Bölüm 26

55 4 0
                                    

Hakan Kenan'ın arabasını alıp, evin arkasındaki düzlüğün ilerisinden geçen caddeye doğru yol aldığında Selin ve Kenan verandada duruyorlardı. Gözleriyle Hakan'ın sürdüğü arabayı takip etmişlerdi. O gözden kaybolduğunda sindirilmiş bir paniğin kokusu duyulmaya başlamıştı sanki havada. Selin verandanın korkuluklarına dayanmış, bahçeye bakıyordu. Kenan'sa evin kapısı önünde öylece dikilmiş, kaçamak bakışlarla Selin'i izliyordu. Bir yanı hemen oradan kaçıp gitmeyi istiyor, bir yanı yıllardır görmediği ama yüreğinin derinlerinden söküp atmayı başaramadığı bu eski sevgilinin yanından yöresinden bir adım bile uzaklaşmak istemiyordu. 

Konuşmaya cesareti yoktu. Fakat sessizlik, bir şeylerin ne denli yanlış olduğunu her saniye daha yüksek bir sesle haykırıyordu. Kenan tam saçma sapan da olsa birkaç kelime söylemeye niyetlenmişti ki Selin'in sesini duydu. Aklının karman çorman olması ve son on dakikadır kendi beyniyle konuşuyor olması sebebiyle olsa gerek Selin'in ne dediğini anlayamamıştı. 

-E... Efendim?

-Nasıl dedim?

-Ne nasıl?

-Hayat? Eşin? Varsa çocuğun? Sen? Nasılsın?

-İyi.

Selin sinir bozucu bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına ve Kenan'a doğru döndü. Kenan hazırlıksız yakalanmıştı. Selin'in gözlerinin içine bakması, hızla bakışlarını kaçırmasına sebep olmuştu. Selin alaycı bir ses tonuyla konuştu:

-En acısı ne biliyor musun? Hayatım korkak insanlar yüzünden berbat bir yöne akıp gitti. Görüyorum ki hala korkularını yenememişsin.

-Ne demek istiyorsun? 

-Hala o kadar korkaksın ki kendini kısa ve boş cevaplarla kandırıyorsun. Tıpkı geçmişte yaptığın gibi.

-Ne yapmışım?

-Herşey bitti! O da kısa ve netti. Hatırlamıyor musun? Ama bugünkü cevabın gibi boştu. Saçmaydı.

-Öylesinin daha iyi olduğunu düşünmüştüm. Üstelik sonra.. Onu sevdiğini, mutlu olduğunu duymuştum...

Selin bu defa kahkaha atarak devam etti:

-Hiç şüphem yok ki Selma'dır bunu söyleyen. Sen de inandın. Hem ne fark eder ki? Mutlu olmadığımı bilsen bir şey fark edecek miydi? Her neyse... Sözümü bitirmedim daha. En acısı hayatımın sizin gibi korkaklar yüzünden boşa harcanmış olması değil. En acısı; hayatımda ilk kez bana gerçekten değer vermiş, bana saygı duymuş ve her ne olursa olsun yanımda olmaya hazır bir insanı geçmişimin pisliğine bulaştırmış olmam.

-Sen neden bahsediyorsun? Hakan... Hakan'ı mı kastediyorsun?

Selin cevap vermedi. Onun yerine başını çevirip uzaklara bakmaya devam etti. Kenan bir iki adım yaklaştı ve sorusunu tekararladı:

-Hakan 'dan mı bahsediyorsun?

Selin sonuna kadar gidecekti. İkisinin de gerçekten acı çektiğini görene kadar. Üçüncüsü- Selma- zaten cezasını bulmuştu. Güçsüz olup herşeyi açık etmenin zamanı değildi. Yüzüne hüzünlü bir ifade yerleştirdi. Uzaklara bakarak sessizce fısıldadı:

-Ben ona aşığım... Hem de hayatımda kimseye olmadığım kadar...

