Bölüm9:Bizim Sırrımız

488 51 2
                                    


Bölüm9: BİZİM SIRRIMIZ

Medya; Buğra 


Gecenin zifir karanlığında kendimi yıldızların arasında kaybederken aklımdan binlerce düşünce silesi geçiyordu. Bir tarafı yeni tanıdığım bu yabancıları insanları düşünürken diğer tarafı babamı düşünüyordu. Onu görmeyeli neredeyse üç gün olacaktı ve ben onu özlemiştim. Doğruyu söylemek gerekirse onu annem kadar sevmedim hiçbir zaman ama babaydı sonuçta. Babanın sevgisi kız çocuklarında farklı bir kavramdı. Onu sevmesem de bizi büyütüp bu yaşa kadar başımızda durması benim için fazlasıyla yeterdi artardı. Üzerime bir ürperti düştüğünde bakışlarım sokak lambasının altına kaydı. Oradaydı. Merakımı sömüren mavi gözlü adam oradaydı. Masmavi gözlerini üzerimden hiç çekmeden bana bakmaya devam etti. Biran arkamı dönüp eve girmek istesem de bu fikirden vazgeçtim, ona doğru ilerledim. Her bir adımımda kalp atışlarım ritmini arttırıp beni daha da geriyordu. Yaklaştım, yaklaştım, yaklaştım. Çitleri geçtiğimde artık tam karşımdaydı. Yüz hatları kemikli ve uzundu. Yüzünde çıkan kirli sakalları onu tanımamı engellediğinde biraz daha yaklaştım fakat bir şey yürümemi engelledi. Adım atmaya çalıştığımda aynı yerimde kalıyordum. Bakışlarım ayaklarıma düştüğünde hiçbir şeyin olmadığını gördüm. Bir adım atmaya çalıştığımda bu defa başarmıştım. Amansız sevinçle ileri atıldığımda bomboş bir sokakla karşılaştım.

Gitmişti.

Az önce bana ne olmuştu? Anlık bir felç mi geçirmiştim yoksa bu kasabanın ilahi güçleri falan mı vardı? Serin bir rüzgar estiğinde ayaklarımın ucuna bir kağıt parçası düştü. İlk başta önemsemesem de eğilip kağıdı aldım. İkiye katlanmış kağıdı açıp bir bilgisayar yazısıyla karşılaştığım da yutkundum.

Tek kelime.

"BAŞLIYORUZ."

Kağıdın arkasını, etrafını tek tek kontrol etsem de bundan başka bir şey yoktu. Kağıdı elimde tutmaya devam ederken elim ateşe değmişcesine yanmaya başladı. Hızla kağıdı atıp geriye kaçtığımda kağıt inanılmaz bir hızla yanmaya başladı.

"Allah kahretsin!" kağıt kül olup yok olduğunda donakaldım. Az önce olan şey gerçekti değil mi? Allah'ım yoksa aklı mı kaçırıyordum? Omzumda hissettiğim dokunuşla geriye sıçrayıp çığlık attığımda dokunanın Buğra olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bana şaşırmış ve anlam veremez bir şekilde bakıyordu. Bulunduğum bilinçaltından biran önce çıksam iyi olacaktı yoksa sonum deliler hastanesiydi.

"Ağabey?"

"Buğlem ne yapıyorsun burada?" omuz silkip bozuntuya vermemeye çalıştım.

"Hiç hava alıyordum öyle. Sen neden geldin?" bu sorum onu garipsetse de cevap vermede gecikmedi.

"Buğlem.. babam kayıp." bu kez garipseyen, anlam veremeyen bakışlar atan taraf ben olmuştum. Babam mı kayıptı?

"Ne? Nasıl kayıp? Hastane odasında değil miydi en son?" yanıma yaklaşıp destek olmak ister gibi kolumu tuttu.

"Bu sabah hemşireler odaya girdiğinde onu bulamamışlar. Kamera kayıtlarına, çıkış işlemi yapıp yapmadığına baktık ama hiçbir sonuç bulamadık."

"Nasıl bulamazsınız?! Kocaman adam nereye kaybolacak ki?" kolumu elinden kurtarıp ondan uzaklaştım.

"Buğlem şuan sakin olup mantıklı düşünmen gerek çünkü babamın kaçırıldığından şüpheleniyorum."

"Ne? Yok artık!"

"Buğlem beni dinlemezsen aptalca davranmaya başlayacaksın." sinirle soludum.

Cehennem KasabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin