Bölüm13: SESSİZLİK
Bölüm Şarkısı; XYLO - Between The Devil And The Deep Blue Sea
Şafak sökmek üzereyken eve daha yeni girebilmiştim. Tüm günün stresi ve yorgunluğu üzerime yüklenmiş ve beni hayli güçsüz kılmıştı. Elimdeki kitapları sehpanın üzerine gelişi güzel attığımda evdeki tek çıksan ses oydu. Bu ev her zaman sessiz mi olacaktı? Pencerenin karşısındaki koltuğa oturduğumda sanki dünya da ki en güzel şey buymuş gibi geldi. Eskiden annem saçlarımı okşarken huzur bulurdum, şimdi sadece otururken. Neden gitmişti ki? Annem neden beni bunca dertle bırakıp gitmişti? Buğulanan bakışlarım etrafı görmeyi reddettiğinde birkaç damla göz yaşı firar verdi. Özlemimi böyle gideriyordum, ağlayarak. Hoş bunun neye kime faydası vardı ki? Biliyordum ki annem bir yerler de durmuş yine saçlarımı okşuyordu, bunu hissediyordum. Kolumun içiyle yaşlarımı silip oturduğum koltuktan kalktığım da yine aynı sesi işittim.
Bir kurdun uluyuşu..
Evin sessizliğine karışan bu uluyuş tüylerimi şaha kaldırdığında bakışlarım kapıdaydı. Bir şey mi yaklaşıyordu? Uluyuş kesildi, sessizlik yine hakim oldu. Rahat nefes vermek istedim ama buna cüret edemedim. Bir çift koşan ayak sesi işittiğimde kapıdan uzaklaşmam gerekirken kapıya yaklaştım. Birinin hırıltılı nefes alış verişini hissettiğimde artık kapının arkasındaydım. Kalbim kafesini aşıp geçecekmiş gibi atarken gürleyen gök gürültüsüyle yerimden sıçradım. Artık korkudan ağlamak üzereydim. Bir yandan kapının kulpunu tutuyor diğer yandan kalbimi. Ya bu kapıyı açıp her şeyle yüzleşecektim yada bu evde korkumla beraber ölecektim. Kulpu aşağı indirdiğimde yağmur bunu bekler gibi şiddetini arttırdı. Kapıyı açtım. Yağmur suları kapıdan içeri sızarken sisle karışmış yağmurlu havadan etrafı görmek zordu. Yağmur göğü delercesine yağmaya devam ederken dışarıya çıktım. Artık ayak sesleri, hırıltılı nefesler yoktu. Üstüm başım su içinde kaldığında onu gördüm.
Boynundan akan kanla yağmurun altında dizlerinin üzerinde duruyordu. Başı hafif öne eğik ama hala nefes alıp veriyordu bunu inip kalkan göğsünden anlamıştım. Bu kadar sise rağmen onu nasıl görebilmiştim? Kendime soru sormayı es geçerek onun yanına koşarken titriyordum. Önüne gelip onu sarstığım da bana tepki vermedi.
"AKIN! BENİ DUYUYOR MUSUN?" Akın bana yine cevap vermedi. Gök gürültüsü sesimi zaten bastırırken daha fazla bağırmaya gerek duymadım. Onu kolunun altından tutup kaldırdığım da bana uydu ve benimle birlikte adımladı. Sağ kolunu omzuma atıp bana dayanmasını sağladığım da nasıl bu kadar güçlenebilmiştim bilmiyordum. Az önce yorgunluktan ölürken şimdi bir erkeği taşıyabilecek kadar güçlü hissediyordum kendimi. Sırılsıklam bir halde eve girdiğimizde kapıyı ardımdan ayağımla örttüm. Akın'ın boynundaki kan durmaksızın akmaya devam ettiğinde hızla onu koltuğa yatırdım.
"Akın beni duyuyor musun? Akın iyisin,benimle kal!" titreyen ellerimle onu sarsmaya devam etsem da bana dönmedi. Sadece öyle bakıyor ve nefes alıp veriyordu. Nasıl bu hale gelmişti ki? Yarasına bakmak için kafasını çevirdiğim de onda gördüğüm şey beni dehşete sürükledi.
"Bu da ne?" kendime kendime söylediğim sözler yanıt bulamadı. Bir diş iziydi fakat kimindi? Bir insana ait olamayacak kadar büyüklükte bir diş iziydi. Aslında birden fazlaydı ama bunu saymak güçtü. Korkuyla boynunu bıraktığımda Akın'ın kapanmış gözlerini gördüm. Nefesini kontrol ettiğimde hala yaşıyor olması büyük şanstı. Cebimdeki telefonu çıkarıp aklımdaki ilk kişiyi ararken evin içinde dolanıyordum.