Doğru olduğuna inanmadığı bu sözleri söyledikten sonra kendisi de etkisine şaşırmıştı. Kenan'ın yüz ifadesini merak ettiğinden yavaşça başını kaldırıp bakmıştı. Evet Kenan bu sözlerden etkilenmişti. Hatta umduğundan daha fazla. Beti benzi atmıştı bir anda sanki. Ancak Selin'in aklı o an başka bir şeye takılıp kalmıştı. Söylediği sözlerin büyüsüne kapılmıştı sanki. İçinde ince bir yer titremişti. Daha önce fark etmediği bir duygu sarmaya başlamıştı kalbini. Gözlerini tekrar boşluğa çevirirken hayalinde Hakan'ı canlandırdı. Dalgalı saçlarını, gözlerine hem şefkat hem aşkla bakan kapkara gözlerini, gülüşünü... En çok da gülüşünü. 

Selin, Hakan'ın onunla tanıştıktan sonra günden güne nasıl küçük bir oğlan çocuğundan yetişkin bir adama dönüştüğünü görmüştü. Tavırlarındaki farklılığı hissetmişti. Sadece kendini düşünen bir çocuktan, başkasını koruyup kollamaya kendini adamış bir adama dönüştürmüştü aşk onu. Ve Selin o dakikaya kadar fark etmediği bir şeyi fark ediyordu artık. Bu ilişkinin kendini hiç etkilemediğini sanırken aslında Hakan'ın aşkının onu da dönüştürdüğünü görüyordu. Eskisi gibi değildi. İçindeki karanlıkta filizlenen bir kıpırtı vardı sanki.

Ancak o buna izin veremezdi. Geçmişle bu kadar hesabı olan biri, masum bir genç kız gibi pembe bir hayale kapılamazdı. Herşeyi boşverip yeni bir hayat kuramazdı kendine. Affedemiyordu. Kendinden çalınanları çalanlara helal edemiyordu. Hesapları kapatmadan hayattan yeni bir kredi isteyemezdi. Ve acıtıldığı kadar acıtmadan hesap kapanmayacaktı.

Kenan'a baktı ve devam etti:

-Ama şimdi. Bu büyük bir tesadüf. Kötü bir tesadüf. Dünya ne kadar da küçük. Herşeyi öğrenmesinden korkuyorum. 

-Merak etme, ben bir şey söylemem.

-Farkındayım. Bunu yapmazsın. Ama... Arkadaşın için ya da benim için değil tabi ki. Bunu yine korktuğun için yapmazsın. Yüzleşmek sana göre değil.

Selin üstü kabuk bağlayan yaraları deşmeye çalışıyordu. Tekrar acıtmaya, yeterince büyük açılmamış yaraları büyütmeye, kanatmaya.

-Aslında dünyada bir gerçek insanlar var bir de yalandan olanlar. Sadece görüntüden, sesten ibaret olanlar. Hiç bir zorlukla yüz yüze çarpışamayacak kadar zayıf onlar. Onlar hayalet. Sanal. Gerçek değiller. Hayat bana da böyle olmam için sıkı baskı yaptı. Geçmişim onlarla dolu. Ama bir mucize oldu ve gerçek bir insana aşık oldum. Hakan. O savaşan, koruyan, seven gerçek bir insan ve onunla olmak beni de bir hayalden gerçeğe dönüştürüyor. Biliyor musun onu tanıdığımda anladım.

Kenan sesinin titremesine engel olamadı:

-Neyi?

-Aslında seni hiçbir zaman sevmediğimi!

Kenan bir kaç kez yutkunup bakışlarını kaçırdı:

-Bana neden anlatıyorsun bunları? O köprünün altından çok sular aktı. Ayrıca senin adına mutlu oldum. Hakan iyi çocuktur.

Son kelimeleri söylerken gözlerinin dolduğunu Selin'in görmesini istemiyordu. Beyhude bir çabayla verandanın merdivenlerini indi ve hızlıca konuştu:

-Ben biraz dolaşmaya çıkıyorum. Bir şey olursa ararsın.

Selin cevap vermedi. Sadece arkasından baktı. Zafer duygusu hissediyordu. İlk darbeyi vurmuştu. Gerisi gelecekti. Soktuğu bıçağı iyice kanırtacak, nefesini kesinceye kadar devam edecekti.







YanılgıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin