Hayatımız boyunca çoğu şeye değer verirdik. Bu bazen büyük bazen küçük eşyalara, bazen bir insana, bazen de bir canlıya. Bütün hayatımız boyunca bizlerin vazgeçemediği bir şeydi bu. Ben ilk başta anneme değer vermiştim sonra abime sonra babama ve en son da odamdaki küçük veya büyük bebeklerime. Şimdi ise hayatıma yeni giren insanlara değer veriyordum. Benim için her ne kadar çıkmaz olsa da.
Sırtıma batan taşlar ve üzerimden geçen soğuk hava akımı gözlerimi açmama sebep olmuştu. Evin arkasında ki korudaydım ama burnuma dolan koku ve ayaklarımda olan ıslaklık yüzünden çevremi incelemeye korkuyordum. Üzerimde ki incecik pijama takımı ile ne ara buraya geldiğimi bilmiyordum ama ellerimin ve ayaklarımın uyuşukluğunu hissediyordum.
Ayaklarımın üzerindeki ıslaklığı anlamak için başımı çevirdiğimde kan gölü içinde kalmış ayaklarımı görünce hastalıklı gibi titremeye başladım. İlerde yatan beden vahşi bir şekilde parçalanmış, başı işe benim tam tersime bakıyordu. Ellerim titriyor, midem bulanıyordu. Ağzımın içinde hissettiğim metalik tat şuan ayaklarımın dibindeki kan gölünü yudumlamışım gibi hissettiriyordu. Ne ayağa kalkacak ne de başı gövdesinden neredeyse kopacak yüze bakma gücüm vardı.
Ne kadar oturdum orada bilmiyorum. Ta ki omuzlarıma bırakılan ceket ve beni kaldırmaya çalışan kişi gelinceye kadar. Beni kaldıran kişiye bakmadan yerde yatan kişiye ilerlediğimde gördüğüm yüz sanki kalbim sökülüyormuşcasına bir acı bıraktı. Abim yerde parçalanmış bir şekilde yatıyordu. Tarif edilemez bir acı içime yerleşmişti. Gördüğüm, rüya sandığım şey değildi.
Bir kaç gün önce Umar'a bununla ilgili kelimeleri söylerken bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim. Bu kadar yakın ve can yakıcı olmamalıydı. Ciğerlerime dolan koku başımı döndürüyor, dengemi sağlamama engel oluyordu. Hala önümdeki bedene bakarken gözlerimin önüne düşen siyah noktalar ile kendimi bıraktım.
❄
" Ne zaman buldun?"
"Koşuya çıktığımda."
Yanımda kim konuşuyordu bilmiyordum. Sesler bulanık ve tahmin edemeyeceğim şekilde kesikti. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Gözlerimde tonlarca ağırlık varmış gibi gözlerimi açamıyordum ama sesler hala bölük pörçük kulağıma doluyordu.
Gözlerimi açtığımda evimde olmadığımı gördüm. Siyah renk koltuklar ve krem rengi kırlentler Bunu kanıtlıyordu. Henüz buraya nasıl geldiğimi çözememiştim.
"Buğlem, iyi misin bebeğim?" Lina hemen karşımda tereddütlü bir biçimde bana bakıyordu.
"Nasıl geldim buraya?" gerginliği gözle görülür bir şekildeydi.
"Hatırlamıyor musun?" kısaca kendimi yokladığımda kesik kesik hafızama dolan görüntüler kanımı dondurmuştu.
"Bana doğru olmadığını söyle Lina! Sadece bir rüya olduğunu söyle! Söylesene!" Çıldırmış bir şekilde yerimden kalktım ve etrafımda ne varsa firlatmaya başladım. Gözüm ne yaptığımı göremeyecek kadar kararmıştı. Sadece gözümün önünde gördüğüm o görüntü dönüyordu.
Arkamdan sarılan beden beni durdurmuştu. Küçük bir an sadece küçük bir an çevreme baktım, Ne kadar vazo varsa etrafa fırlatmış,bir kaç çiçeği yere dökmüştüm. Umar beni kendine çevirip sıkıca sarıldı. Sırtımı okşayan elleri sayesinde gevşediğimi hissettim.
"Şimdi böyle yakıp yıkamazsın Buğlem, her şey çözüldüğünde istersen kasabayı yak karışmayacağım." Koltuğa beni oturtup Lina'nın daha önce getirdiğini tahmin ettiğim çantayla ayaklarıma pansuman yapmaya başladı."
"Gece rüyamda abimin öldüğünü görmüştüm. Sonra o halsizlikle tekrar uyumuşum ama uyandığımda ciğerlerime dolan kan kokusuyla uyandım. Ayaklarım bir kan gölünün içinde." biraz önce gerçekleşen fırtınanın ardından donmuş gibiydim sadece yüzümdeki tek haraket gözümden düşen yaştı.
"Sanırım farkında olmadan oraya gittin uykunda. Ayakların o yüzden zedelenmiş." Kamer bunları ayaklarımı göstererek söylemişti. " Seni bulduğumda oturuyordun orada ilerden anlayamadım ilk sonra yanına yaklaştım seni ayağa kaldırdım kısa süre sonra da bayıldın. Seni eve getirip milleti çağırdım."
"Abime noldu?"
"Onu gömdüm Buğlem, onu orada öylece bıraksam bulamazdık bir daha. Bir de bir de üzerinden not tarzı bir şey çıktı. Görmek ister misin?" Umar bana bırakmadan cevap verdi.
"Şu an değil, ilk önce temizlensin." sesinin tonundaki soğukluk üşümeme sebep oldu biliyordum ki hala kırgındı bana.
"Lina Buğlem'e yardımcı ol."
"Hayır istemiyorum, Kamer mektubu verir misin?" Umar'ın üzerimdeki sert bakışlarına aldırmadan elimi uzattım. Ellerim titriyordu. Elime konan mektubu alarak açtım.
Sevgili Buğlem,
Giriş fazla mı klasik oldu? Neyse, abin için üzüldüm. Çok genç bir çocuktu ama ne var ki sözlerini tutmadı Buğlem, seni bize getirmedi ya da getiremedi mi desem ha? Dikkat et Buğlem. Dikkat et melek. Yakında yanındaki korumaların da aynı sonu yaşayacak.
Keyifle okuduğunuz bir bölüm olması dileğiyle. Lütfen yorum bırakmayı unutmayın, yorumlarınız bizim için çok değerli ve motivasyon kaynağı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kasabası
FantasíaBen sevdikleri için canını hiçe sayan ama ne pahasına olursa olsun onlardan vazgeçendim. Ben ihaneti hisseden, hissettirendim. Ben cenneti müjdeleyen ölüm meleği. Ben ona koşulsuzca aşık olan kız. "Cenneti müjdeleyen ölüm meleğinin ölüme giden hikay...