Harry'nin ağzındanAna'ya şaşkınlıkla baktım. Kucağımda ki bu kız bana seni seviyorum mu demişti? Yani bildiğimiz Ana? Bana aşkını itiraf etmişti? İstemsiz bir şekilde sırıtmam normal değil sanırım.
Hiç vakit kaybetmeden dudaklarına yapıştım. Hızlı hızlı öpüşürken tutkuyu iliklerime kadar hissediyordum. Ana'yı altıma alıp ellerimi kalçasına indirdim. Hiç nefes almadan öpüşmek çok farklıydı. Yani nefessiz kalıyordun ve nefes alman önemsizdi. Çünkü öpüştüğüm kişi nefesimdi. Onu öpmesem işte o zaman nefes alamazdım.
Koltuğun bize yetmeyeceğini anladığımda Ana'yı kalçalarından tutup kaldırdım. Sert bir şekilde bedeninin bana çarpması yüzünden küçük Harry yerinde duramıyordu. Ana inleyince daha hızlı adımlarla odasına çıktım. Öpüşmeyi kesmeden kapıyı kapattım ve yatağa geçtim. Ana'yı bırakıp anında üstüne yerleştim. Altımda sadece baksır olduğu için Ana'nın soyunması gerekiyordu bence.
Tişörtünü çıkartıp vakit kaybetmeden altını da çıkardım. Ana'nın elleri sırtımdan saçlarıma çıkınca inledim. Anlaşılan bu gece de uyku yok.
************************************
Elimi yanıma uzatınca boşluk hissetmemle gözümü açtım. Ana nerdeydi? Gözlerimi ovuşturup doğruldum. Belimin ağrısıyla tısladım. Siktir. Fena ağrıyordu. Bütün gece Ana üstümdeydi. Yani anladınız işte. Bu ağrıdan şikayet edemem o yüzden.
Yerden baksırımı alıp giyindim. Kapıyı açıp merdivenlere adımladım. Aşağıdan müzik sesi geliyordu. Mutfağa girince hem yemek yapan hem de kalçalarını sallayarak dans eden Ana ile karşılaşmam günümü tam anlamıyla aydın yaptı. Üstünde benim tişörtüm varken -sadece benim tişörtüm- o kadar seksiydi ki. Ona fark etmeden arkasına geçtim ve sarıldım. Ana durup anında kafasını bana çevirdi. İrkmişti.
"Günaydın bebeğim."
"Günaydın."
Boynuna öpücük kondurup onu geri bıraktım. Beni çevirip masayı görmemi sağladı. Vay canına. Dudaklarımı yalayıp masaya geçtim.
"Senin için hazırladım. Nasıl?"
Dedi Ana. Sevimli bir şekide bana bakıyordu. Ama seni öperim ben. Pankekten bir ısırık alınca zevkle mırıldandım.
"Harika olmuş bebeğim."
O da masaya geçince beraber kahvaltı etmeye başladık. Sohbet ederken Ana sürekli sandalyede hareket ediyordu. Gülüyordu ama arada yüzü buruşuyordu.
"Sorun ne Anna?"
Ellerini yok anlamında salladı.
"Hiç bir sorun yok." Dedi sırıtırken.
Boş bardağını alıp kalktı. Buzdolabından çıkardığı meyve suyunu bardağına boşalttı ve masaya koydu. Yavaşça oturdu ve tekrar yüzü buruştu. Ne olduğunu anlamıştım. Salak değilim. Gece boyunca üstümde hareket etmişti. Hatta ayakta bile- herneyse. Ve canı acıyordu. Benim bile canım acıyorsa Ana'yı anlayabiliyordum.
Onu kızdırmamasını umarak konuştum.
"Üstte olmanı ne kadar sevsem de sanırım benim üstte olmam ikimiz için de daha iyi."
Yediği ekmek boğazında kalırken öksürmeye başladı. Meyve suyundan bir yudum aldı ve gözlerini kocaman açtı.
"Harry! Sapıklığı kes lütfen. Saçmalamayı da."
Omuz silkip sırıttım. Sapıklığı ve saçmalamayı seviyorum. Elimde değil.
Ana'nın ağzından