''Üşüyor musun? Canımı yak ki yansın canın; ve yanalım birlikte.''
17
19 Aralık, 2015, Cumartesi / GÜNÜMÜZ
İçerisinde bulunduğum durum o kadar dehşet vericiydi ki sonu olmayan bir boşlukta süzülüyordum sanki. Ayaklarım yere basamıyormuş gibiydi; kalbim boğazımda atıyor, sesler silikleşerek kulaklarımda çınlıyordu.
Uraz Arslan hızla, üzerimdeki ceketi yırtar gibi çektiğinde dengemi kaybedip yüz üstü, yerdeki su birikintisinin üzerine düşmüştüm. Hemen ardından biri kendini üzerime atıp güçlü kollarıyla beni sıkıca sarmıştı. Çok yakından, kulakları sağır eden bir patlama sesi yankılandı.
''Uraz!'' diye haykırdım dehşetle. Bedenimi saranın Uraz olduğunu anladığımda korkum biraz dinmişti ama hâlâ kendime gelememiştim, bedenimi şiddetli şok dalgaları sarmalamıştı.
''Buradayım,'' dedi bana daha sıkı sarılıp, güven verici bir sesle. ''Sakın ol, buradayım. Güvendesin.'' Uraz Arslan, o güven hissini teninden tenime aktaran adamdı.
İstemsizce onu sıkı sıkı sardım. O kadar korkmuştum ki...
Çiseleyen yağmurun altında beni nazik hareketlerle ayağa kaldırdı ve kolunu sahiplenici bir tutumla belime yerleştirip o bölgeden uzaklaştırmaya başladı. Kaldırım yolda ayağımdaki ayakkabılar dengemi kaybetmeme neden olsa da Uraz sayesinde hâlâ ayaktaydım. Çığlık sesleri, siren sesleri, korna sesleri birbirine karışmıştı. Uraz Mercedes'in kapısını açıp beni yolcu koltuğuna oturttu, ardından arabanın önünden dolaşıp sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı.
Çatılmış kalın kaşlar, öfkeyle kısılan simsiyah gözler, gerilip ince bir çizgi halini alan dudaklar ve kusursuzluğuyla belirgin burun... Güzelliğini oturup saatlerce izlemek istiyordum.
''Neler oluyor?'' Gözlerimi kırpıştırdım. ''Az önce ne oldu?''
Öfkesini def etmek ister gibi hızlı nefesler veriyordu. ''Uğur üzerine bomba yerleştirmişti.'' Kaşları iyice çatıldı. ''Nasıl fark edemezsin ya?'' dedi birden sesini yükselterek.
''Nasıl yaptığı hakkında hiçbir fikrim yok!'' diye bağırdım. ''Profesyonelce davrandı.''
''Bana bağırma,'' diye tısladı. ''Dikkatsizce davrandın.''
''Gayet dikkat ettim, Uraz,'' dedim dişlerimin arasından.
''Ben olmasaydım ölmüştün kızım, ölmüştün!'' Öyle bir bağırmıştı ki neye uğradığımı şaşırmıştım.
''Asıl sen olmasaydın bunların hiçbiri başıma gelmeyecekti. Keşke hiç olmasaydın.'' Dudaklarımın titremesine engel olamamıştım. ''Ben, Kai ve Ef...''
Bir anda araba ani fren yapıp durunca kelimelerim dudaklarımdan dökülemedi. Uraz kendi kapısını öfkeyle açıp dışarı çıktı ve benim kapımı da açıp hızla beni şiddetlenmiş yağmurun altına çekti.
''Ne var biliyor musun?'' diye bağırdı yüzünü yüzüme yaklaştırıp. ''Korkaksın! Hayatımda gördüğüm en korkak insansın!''
''Sen de hayatımda gördüğüm en aptal adamsın!''
''Kaç kişiyi tanıdın ki hayatın boyunca?'' dedi aşağılayıcı bir tonda. Omzumdan hafifçe ittirdi. ''Söylesene, kaç kişiyi tanıdın?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİLKİ
AksiYa ölümü istiyordu karanlığın içinde filizlenen kalbi ya da O'nu. Ama O... ölümden pek farklı sayılmazdı. Başlamasına sebep olduğu bu satranç oyununda siyah takım olmayı o seçmemişti ve o, sadece bir piyondan ibaretti. Kim derdi ki o siyah piyon, b...