8.Bölüm:Zaman

447 50 2
                                    


Rüzgarı saçlarımda ve bedenimde hissetmek tarifi imkansız bir ferahlama veriyordu. Günün ve geçen kötü günler yavaş yavaş zihnimden çekiliyordu. Ellerimi yavaşça Umar'ın belinden çekerek havaya kaldırdım. Çoğu zaman kuşlara özenirdim, ne güzel varlıklardı. Her kuş olmayı düşlediğim de genellikle bir kanadımın olmayacağını düşünürdüm. Uçamadıktan sonra kuş olmanın ne anlamı kalırdı benim için, ben zaten kuşların o gökteki zarif uçuşlarına vurulmamış mıydım.Motorun aniden durması ile tekrar Umar'a yapıştım.

''Manyak mısın sen o nasıl duruş?''

''Asıl sen manyak mısın kızım, ben sana tutun demedim mi düşüp başıma bela olacaksın. İn şu motordan.'' Suratımı asarak motordan indim. Bu ne kabalıktı be. 

Ona arkamı dönünce geldiğimiz çevreyi inceledim.Bir kaç bankın olduğu bir piknik alanı gibiydi ama dazla eski. Bazı tahtaları çürümüş yada kenardan sarkan banklar ve çardaklar vardı. Beni buraya neden getirdiğini bilmesem de ona karşı içimde değik bir duygu vardı bana zarar veremeyeceğini hissediyor gibiydim. 

Yanıma geldiğinde yüzümü incelemeye başladı sanki ne tepki vereceğimi ya da ne yapacağımı ölçüyor gibiydi ama bugün gayet sakin kalmayı düşünüyordum. Kendini tanımasını her ne kadar itiraf edemesem de istiyorum. 

''Beni buraya neden getirdin?''

''Sana çoğu şeyi başından anlatmam gerek sanırım.''

''Çocukluğuna mı ineceğiz? O işleri psikologlar yapmıyor muydu?'' bana yaptığımın komik olmadığını belli edecek bir bakış attıktan sonra kolumdan tutarak ilerlemeye başladı. Her şey eskimiş ve küflenmiş duruyordu. Biraz sonra önümüze sarmaşıklarla kaplanmış bir duvar çıkmıştı. Umar kolumu bırakıp cebinden bir bıçak çıkardı. Sarmaşıkları kesmeye başladı ilk başta ne yaptığını anlayamasam da açılan oyuktan bir yolduğunu fark ettim. Dikkatli bakınca yıkı dökük çatısı bile olmayan bir binayı sarmaşıklar sarmıştı. 

''Kaç yıl önceden kalma bu 500 yıl falan mı ?'' tam anlayamadığım şeyleri mırıldandıktan sonra oyuğu büyütmeye devam etti. Girebileceğimiz bir boşluk olunca kendimizi içeri ittik. Oyun odasına benzer bir yerdi burası bir çocuk parkında olabilecek şeyler ve raflardaki oyuncaklar ile bir kreşin oyun odasına benziyordu. Tabi ki küflenmemiş haline.

Duvarlar rutubetten siyahlamış dökülmeye başlamıştı. Odayı dolaşmaya başladığımda raflarda ki oyuncakların tahtadan yapıldığını görmüştüm. Epey eskiydi. 

''Önceden buraya ailemle pikniğe gelirdik burası da çocuklar için yapılmış bir oda ailelerin çocuklarını koyması için falan. En son gelmemin üzerinden epey zaman geçti tek başıma gelmeye cesaret edemedim.'' 

''Buradaki eşyalar neden bu kadar eski ?'' Hafif bir boğaz temizlemeden sonra gözlerini benden kaçırdı. 

''Çok uzun zaman önce yapılmış o zamandan beri kullanılıyor.'' başımı salladıktan sonra biraz daha gezdim  başımı Umar'a çevirdiğimde buraya hasret dolu gözlerle baktım gözlerinde acı o kadar belirgindi ki buraya tek başına gelememesi gözüme normal gelmişti. Gözlerinde ki küçük, kırgın oğlan çocuğu yere çökmüş bu harabeye bakıyordu. Daha fazla bu şekilde durmasına dayanamayıp onu dışarı doğru çekiştirdim.  

Daha düzgün olan banklardan birine oturduğumuzda ikimizde sessizdik ben ne diyeceğimi düşünürken o da içindeki küçük çocukla çatışır gibiydi. Bugün karşımda hiç görmediğim bir Umar duruyordu. Kırılgandı. 

  ❄️ 

Evimin önünde durduğumuzda ne yalan söyleyeyim Umar'dan ayrılmak istememiştim. Bugün fazla nazik fazla romantik ve fazla iyiydi. Tabi birlikte iki porsiyon soğanlı dürüm gömdüğümüzü saymazsak. İkimizinde kurduğu duvarların yıkılma günüydü birazda. Bana yaklaştığında öpeceğini anlamıştım kararmış bakışları dudaklarımda saliselikte olsa gözlerimdeydi. Henüz buna hazır değildim. Tamam tecrübesiz değildim ama iki porsiyon  soğanlı dürümden sonra onu öpmek iyi bir izlenimde olmayacaktı. Daha fazla dudaklarıma yaklaşmadan yanağına bir öpücük kondurdum. 

''Gerçekten güzel bir gündü, eğlendim.'' 

''Bende umarım sana kendimi anlatabilmişimdir.''

''Anlattı-'' Yan tarafımızdan gelen ses ile başımı hemen oraya çevirdim Lina ve Akın koşarak bize doğru geliyorlar ve ismimi seslenmeyi unutmuyorlardı. Lina'nın yanıma gelir gelmez sarılmasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Öylece ortadan kaybolmam onları endişelendirmişti. Lina'nın arkasından Akın'da sarıldığında onlara durumu izah etmeye çalıyordum ta ki motor sesini duyuncaya kadar. 

Umar gitmişti hemde bir veda bile edemeden. 


Arkadaşlar merhaba! Pek bir ciddi olsa da takılmayın. Bölümün kısalığına bakmayın lütfen sınav haftasından kaynaklı bir şey. Keyifli okumalar. 

Cehennem KasabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin