''Asla intihar etmem mesela. Ama yüksek bir yerden atlarım. Ölmek için değil, uçmayı denemiş olmak için.''
4.
Bilinmeyen geçmişim içimde yıkık dökük bir harabe bırakmıştı, kimsenin ulaşamadığı yerlerime ulaşmış, beni içten içe parçalara ayırmıştı. Geçmişim hakkında bir tek annemin beni doğururken öldüğünü biliyordum ama bildiğim bu bilginin doğru olup olmadığından emin bile değildim. Ruhum dört duvar arasında tutsak edilmişti sanki, hiçbir duyguya ev sahipliği yapamaz olmuştum.
Birden sol omzumda hissettiğim ağırlıkla, kafamı sola çevirdim. Kai uykuya dalmış, en masum haliyle duruyordu.
Yola çıkalı yaklaşık iki, üç saat olmuştu. Tahminimce Adapazarı'ndaydık. Effy ve Kai uyuyordu. Ben ise hiç uyuyamamış, bana gelen kutuyu düşünmüştüm. O kutuyu gönderen kişinin kim olduğunu bir an önce bulmak istiyordum.
''Uyumayacak mısın?'' Araz'ın sorduğu soru üzerine başımı olumsuz anlamda salladım.
Markasını bilmediğim, büyük ve geniş bir arabadaydık. Arabayı sürenin kim olduğunu bilmiyordum ama ikizlerin güvendiği biri olduğuna emindim. Ben, Kai ve Effy, Uraz ile Araz'ın oturduğu üçlü koltuğun karşısındaki koltuklarda oturuyorduk. Uraz benim gibi cam kenarındaki koltuktan dışarıyı izliyor, Araz ise telefonuyla uğraşıyordu.
''Gece mi yapacağız?'' diye sordum Uraz'a.
Araz yüzünü telefonundan kaldırmadan sinsice sırıtınca düşüncelerinin iğrençleştiğini anladım.
''Gece mi işimiz demek istemiştim,'' diye açıkladım. ''İşimiz derken karakoldan bahsediyorum!''
Araz büyük bir kahkaha patlatınca, sinirden avuçlarımı tırnakladım. Yüzümün sinirden mosmor olduğuna emindim. Hayır, utanmamıştım. Uraz'ın da belli etmemeye çalışıp bıyık altından güldüğünü görünce daha da sinirlendim.
''Çok iğrençsiniz!'' diye tıslayıp cebimden kulaklığımı çıkardım ve müzik açtım. Araz'ın kahkahaları yerine müzik kesinlikle tercihimdi. Herhangi bir müzik açıp kendimi müziğe teslim ettikten bir süre sonra teslim olduğum şey müzik değil, uykuydu.
Hissettiğim sarsıntı gözlerimi açmama neden oldu.
''Sonunda!'' dedi Kai bezmiş bir tonda. ''Geldik, kalk hadi.''
''Saat kaç?'' diye sordum, kaba bir şekilde esnerken.
''Gecenin on ikisi,'' Dedi Effy.
''Tahmin etmiştim,'' dedim hâlâ esnerken.
"Ne ara tahmin ettin?" Dedi Effy gülerek.
"Yalan attım."
"Biliyorum."
Kai ve Effy kollarımdan tutup arabanın dışına çıkardığında, İstanbul'un soğuğu tırmalayan havası tenime işlemeye başladı. Üzerimdeki deri cekete daha da sokulurken, bir yandan da dinlenme tesislerine doğru ilerliyordum. İkizler görüş alanımdaydı. Camın ardında, bir masada oturuyorlardı. Yayılışlarına göre içerisinin sıcak olduğunu anladım.
Kai önümde, Effy ise biraz gerimde ilerliyordu. Rüzgar şiddetini arttırdığında Kai koşar adımlarla ilerleyip ikizlerin bulunduğu masaya ulaştı. Üçü de masada, beni ve Effy'i bekliyordu.
Effy'e baktığımda üzerinde ince bir t-shirt olduğunu gördüm, titriyordu. Düşünmeden üzerimdeki ceketi çıkarıp omzuna attım.
''İyiyim ben böyle, giy sen,'' dedi ceketi iterek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİLKİ
AcciónYa ölümü istiyordu karanlığın içinde filizlenen kalbi ya da O'nu. Ama O... ölümden pek farklı sayılmazdı. Başlamasına sebep olduğu bu satranç oyununda siyah takım olmayı o seçmemişti ve o, sadece bir piyondan ibaretti. Kim derdi ki o siyah piyon, b...