Merhaba, uzuun bir bölümle geldim size, umarım beğenirsiniz :)
Bu bölümde ufacık bir ricam var sizden. Bölüm sonunda Ece'nin bundan sonra ne yapacağına dair tahminlerinizi fazlasıyla merak ediyorum. Bana yorum olarak veya özelden mesaj olarak bildirirseniz çok ama çook mutlu edersiniz beni :) Unutmadan şunu da diyeyim kafamdaki kurguyu yakalayan birisi olursa özelden ona doğru tahmin yaptığını belirteceğim ;)
Keyifli okumalar...
************
"Ece abla! Ne işin var senin o delikte?"
Sağ elinin işaret parmağını, büzüştürdüğü dudaklarının önünde tutarak anlamaz gözlerle kendisine bakan Eylül'e susmasını anlatmaya çalıştı Ece. Ama Eylül'ün uykudan kalkmış minicik beyninin Ece'nin yurttaki çocuklarla sık sık oynadığı saklambaç oyunu içerisinde olduğunu anlamaya pek niyeti yoktu.
Ece ablasının, bahçede bilinmeyen sebepten dolayı açılmış olan bu çukurun içinde olmasının kendi çocuk aklınca olan sebebini düşününce gözlerini kocaman açtı.
"Korkuyor musun?" diye sordu Eylül.
Kendi sorduğu soruya kendi cevap vermeden hemen önce kafasını sağa sola salladı. Ardından konuşmasına devam etti.
"Ama sen hiçbir şeyden korkmazsın ki. Yetinhane cadısından bile." Diyerek kıkırdadı Eylül.
Eylül yaşı ufak olmasına rağmen kelimeleri yanlış söyleyen bir çocuk değildi. Yetimhane'nin anlamını da söylenişini de pekâlâ biliyordu bilmesine ama Ece, Eylül'e ve kendini bildiğinden beri yetimhaneye gelen tüm çocuklara öğrettiği gibi içinde bulundukları bu kuruma yetimhane dedirttirmiyordu. Çünkü Ece yetimliklerinin vurgulandığı yetimhane ismini kabul etmektense; yetimlikten daha çok yetinmenin ağır bastığı bu yere yetinhane denmesini savunurdu.
Eylül'ün sesli bir şekilde konuşmasından dolayı sobelenmeye çeyrek kala olduğunu bilen Ece saklandığı çukurdan kafasını uzattı.
Eylül'ün kafa karışıklığını gidermek için sorularını cevaplandırmak üzere tam ağzını açmıştı ki seslerden yola çıkarak bahçenin arkasına doğru gelip ikiliyi gören Esma bağırmaya başladı.
"Eceee gördüm seni! Sobe sobe sobeee!"
Esma'nın bağırmasıyla birlikte nasıl bir oyunun içinde olduklarını anlayan Eylül üzgün bir şekilde konuşmaya başladı.
"Eylül yine yakalanmana sebep oldu, değil mi Ece abla?" diyerek dudaklarını büzen bir Eylül Şirine'sinin cılız ama pespembe olan yanaklarını öpücüklere boğmak istedi Ece.
"Üzülme Eylül'üm. Son zamanlarda kaybetmeye o kadar alıştım ki artık hiç koymuyor." Diyerek gülümsedi genç kız.
Ece'nin söylediklerinin yarısını anlayıp geriye kalan kısmını da kendi çocuk aklınla tamamlamaya çalışan Eylül, ortaya pek mantıklı bir şey çıkartamayınca kafası karışık bir şekilde Ece'ye baktı.
Eylül'ün çatılmış kaşlarını gören Ece, bir an önce çukurdan çıkıp karşısındaki bu ufak cimcimeyi kendisine zarar vermediği konusunda ikna etmesi gerektiğinin bilinciyle iki elini çukurun ağız kısmına dayadı ve vücudunu yukarı doğru çekmek için hamle yaptı.
Tam bu sırada göğsüne giren ani bir sancıyla olduğu yerde donan Ece, birkaç saniye geçtikten sonra selamsız sabahsız göğsüne giren ağrıya daha fazla dayanamayıp tekrar çukurun içine düştü.
Tüm bu yaşananlar sırasında çektiği acının en ufak bir yansımasını dahi kendisine korkuyla bakmakta olan Eylül'e yansıtmamak adına sesini çıkartamadı. Acısını yanağının iç kısmını ısırarak başka yerden çıkarmaya çalışması da ayrı bir ironiydi Ece için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Formulaşk1
General FictionHayalleriniz uğruna nelere katlanmayı göze alırsınız? Mesela pembe kimliğinizi bir kenara bırakıp, mavi kimliğe bürünmeye cesaret eder misiniz? Olmaz mı? Ben böyle birisinin hikayesini biliyorum ya da hayal edebiliyorum diyelim. Ve size anlatmaktan...