Ahh. Bu lanet alarm neden çalıyor. Off. Tabi ya okul var bugün. Hemen yataktan kalktım ve rutin işlerimi hallettim. Üzerimi giyindim (multi) ve mutfağa indim. Buzdolabından kan torbasını aldım ve vakumladım. Kapım çaldığında cüzdanımı aldım ve kapıyı açtım.
- hadi gel gidiyoruz. Ooo çok şıkız.
Dedi Kate. Kızlarda onayladı.- ooo sizde çok şıksınız. Dedim ve kıkırdadık. Okula doğru yürümeye başladık. Biz önde erkekler arkada yürüyorduk. Beraber sohbete dalmışken telefonumun yanımda olmadığını anladım.
- ah telefonumu evde unuttum. Siz gidin. Ben hemen alıp geliyorum. Dedim. Onayladıklarında vampir hızıyla eve girdim ve telefonu alıp çıktım. Ana caddeye gelince 9 kişilik bir grupla karşı karşıya geldim. Banklara oturmuş etrafına bakıyordu. Onları aldırmayarak önlerinden geçtim. Gözlerinin üstümde olduğunu hissediyorum. Okula girdiğimde tüm gözler bana döndü. Tabi bendeki ego + özgüven tavan yaptı. Cool ve umursamaz bir şekilde okula girdim. Ben girince zil çaldı. Herkes sınıfına doğru ilerlemeye başladı. Bu okulda güce göre ayrılmış. Yani belli bir güçlüler ........ güçsüzler diye sınıflara yerleştirmişler. Yani sınıfta tüm varlıklar var. Neyse sınıfa girdiğimde bizim grubun yanına doğru ilerledim. Evet bizim sınıf güçlüler sınıfı. Sadece 1 tane güçlüler sınıfı yok birkaç tane daha var. Diğerlerindende birkaç tane var. Neyse 5 dk sonra zil çaldı. Herkes sırasına oturdu. Bende Kate in yanına oturdum. Hocanın gelmesini beklerken sabahki bankta oturan çeteyi gördüm. Çete lideri gözlerini dikmiş bana bakarak sırasına oturdu. Tabi aynı şekilde bende bakıyordum. Bakışmamızı kesen sınıfa giren hocanın sesi oldu.
- Günaydın gençler. Dedi kadın. Sınıftan günaydın mırıltıları çıktı. Kadın sınıfa göz gezdirdi. Beni görünce
- Merhaba ben Anna Pagès. Sen yeni öğrencimiz olmalısın. Kısaca kendini tanıt. Dedi.
- ben Alexandra hall. Dedim ve oturdum. Kısaca bende bu şekil. Hocaya baktığımda tanıtımımdan memnun olmuş ki gülümsüyordu.
İlk gün olduğu için ders işlemeyeceğiz ve serbestiz.
Zil çalınca kantine gitmeye karar verdim.- gençler ben kantine gidiyorum geliyor musunuz? Dedim. Martin hariç kimse gelmedi. Bizde beraber gitmeye karar verdik. Kantine girince bir masaya oturdum.
- ne almamı istersin? Dedi Martin.
- kan torbası. Dedim iştahla. Benim bu şekil dememe küçük bir kahkaha attı. Ve gitti. Elinde kan torbası ve hamburger kolayla geldi. Kan torbasını bana verdi ve yemeye başladı. Karşısında kan içmemden dolayı arada hırlıyordu. Bunun üzerine kan torbasını bitirmeden çöpe attım.
- neden içmedin? Dedi Martin.
- hırlıyorsun ve cezasını çekeceksin. Dedim ve dişlerimi çıkartarak ona yaklaşmaya başladım. O ısıracağımı sanarken hızla hamburgerin ısırmadığı tarafından ısırdım. Gözlerini açtığında
- ısıracağını sandım. Dedi ve hamburgerini yemeye devam etti. Kolayı açmamış. Canım kola çekti. O kola benim olmalı. Tam alacağım zaman etrafını ateş çemberi aldı. Bende ateşi buz yaptım. Ve kolayı almayı denedim ama benden önce alarak havaya attı.
- güç kullanmak yok Martin. Dedim.
Tavan baya yüksekti. O arada kantine bir çete girdi. Daha önce görmedim. Korkulan birileri herhalde ki herkes yol açıyor. Bizim masanın yanındaki masaya oturdu. Biz hala kola kavgasındayız. Kolaya baktığımda yerdeydi. O kurt ben vampir hızıyla kolaya doğru gittik. İkimizde aynı anda kolayı tuttuk. Sonra bir anda gücünü kullanarak beni arkasındaki duvara fırlattı. Hızla ayağa kalkarak üstüne atladım. Kolayı elinden kaçırdı ve hızla kolayı alacakken biri aldı. Alana baktığımda kantindeki çetenin....... lideriiii değil kurtkadını pis pis sırıtarak kolayı sallıyordu. Çeteye baktığımda lider hariç hepsi sırıtıyordu.