Hakan durağa geldiğinde Selin'e bakınmıştı fakat görememişti. Böyle olacağını zaten tahmin ediyordu ama yine de onu görememek kendini berbat hissetmesine sebep olmuştu. Duraktaki banka oturup bir süre düşündü. Selin'i bulsa ona ne diyecekti ki? Daha kendi bile ne yapması gerektiğine karar verememişken, onunla olmak konusunda emin değilken karşısına geçip ona ne söyleyebilirdi? Düşündükçe kendini daha da büyük bir çıkmazın içinde buluyordu. Ani bir kararla kalktı ve ilk gördüğü taksiye el kaldırdı.
-Maltepe tarafına gidiyoruz. Biraz acele edin.
-Tamam efendim.
Hakan taksiden indiğinde Selin'in ofis binası önünde bir süre durdu. Saatine baktı. İçeri girmek istemiyordu. Geçen seferki gelişinde ofisin bahçesinde durmuş, orada çalıştığını düşündüğü bir kıza uzaktan Selin'i göstermiş ve ismini sormuştu. Gerekçe olarak da eski bir arkadaşına hatta kendisi için çok önemli olan birine benzettiğini söylemişti. Kız da hiç düşünmeden bildiklerini söyleyivermişti:
-Adı Selin. Eğer eski sevgiliniz falansa hiç uğraşmayın çünkü kendisi evli.
-Yok hayır hayır eski sevgilim değildi. Ama zaten onun adı Selin de değildi. Teşekkürler. Sadece müthiş bir benzerlik. Diyerek hızlı adımlarla oradan ayrılmıştı.
Şimdi ise o gün onu gören birilerinin bunu hatırlamasından çekiniyordu. Ancak başka çaresi de yoktu. Binadan içeri bir iki kararsız adım attı. O an aklına gelen en iyi fikri uygulamak üzere güvenliğin olduğu bölmeye yaklaştı. Yüzünün koridordan geçen çalışanlar tarafından görülmesini engellemek için güvenlik bankosuna doğru iyice dönüp koridoru arkasına aldı.
-Merhaba. Ben bir şey rica edecektim eğer mümkünse.
-Buyurun.
-Burada bir tanıdığım çalışıyor. Aslında teyzemin kızı ama uzun zamandır görüşmüyorduk. Evlenmişti o yüzden soyadını bilmiyorum. Adı Selin. Rica etsem telefonla kendisine,onu beklediğimi haber verebilir misiniz?
Güvenlik elemanı bir süre düşündü.
-Hımm... Selin... Selin... Şu evrak bölümünde çalışan Selin Hanım'ı diyorsunuz galiba. Zaten başka da Selin yok hatırladığım kadarıyla.
-E... Evet evet.
-Tamam bir saniye, oda dahilisine bakalım... İşte burada. Bir saniye bekleyin.
Hakan güvenlikçinin konuşmasına kulak kabartmıştı.
-Selin Hanım bir misafiriniz var. Hımm... Evet. bir saniye.
Eliyle telefonun ahizesini kapatarak Hakan'a dönmüştü:
-Teyzemin kızı mı demiştiniz? İsminiz neydi?
Hakan kendi ismini söylemekten çekinmişti. O an için en mantıklı cevabı verdiğini düşünerek:
-Adım... Durak dedi.
-Selin Hanım beyefendinin adı Durak'mış. Teyzenizin oğlu sanırım. Tamam ben bekleme salonuna alıyorum.
Güvenlikçi telefonu kapatıp Hakan'a arka tarafta bulunan, kantinin bulunduğu bölüme bitişik koltukları gösterdi.
-Siz buyurun. Selin Hanım geliyor.
-Tamam, çok teşekkürler.
Bir kaç dakika geçmişti ki koridordan gelen topuklu ayakkabı sesleri Hakan'ın heyecanını körükledi. Elinde olmadan ayağa kalktı ve Selin'i gördüğünde içinde uçuşa geçen kuşlara engel olamadı. Selin'in onun ziyaretini nasıl karşılayacağından emin olamadığı için de bir hayli tedirgindi. Yavaşça:
-Merhaba. Dedi.
Selin yüzünde hafif bir tebessümle yaklaştı ve elini uzattı:
-Hoşgeldiniz. Lütfen oturun. Konuşmamızı kısa tutalım, insanlara dedikodu malzemesi vermek istemiyorum.
-Ah! Evet tabi. Daha rahat konuşabileceğimiz bir yer varsa oraya da gidebiliriz. Yani siz nasıl isterseniz.
-Şu anda çıkamam. Mesai saatindeyim. Ama öğle arasını beklerseniz, sokağın köşesindeki pastanenin üst katında buluşabiliriz.
-Tabi. Olur. Ben beklerim.
-Bu arada adınız Durak değil heralde. Ama çok yaratıcıymışsınız.
Selin'in gülümsemesini gören Hakan vücuduna yayılan heyecan dalgasını bastırmakta zorlanarak:
-Ben düşündüm de... Öyle söylersem benim olduğumu anlarsınız diye. Yani ...
-Tamam anladım zaten. Çok hoşsunuz.
Hakan kalbi göğsünden fırlamasın diye nefesini tutmaya çalışıyordu. Selin'in gözlerine bakmaktan kendini alamadı.
-Siz de çok hoşsunuz. Dedi.
Selin gamzelerini derinleştirirken ayağa kalktı.
-Tamam o halde. 12.30 da bahsetiğim yerde görüşürüz. Hoşçakalın hımm Durak Bey?
-Hakan. Adım Hakan.
-Peki Hakan Bey. Tanıştığıma memnun oldum.
-Hele ben...
Hakan son anda ağzından çıkan sözler için kendine kızıyordu. Kendini hayatında hiç kız görmemiş şapşal biri durumuna düşürmüştü. Neydi o saçma sapan haller... 'Siz de çok hoşsunuz'lar, titremeler, terlemeler...
Ofis çıkışına yönelirken telefonunu eline almıştı çoktan. Kenan'ı aramıştı. İşinin henüz bitmediğini, öğleden sonra ancak gelebileceğini söylemişti. Ve aldığı cevap beklediği gibiydi. Kenan telefonu kapatmadan önce:
-Anladım ben anladım.Sen keyfine bak oğlum demişti.
Hakan telefondan bile Kenan'ın sinir bozucu sırıtışını hissedebiliyordu. İçinden 'Ya sabır' çekip çiçekçinin yolunu tutmuştu bile. İlk buluşmalarının harika geçmesini istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanılgı
General FictionArkadaşına onun hayatıyla ilgili tavsiyede bulunurken her şey kolay görünmüştü gözüne. Ama sözlerinin kör bir kurşun gibi hayatını delip geçeceğini tahmin edememişti.