Aşağı kata indim ve Andrew in anne babasının odasına daldım.
- ne zaferinden bahsediyorsun?
Sen savaşla aşkı karıştırmışsın.Dediğimde yatakta adeta zıpladılar. Gülerek kameraya baktım.
- Günaydın.
Dedim ve kadın konuştu.
- Trayler bak gelinimiz gelmiş. Dedi kadın. Benim kameraya bakışımı görmelisiniz. Böyle gözlerim kocaman. Ağzım hafif açık. Yavaşça kapıyı kapattım. Tabi kamera herşeyi çekiyor. Sonra omuz silktim ve tekrar gülümsedim. Şurda Andrew in odasından başka bir oda daha var. Oranın kapısını açtığımda bir çocuk vardı. Uyuyordu. Kapıyı yavaşça kapatarak kameraya sessiz ol işareti yaptım. Karşıda bir oda daha gördüm. Kapıyı açtığımda 17 yaşlarında bir erkek uyuyordu. Kameraya bakıp gülümsedim. Hızla içeri girip o muhteşem şarkıyı söyledim.
- ne zaferinden bahsediyorsun?
Sen savaşla aşkı karıştırmışsın.Dediğimde genç bana baktı ben ona baktım. Bakışmaları kamera kaydediyor. Ve ben gülümseyerek
- Günaydın genç adam. Bu sabahtan o sıcak yatağında uyandın. Kalbinde kurtboğanlı bir kazık yok. Nefes alıyorsun. Yaşıyorsun.... Ne diyorum ben ya. Neyse.
Dedim ve odadan çıktım. Sıra Andrew in odasında. Kapıya yaklaştım. Sessizce içeri girdim. Görünmez oldum ve Andrew in yanına yaklaştım. Aynanın karşısında ıslık çalarak saçlarını düzeltiyordu.

( bu şekilde. Andrew değil bu.)
Biraz uğraşmaktan zarar gelmez. Büyüyle saçının birkaç telini öne attım. Düzeltince tekrar attım. Sinirlendi. Birkaç kere daha atınca hırladı.- hey yavaş ol adamım. Sakin. Relax.
Dedim ve arkasını dönerek beni bulmaya çalıştı. Ama ben görünmezdim. Etrafına baktı.
- nerdesin Alex? Gel oyun oynama.
Dedi ve elini sola savurdu. Sonra ne olduğunu anlamadan kendimi belimden tutulmuş şekilde Andrewe çekilmiş buldum.
- noluyor ya?
- ben bir avcıyım. Unuttun mu?
Ona bakarak yanaklarımı şişirdim ve ofladım.
- tamam hadi bırakabilirsin. Diyip geri gitmeye çalıştım. Ama benim bırakmıyordu.
- ya bıraksana. Diyip baktığımda piç smiley yapıyordu.
- bakalım kurulabilecek misin? Dedi. Ruhunu kontrol etmek için gözlerine odaklandım. Olmuyor.
- ruhumu kontrol edemezsin. Bu bir tür bağışıklık. Elinden geleni ardına koyma.
Diyip tekrar sırıttı. Bende duygularıyla oynarım. Onu ağlattım. Sonra güldürdüm. Tekrar ağlattım.
- ne yapıyorsun?
- duygularınla oynuyorum. Dedim ve güldüm.
- hadi bırak beni. Dedim.
- elinden bu kadarımı geliyor. Sen bir avcıdan kaçamayacak mısın?
- yakarım canını ama.
- yak. Dedi. Şöyle bir baktım Andrewe. Sonra yumruğu bir çaktım yanağına. Insan olsa mosmor olur. Yanağını yana döndü. Sanki kendime vurmuşum gibi hissettim.
- noldu? Dedi.
- kendime vurmuşum gibi hissediyorum. Dediğinde gözleri parladı. Tabi mecazi anlamda.
- neden?
- çünkü bana bağlandın.
- Ne? Ne zaman? Nerde? Kim? Biz mi? Nasıl? Ne alaka? Benim bildiğim kadarıyla bağlanma.....
- tamam Alex. Çok seri konuşuyorsun. Biraz rahatla.
- peki. Beni bıraktığında biraz uzaklaştım. Sonra vazgeçtim ve odanın kapısını açtım.
- Andrew biliyor musun?
Dediğimde banyodan çıktı.
- neyi?
- kandırdım seni. Biliyordum bunları. dedim ve koridora doğru koştum.
- seni zeki melez.
Diyerek peşimden koşuyordu. Kamerayı kapattım ve koşmaya devam ettim. Arada bana yaklaşıyordu. Ama ben melez hızımı kullanıyordum. Kolumdaki saate baktığımda yemek saati olduğunu gördüm. Ben açım.
Havayı kokladım. Oh mis gibi poğaça koktu. Arkamdan geliyordu koku. Arkamı dönemiceğimi anlayınca karşımdaki duvardan arkaya doğru ters bir şekilde atladım. Andrew beni parmak farkıyla kaçırdı. Koku o büyük salonun yakınlarından geliyordu. Büyük salonun önüne geldim ve kokladım. Koku tam karşımdaki odadan geliyordu. Kapıyı açınca kocaman yemek salonuyla karşılaştım.
Masanın üzerine kahvaltılıkları koyan hizmetçiler vardı. Çok güzel kokuyor. Derken kapı hızla açıldı ve Andrew bana çarptı. Ben de o hızla hizmetçiye çarptım. Kokusunu aldığım poğaçalar. Tepsi düşmek üzereyken tepsiyi bir tutuşum var. Bakayım hepsi iyi mi? Masaya doğru yürümeye başladım.- ay canım iyi misin? Düşseydin ne olurdu biliyor musun? Ben sizin ne yapardım. Ay noluyo? Sandalyeye çarpmışım.
Dedim ve sandalyeye oturdum. Sağımda abuk sabuk konuştuğum çocuk var. Diğer yanım boş. Tam kahvaltıya başlıcam abim seslendi.
- Alex yanıma oturda ilk gördükleri için senden korkmasınlar.