Fred meraklı gözler ile Perihan'a bakmaya devam ediyordu, ne olmuştu da bu kadar üzgün duruyordu, Steven yanında olduğu için mi sessiz kalıyordu acaba diye düşünmeden edemedi, hadi içeri girin diyerek hepsini eve aldı, Steven salonda bulunan kahverengi dokulu kanepenin üzerine kendini atıverdi, ellerini başının altına koyup gülümseyen gözler ile tavana bakmaya başladı, bir yandan da babası Fred ile konuştu.
-Biliyor musun babacım bugün taksiyi ben durdurdum.
*Aferin Steven
Perihan acılı gözler ile düşünmeye başladı, taksiyi dahi durdurmaktan bu kadar mutlu olan bir çocuk nasıl olur da böyle illet bir hastalığa yakalanabilirdi. Küçücük bedeni nasıl kaldırabilirdi bunu, hayatının en güzel anlarını yaşayamadan nasıl göçüp gidebilirdi bu dünyadan, ya Fred o ne yapacaktı, hayatında ki tek ve en büyük varlığı olan oğlunu nasıl verecekti toprağa, ölümünü nasıl bekleyecekti, her geçen gün karşısında eriyip bitmesine nasıl göz yumacaktı, geleceğe dair hayallere nasıl yer verecekti. Bu düşünce fazla uzun sürmedi ve Fred araya girdi.
*Perihan benimle birkaç dakika mutfağa gelebilir misin?
Sessiz ve alçak bir ses tonu ile
-Olur Fred.
Birlikte mutfağa geçtiklerinde arkalarından Marry de geldi, Selma ise Steven ile oynuyor ve konuşuyordu. Fred ve Marry meraklı gözler ile Perihan'a döndü.
*Neler olduğunu söyle Perihan, Steven'ın nesi var, neden bu kadar üzgün duruyorsun, kötü bir şey mi oldu?
-Sakin ol Fred
*Sakin olamam Perihan söyle artık
-Nasıl söyleyebilirim sana bunu bilmiyorum
*Perihan çıldırtacak mısın beni
-Hayır, fakat böyle bir durum nasıl söylenebilir
Fred sesini yükselterek
*Perihan o çeneni aç ve ne olduğunu söyle
Bu yüksek ses tonundan sonra Perihan kendine geldi ve ciddi bir tavır alarak
-Fred üzgünüm, Steven çok hasta, doktor sonuçları birkaç defa incelemiş ve teşhise öyle karar vermiş.
*Perihan ne olursun uzatmadan söyle ellerim titriyor.
-Steven kan kanseri!!!
Fred Beyninden vurulmuşa döndü, ayakları biraz sendeledi yere düşecek gibi oldu son anda masanın kenarından tutarak ayakta kalabildi, yüzünü bembeyaz bir ifade aldı, ağzından bir kelime çıkacak gibi oldu fakat kelime çıkmadan gözlerinden bir damla yaş akarak eski ve yıpranmış olan parke kenarlığına düştü, kendini sıkmaya çalıştı ağlamamak için zorladı, dayanamıyordu kendini sıktıkça dudakları titriyor, kendinden geçiyordu, Marry Fred'e sarılmak için yaklaştı, Fred yumuşak bir tepki ile geri çekildi ve sarılmasını engelledi, sarılırsa ağlayacağını biliyordu, Marry de farkındaydı bunun, ağzını bile açmadan odasına doğru yöneldi, odasında bulunan pencerenin önüne gelerek derinlere doğru dalmaya başladı, hayattan almış olduğu ikinci darbeydi bu, biri karısının terk edişi, diğeri ise oğlunun hastalığı, nasıl bir acıdır bu, nasıl dayanır yürek buna, uçup giden bir melek olacaktı oğlu ve bir daha asla göremeyecekti onu. Nasıl katlanabilirdi hayatını tamamen adamış olduğu oğlunun ölümüne? Kendi kendine isyan etmeye başladı, yanlış yaptığından dahi haberi yoktu, inanmış olduğu Tanrıyı sorguluyordu, elinden hiçbir şey gelmediğini söylüyor ve küçük bir çocuğa vermiş olduğu hastalık yüzünden kin duyuyordu Tanrısına.
Fred kendinde değildi, gözyaşlarını tutmaya çalışması beynine vuruyordu, felaket bir ağrı saplanıyordu başına, durdurulması çok zor bir ağrıydı bu fakat hissetmiyordu bile, yaşamış olduğu evlat acısı içten içe mahvediyordu kendisini. Fakat biranda toparladı kendisini gözlerinden akmayan yaş içine bir sinir olarak oturmuştu sanki, kafasını yukarı doğru kaldırarak sert tepkiyle Tanrısına seslendi...
*Oğlumu elimdennn alamayacaksınnnn, buna izin vermeyeceğim!!!
TEŞEKKÜR EDERİM ARKADAŞLAR....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET SARMAŞIĞI
PertualanganAşk-İhanet-Savaş-Romantik- 1933-1941 Yılları arasında, Almanya'nın Köln şehrinde ve ülkenin genelinde yaşanılan savaşı anlatmaktadır. Savaşta tahsilini görmek için Almanya'ya giden Türk kızı Perihan'ın hayatını ele almaktadır.