Bölüm 6

134 6 2
                                    

( Görselde Mine var.)

Hakan uyandığında nerede olduğunu ilk önce anlayamamıştı. Sonra yanında biri olduğunu farkedip gözlerini kırpıştırdı ve yarı oturur yarı yatar pozisyonunu değiştirmeye çalıştı. Yanına kedi gibi kıvrılıp yatmış,üstelik de koluna sarılmış kişi Mine'den başkası değildi. Akşam özenle toplanmış olan saçları dağılmış, akmış makyajı yüzünden yüzü grimsi pembemsi bir ton almıştı. Masadaki ve koltuktaki diğer dosyaları gördüğünde çalışırken uyuyakaldıklarına kanaat getirdi. İyi ama Mine'yle aynı koltukta bile değillerdi ki çalışırken. Evet Hakan şu anda bulunduğu koltuktaydı ve Mine de karşısındaki koltukta oturuyordu. Hakan'ın son hatırladığı buydu. Demek ki uykunun iyice bastırdığı bir sırada Mine birşeyler sormak için yanına gelmişti ve öylece uyuyakalmışlardı. Hakan bunları düşünürken bir yandan da toparlanıp kalkmaya çalışıyordu. Mine o sırada gözlerini açmıştı. 

-Şey .. Mine biz uyuyakalmışız...

Mine alelacele saçını başını düzeltmeye çalışıyor bir yandan da elbisesini yeniden üzerine oturtmaya uğraşıyordu. Tamamen dağılmıştı.

-Hakan lavabo nerede acaba? 

Mine daha fazla rezil olmamak için koşar adım Hakan'ın gösterdiği yöne giderken koridorda Hakan'ın annesiyle karşılaşmıştı:

-Günaydın kızım.

Mine kadının yüzündeki manidar gülümsemeye küçük bir tebesümle karşılık vererek:

-Günaydın teyzeciğim, ben bir elimi yüzümü yıkayayım.

-Tabi kızım tabi...

Hakan hala uyandığı koltukta oturuyordu ve başını elleri arasına almıştı. Korkunç bir ağrı vardı başında. Dünkünden bile beterdi. 

Kapıda annesi görünmüştü.

-Kim bu hanım kız oğlum?

Annesinin yanlış anladığını sezerek hemen savunmaya geçti.

-Kimse değil anne. Sadece iş yerinden arkadaşım. Özel bir önemi yok.

Annesi bunun üzerine başka bir şey sormadı ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa gitti. Ancak Mine, Hakan'ın kendisiyle ilgili söylediklerini duymuştu. Bir süre odanın kapısında hislerini kontrol altına almak için uğraştı. Hakan şu anda böyle düşünüyor olabilirdi ama Mine onun bu düşüncesini tamamen değiştirebilmek için elinden geleni yapacaktı. Ne de olsa bildiği kadarıyla Hakan'ın bir sevgilisi yoktu. Bu da demek oluyordu ki kalbi boştu. Yoksa hiçbir kız böyle bir yakışıklılık karşısında kayıtsız kalamazdı. Mine'nin yapması gereken soğukkanlı davranmak ve Hakan'ın kendini sevmesini sağlamaktı. Bu düşüncelerle hızlı bir şekilde odaya girdi:

-Hakan işe geç kaldık acilen çıkmamız gerek. Dedi.

Hakan ancak o zaman saatine bakmayı akıl edebilmişti. Gerçekten de saat evden herzaman çıktığı saatten yarım saat daha geçti. İşe geç kalmayı umursamıyordu. Ancak Selin'i durakta göremeyecek olması... Daha da önemlisi Selin'in Hakan'ın gelmeyişinden farklı anlamlar çıkarması, ondan vazgeçtiğini düşünmesi olasılığıydı. Hakan buna dayanamazdı. Bir daha onu görmemeyi kaldıramazdı. 

-Mine sen işe geçebilirsin. Benim çok önemli bir işim var. Onu halledip geleceğim.

-Peki sen bilirsin. Patron sorarsa ne söyleyeyim?

Hakan bir süre düşündü ve kararsızlıkla konuştu:

-Önemli bir işi varmış, öğleye kalmaz gelirmiş dersin.

-Tamam. Görüşürüz.

Mine kapıdan çıkmak üzereyken Hakan'ın annesi yanına gelmişti.

-Kızım kahvaltı hazırladım. Yemeden mi gideceksin? 

Mine cevap veremeden Hakan arkasından yetişerek:

-Anne acelemiz var. Ne olur kusura bakma. Dedi.

-Ama bir dahaki sefere böyle kolay bırakmam. Hanım kızım yine gel mutlaka.

Mine hemen Şükriye Hanım'ın elini öptü:

-Gelmez miyim teyzeciğim. Söz veriyorum en kısa zamanda geleceğim.

Hakan gözlerini sıkılgan bir bakışla annesine çevirdi. Mine kapıdan çıkmıştı ki Şükriye Hanım oğlunun kolunu çekiştirerek kulağına fısıldadı:

-Güzel kız. Oğlum kaçırma. Hem bak sana karşı da boş değil.

Hakan kolunu yavaşça annesinden kurtararak yüksek sesle:

-Sana da iyi günler anne. Fazla dizi izleme. Sonra gözlerin ağrıyor. Dedi ve koşar adım otobüs durağının yolunu tuttu.





YanılgıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin