Ölümden korkmuyordum; ama bu ölmek istediğim anlamına gelmiyordu. Bir kere dahi yaşamadan ölmemeliydi insan.
~
BALMORHEA|REMEMBRANCE.
18
Yıllarınızı harcadığınız insanlar geçmişinizi, umursamadan aleve verdiği zaman gelecek kavramı küle dönüşürdü. Ve bu, saf pişmanlığı doğururdu.
''Elimi bırakırsan düşerim.''
''Elini bırakmayacağıma yemin ediyorum, Kai.'' Diğer elimle pencerenin pervazını daha sert kavradım ve derin nefesler alarak, kaçmaya çalıştığımız yetimhanenin endişesini biraz daha yok etmeye çalıştım. Yakalanırsak ceza alacağımı biliyordum ama korkmuyordum; fakat Kai'nin ceza alabileceği ihtimali beni endişelendiriyordu.
Kirpiklerinin altından bana bakıp masmavi gözlerine güveni hissettiren bir ışıltı gönderdi. ''Bırakırsan da kızmam ki sana.'' Gülümsedi. ''Çünkü bunu istemeyerek yaptığını bilirim.''
Kai'nin gözlerinde, bana karşı beslediği güveni uzuvlarıma kadar hissedince ürktüm. Güvenini kırmaya korkmuştum. Ne olduysa o an olmuştu zaten. Kai'nin eli bir anda elimden kayıp gitmişti...
Bir anda gerçek dünyaya çekilince titredim. Effy'nin hayattan kopmadan hemen önce elimi bırakışını hissetmiştim. Ve küçükken, yemin etmeme rağmen Kai'nin elini bıraktığım an tırmalamıştı zihnimi. Her şeye rağmen bana güvendiğini biliyordum, bir şeyi onun kötülüğü için yapmayacağımı çok çok iyi biliyordu. Ve ben ona bir yemin etmiştim; yeminimi bozmaya hiç niyetim yoktu.
''Sence ben Araz'ı seviyor olabilir miyim?'' diye sordum karşımdaki duvarın dibine çökmüş olan Kai'ye. Yaklaşık yarım saattir bomboş gözlerle karşı karşıyaydık ve sessizlik bir sis gibi çökmüştü. Uraz'ın nereye gittiğini bilmiyordum, o ince kıyafetlerle dışarı atmıştı kendini; acaba neredeydi? Üşüyor muydu?
''Hayır.'' Sesi titremişti.
''Bunu sana inat olarak yaptığımı mı düşünüyorsun?''
Gözlerindeki ifade sertleşti ve bana sabitlendi. ''Ne yaptığını anlayamıyorum. Beni seviyorsun gibi davranıyorsun ama...'' Dişlerini birbirine bastırdı. ''Diğer yanda Araz ve senin davranışların...'' İnledi.
''Bana defalarca benden nefret ettiğini söyledin.'' Sesim, onun sesinin tam aksi yönündeydi. ''Peki ya ben?''
''Dile getirmek mi gerek?'' Sesi titreşimini kesmemişti.
''Benden nefret ettiğini inkâr etmiyorsun demek?'' Ruhsuz bir şekilde güldüm.
''Senden nefret ettiğimi düşünüyor musun?'' diye sordu; gözleri dolmuştu.
''Senden nefret ettiğimi düşünüyor musun?'' diye sorarken gözlerimi kaçırdım.
''İlk önce ben sordum.''
Keyifsiz bir kahkaha attım. ''Araz'a benden daha çok değer verdiğin bir gerçek.''
Gözlerinde saf bir korku yakaladım ve bu beni şaşkına uğrattı. Kai iyi değildi, bunu görebiliyordum.
Gözlerini yumarken, ''Araz...'' diye mırıldandı. ''Seni seviyor, öyle değil mi?''
Ayağa kalkıp, ağır hareketlerle yanına gittim ve yanına çöktüm. Bir süre sessizce oturduk. ''Araz başından beri beni seviyormuş.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİLKİ
AçãoYa ölümü istiyordu karanlığın içinde filizlenen kalbi ya da O'nu. Ama O... ölümden pek farklı sayılmazdı. Başlamasına sebep olduğu bu satranç oyununda siyah takım olmayı o seçmemişti ve o, sadece bir piyondan ibaretti. Kim derdi ki o siyah piyon, b...