"Buğlem bu sat-"
"Hemen bana gel!"
"Neler oluyor?"
"A-akın, Akın ölüyor."
❄
"Yani sen tilkisin ve Akın' da vampir. Bu durumda bende avcı falan oluyorum herhalde." deyip gülmeye başladım. Akın yaralı boynunu tutup ayağa kalktığında Lina' da ona eşlik etti. İkisi birden oturduğum koltuğun karşısında dikildiğin de onlara dikkatle baktım.
"Bak Buğlem işler senin için fazla karışık ama bize inanmalısın."
"İşler karışık falan değil siz sadece kaçıksınız." sinirlenmeye başlamıştım. Akın bana yaklaştığında nedensiz bir koruma güdüsüyle kendimi geri çektim.
"Bizden korkma biz sana bir şey yapmayız."
"Bunu bir kan manyağı mı söylüyor?" alay ve sinirin birleşimi beynimi bitirdiğinde ağzımdan çıkan her cümle zarardı.
"Bizler sandığın kötü adamlar değiliz. Bizler sadece seçilmiş kurbanlarız."
"Ne? Kurban mı? Siz cidden kafayı yemişsiniz!" kendimi koltuktan hızla kaldırdığımda gerileyen onlar oldu. Ne gülünçtü değil mi? Kendimi bir vampir kitabının karakteri hissetmem ne gülünçtü.
"O kadar çok hikaye varken bunları bir gün de anlaman imkansız. Sen bizim doğamızdan değilsin fakat arkadaşımızsın."
"Sizin doğanız mı? Bu doğa hepimizin!"
"Elbette ama herkes aynı alana sahip değil." alnımı ovmaya başladığımda migrenimin kendini belli etmesi an meselesiydi. Bu saçmalıkları bir kenara atarak Akın'a odaklandım.
"Bunu sana kim yaptı?"
"Bize inanıyor musun?"
"Bunu sana kim yaptı dedim?!" ikisinin de sesi soluğu kesildiğinde kendi aralarında bakışmaya başladılar. İnanmamı nasıl beklerlerdi? Böyle bir şey ancak filmlerde veya kitaplarda olurdu. Akın nihayet konuşmaya karar verdiğinde aklımdakileri kovdum.
"Umar. Bunu bana Umar yaptı." ne? Umar mı? Umar Akın'ı mı ısırmıştı?
"Umar seni neden ısırsın? Bir insanın öyle dişleri olamaz!"
"İnsan değil zaten yani en azından geceleri. O evde bizi tehdit edip karşı gelince hıncımı almak istedim. Tabi işler ters gittiğinde beni ısırdı ve sonrada kaçtı."
"Umar seni nasıl ısırıyor?" burnumdan soluyordum artık. Bana ne oluyordu? Neden birden bu kadar sinirlenmiştim?
"Sakin ol Buğlem tamam mı? Bunların hepsini atlatman için bize inanman gerek."
"Size inanmıyorum tamam mı? Hatta defolun !" işaret parmağımla kapıyı gösterdiğim de ikisi de kıpırdamadı. Sinirlerim daha da yükseldiğin de kapıya ilerledim.
"Buğlem bunu yapma."
"Tek başına atlatamazsın." dış kapıyı açıp elimle dışarıyı işaret ettiğimde hala duruyorlardı.
"Defolun dedim." kıpırdamadılar.
"SİKTİRİN GİDİN LAN!" boğazlarım yırtılana kadar bağırdığımda küfredişime, onları kırışıma hiçbir engel de bulunmadım. Akın Lina'nın kolundan tutup kendiyle beraber dışarı çıkardığında arkasından bakmakla yetindim. Akın geriye dönüp bana baktığında yüzünde acı ve hüzün vardı.
"Yalnız olursan hata yaparsın." ona cevap vermedim. Kapıyı hızla itip yüzüne kapanmasını sağladığımda kendimi duvarın dibine çökerken buldum.
Artık sahiden de yalnızdım.
- Bölüm Sonu.
Yorum ve görüşlerinizi lütfen eksik etmeyiniz. Bölümde beğenmediğiniz veya eksik bulduğunuz bir kısım olursa yoruma bırakınız.
Bir çift yıldızı bizden esirgemeyin!
KİTAPLA KALIN..
![](https://img.wattpad.com/cover/47878678-288-k899980.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kasabası
FantasyBen sevdikleri için canını hiçe sayan ama ne pahasına olursa olsun onlardan vazgeçendim. Ben ihaneti hisseden, hissettirendim. Ben cenneti müjdeleyen ölüm meleği. Ben ona koşulsuzca aşık olan kız. "Cenneti müjdeleyen ölüm meleğinin ölüme giden hikay...