Perihan ve Marry durumu anlamaya çalışıyor, birbirlerine bakıyorlardı. Aradan birkaç dakika geçti ve Abraham gişenin arkasından beliriverdi. Elleri de doluydu 3 paket mısır alıp Perihan ile Marry'nin yanına doğru yürüyordu.
*Ne gerek vardı bizi çok mahcup ediyorsun.
-Lütfen Perihan bir daha bu gibi sözleri ağzından duymak istemiyorum.
*Perihan gülümseyerek, hadi film başlamadan içeri geçelim
Abraham elinde bulunan 3 mısır paketlerinin birini Marry'e diğerini ise Perihan'a verdi, birlikte içeri doğru yürümeye başladılar, tam içeri adımlarını attılar ki arkadan gelen Perihan salonun giriş kapısındaki tümseği fark edemedi ve takılarak yere kapaklandı. Abraham Perihan'ın düştüğünü gördü, hemen yanına giderek yerde oturan Perihan'ın yanına dizlerini kırarak eğildi.
-Ahh Perihan bir şeyin var mı? Canın acıyor mu?
*Hayır hayır acımıyor sadece takıldım ve düştüm.
-Emin misin Perihan, bak acıyorsa bir önlem alabiliriz
*Hayır artık geçelim yerimize.
Abraham tam Perihan'ı kaldırıyordu ki Perihan'ın elinde bulunan mısırlar yere dökülüverdi, Abraham toplamak için yere eğildiğinde uzaktan bir görevli seslenerek geldi
*Bırakın efendim ben hallederim, lütfen siz yerinize geçin.
-Teşekkürler bayım
Her şey çok güzel gidiyordu, Marry Perihanların yanından ayrılıp arkalara doğru kırmızı koltukların arasından kendi koltuğunu bulup oturmaya çalışıyordu, uzun süre boyunca aradı ancak bulamadı, perdenin ışığı yanmaya başladı, durumu fark eden Abraham Marry'nin imdadına yetişti ve yerine oturttu. Abraham küçükken hep bu salona geldiği için çok iyi biliyordu hangi koltuğun nerede olduğunu... Film başlamak üzereydi, her taraf kap karanlık, Abraham merdivenlerden inerken sorun yaşamamak için Perde ışığının yanmasını bekledi, ve o ses duyduğumuzda içimizi titreten o tarihi içinde barındıran bir çok filme eşlik eden o ses 20th centruy fox çalıyordu, salonda bulunan dev ekranın ışığı salonun ön kısımlarını aydınlatıyor içeriye loş bir ortam veriyordu Abraham da bu sırada yerine doğru hızlı adımlar ile ilerledi. Perihan sessiz bir şekilde fısıldayarak...
*Buldunuz mu yeri
-Evet bulduk
*Tamam hadi film başlıyor kaçırmayalım...
Film Perihan'ın umrun da bile değildi, belkide filmi Abraham'a bakmaktan izleyemeyecekti, bunu kendisi de çok iyi biliyordu. Film başlayalı henüz 5 dakika olmuştu, Abraham filme odaklanmış 15 saniye kadar aralıklar ile mısıra el atıyor ve ağzına götürüyordu, biran Perihan'ın yemediğini fark ederek sessiz bir şekilde Perihan'ın kulağına fısıldayarak
-Perihan mısırı birlikte yiyelim, elim yoruldu hem birazda sen tutar mısın? Bahaneydi aslında, eli falan yorulmamıştı, Perihan'ın mısırı yemyi reddedeceğini bildiği için böyle bir şey söylemişti... Perihan içinden mırıldanarak, (Yalanını yesinler senin)
*Tamam ver hadi ver.
Sinema salonunun 1. sırasında oturuyordu Perihan ve Abraham, Perihan aldığı mısıra birkaç defa elini atıyor ve ağzına götürürken dudaklarındaki kırmızı ruj beyaz olan mısıra temas ediyor kırmızı, kırmızı yiyordu. Perihan mısır yedikten sonra elinde kalan tuzları yalamaya bayılıyordu, hemen hemen 5 dakikada bir yapardı bunu fakat yanında Abraham olduğu için çekiniyor ve çantasından çıkardığı mendile suyundan birkaç damla damlatıyor ellerini siliyordu. Film çok romantik ve duygusaldı, Perihan filme yavaş yavaş odaklanıyor, gözünü kırpmadan izliyordu. Filmin ortalarına doğru filmin baş rolündeki kadının, erkek arkadaşı ölüyor ve hıçkırıklar ile ağlıyordu, arkasından hıçkırıklı ses tonu ile uzun bir konuşma **Keşke hep yanında kalsaydım da beni üzmüş olsaydın, kırsaydın, parçalasaydın beni, yerin dibine soksaydın, sevmesen de olur ama yeter ki hep benimle kalsaydın, ölmeseydin...** Filmdeki kadının konuşmasından çok etkilenen Perihan'ın gözleri dolmaya başladı, aman Tanrım oda ney, başına hakim olamıyor, kafası sanki Abraham'ın omuzlarını istiyordu, birden bire durduramadı kendini başı Abraham'ın omuzlarındaydı, farkına varan Abraham ise sessiz bir şekilde bekliyor ve ne yapacağını bilmiyordu. Perihan'ın titreyişlerini içinde hissediyordu sanki, tebessüm etmeye başladı, acaba Abraham memnun muydu halinden? Evet, evet memnundu, kim memnun olmazdı ki, okulun en güzel kızının başı omuzlarındaydı. Abraham utandırmamak için hiçbir şey söylemeden beklemeye devam ediyordu, filme bir türlü odaklanamadı, çünkü aklı hala başını omzuna yaslayan Perihan'daydı, ne oluyordu? Aşık mı oluyordu acaba, nasıl bir histi bu tarif edilecek dereceden değildi, çok başka bir şeydi. Perihan ilk başlarda omzuna yasladığı için pişman olmuştu fakat sonradan ''dünyaya bir kez geliyoruz'' bunu iyi değerlendirmek ve anı yaşamak gibisinden bir düşünceye kapıldı, sonunda rahatlamıştı bu öyle bir rahatlamaydı ki bıraksa ağzı kendin kendine Seviyorum seni diyecekti Abraham'a. Omuzlarına yaslanmış olan Perihan, Abraham'ın kalp atışlarını hissediyordu, bazı düşüncelere kapılarak kendinin ilk adımı attığını ve Abraham'da onu seviyorsa kendisine bir adım geleceği hayalini kurdu ve bu cesareti biran önce göstersin diye mırıldanıyordu, filme bakıyor ama izlemiyordu, Abraham mırıldanmaları duydu ve omzunu çekmeden Perihan'ın kulağına yaklaşarak...
![](https://img.wattpad.com/cover/47439583-288-k171895.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET SARMAŞIĞI
AventuraAşk-İhanet-Savaş-Romantik- 1933-1941 Yılları arasında, Almanya'nın Köln şehrinde ve ülkenin genelinde yaşanılan savaşı anlatmaktadır. Savaşta tahsilini görmek için Almanya'ya giden Türk kızı Perihan'ın hayatını ele almaktadır.