Ölümü Getiren Çığlıklar

29 4 1
                                    

Rey uyanmıştı. Saat 07.00 idi. Yüzünü yıkamak için yatağından kalkıp lavaboya yöneldi. Yine musluğun yaslandığı duvardaki, aynaya baktı. Saçları darmadağınıktı, gözleri de hafiften kaymış bir haldeydi. Musluğu açıp ellerini suya yaklaştırdı. Suyu alıp yüzüne vurmuştu. Ayılamayınca bir kere daha vurdu. Hala ayılmamıştı. Sanki gözlerinde bir şey vardı da, ayılmasını engelliyordu. Aynaya bakmak için suratını kaldırdığında gördüğü şey onu öyle korkuttu ki, kendisini geriye atmıştı. İnanamamıştı ama başka bir şey de olamaz diye düşündü. Ayağa kalkıp tekrar aynaya baktı. Evet, gerçekten de garip bir şey vardı. Rey'in gözleri, gözbebekleri dışında her yeri simsiyahtı. Bir anda içinde bulunduğu ortam yok oldu, geriye sadece simsiyah bir yer kalmıştı. Rey'in korkusu, gittikçe artıyordu. Neler olduğunu anlamayan Rey, arkasına bir şey düştüğünü fark etti. Yavaşça arkasına dönüp baktı, sadece defterine bir şeyler yazmak için kullandığı siyah kalemiymiş. Biraz rahatladı ve kalemini almak için yürüdü. Kalemi eline almıştı fakat kalemin ağırlığı oldukça fazlaydı. Sanki elinde kalem değil de, demirden bir sopa vardı. Kalemine baktı. Evet, bir bakıma haklı çıktı. Elindeki kalem değildi, elindeki siyah renkte bir katanaydı. Rey, iyiden iyiye korkmaya başlamıştı. Kısık bir sesle:

-Burada neler oluyor? Ben neredeyim? Bu kılıç da ne? Gözlerim neden siyahlaştı?

Bu soruları sorarken o an büyük bir çığlık duydu. Rey artık ne yapacağı bilmez hale gelmişti. Ayak sesleri duydu. Sanki Rey'e doğru yürüyen birisi vardı. Rey, ayak seslerini duyunca ona yardım edebilecek birisi olabilir diye düşündü ve kendisini biraz toparladı. Ayak seslerinin geldiği yöne doğru bağırarak:

-Kim var orada?

Rey, ufaktan bir gülüş duydu ve ayak sesleri durmuyordu. Aynı şekilde bağırarak:

-Kim var orada?

Ayak sesleri hala durmuyordu, aksine artmıştı. Demin yürüyen kişi, şimdi koşuyordu. Rey ise ona gelen kişinin yardım etmeye gelmediği düşünmeye başlamıştı. Belki o kişiyi öldürürse, bunların bir açıklamasını bulabilirdi. Ama nasıl yapacaktı? Hayatında bir kişiyi bile öldürmemişti Rey. Elindeki siyah kılıca baktı. Bu kılıç boşuna burada olamazdı. Belli ki bir amacı vardı da bu kılıç ortaya çıkıverdi. İki eliyle kılıcı kavradı. Kılıç kullanmasını sadece izlediği filmlerde gördüğü kadar biliyordu. Neyse ki kılıcı nasıl tutacağını biliyordu. Rey, hazırdı. Ona doğru koşan şeye karşılık vermek için onun yakınlaşmasını bekliyordu. Bir anda o büyük çığlığı duydu ve ağzını kapatan, kocaman siyah dişli maskeyi takan bir adam gördü. Fakat onun gözlerinin her yeri simsiyahtı. Rey, ona doğru koşan şeyi öldürmeye oldukça kararlıydı ki bir anda, alarm sesi duyuldu. Rey ne oluyor demeden kendini yatağından düşmüş bir vaziyette buldu.

Telefonunun alarmıymış. 31 Aralık sabahının 7'sine kurulmuş bir alarm. Rey, anladı ki gördükleri sadece bir rüyadan ibaretmiş. Derin bir oh çekti ve lavaboya yürüdü. Yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa gidip kahvaltısını hazırlamaya başladı. Kahvaltısını bitirdiği gibi yılbaşı etkinlikleri düzenlenecek alana gitmek için siyah ceketini ve ayakkabısını giydi.

Rey, yürümeye başladı. Biraz yürüdükten sonra "Acaba bu gördüklerimi birisine anlatsam mı?" diye düşündü ama vazgeçti. Arkadaşlarına tuhaf geleceğini düşündü. Mia ise, dün akşam Zerrina'nın evinde kalmıştı. Zerrina sabah Mia'yı uyandırmak için harika bir planı vardı. Zerrina gerindi ve tüm hızıyla 2 metre uzağındaki yatağa koşup, Mia'nın üstüne atladı. Mia ah diye bağırdı. Kendini toparladı, Zerrina'ya kızgın bakışlarıyla kolundan tuttu. Mia sinirli bir sesle:

-Uyuyan birisi böyle mi kaldırılır, Zerrina!

Zerrina gülümseyerek:

-Sana özel uyandırma tekniğim.

Gri GözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin