla hunharca kullandığımız için bir tane daha kaçamak annemin tüm yıl başımın etini yemesine neden olabilirdi.
Bir hayal daha suya düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hikayem
RomanceInsan seveceği kişiye karar veremez aşık olduğun ya da olacağınız insani kendiniz belirleyemezsiniz eğer o kişi gerçekten kaderinizse elbet bir gün birleseceksinizdir ve Eğer gerçekten birini sevdiyseniz, her ne olursa olsun Savaşmaya değer.