Turkuaz Işık

13 4 1
                                    

-Kardeşim, hazır mısın? Hadi Rey bizi bekliyor, çabuk ol.

-Geliyorum! Az kaldı abi.

-Tamam.

Kardeşinin hazırlanmasını hızlandırmak için kısa konuşmasını yaptıktan sonra Berd, kardeşinin odasının yanındaki mutfağa gidip camdan dışarı baktı. Dışarıdaki akşam havası güzeldi ama garip hissediyordu. "Yine aynı şey mi?" dedi kendi kendine. Rey'in hastaneye yattığı günden beri her yerde onu takip eden değişik bir şey vardı. Sanki birisi tarafından gözleniyordu fakat öyle olsa neden aynı hissi aynaya baktığında hissetsin? Camda düşüncelerin içine dalmış bir halde dışarı bakarken kardeşi, hazırlanmış bir şekilde mutfağa girdi. Sarah yavaşça yaklaşıp kısık bir sesle:

-Abi, çıkmıyor muyuz?

Sesinden etkilenerek cama doğru sıçrayan Berd, kafasını cama vurdu. Kardeşi olduğu yerden ne olduğunu anlamaya çalışırken hafiften gülümseyerek:

-İnsan abisinin arkasından sinsice gelir mi? Korkuttun beni, kız.

Yüksek bir sesle:

-Affedersin abi, neyse ben hazırım. Hadi gidelim.

-O zaman düş önüme bakayım, minik kız.

-1.cisi önündeyim, 2.cisi ben minik değilim!

-Anlaşıldı, minik kız.

-Abi!

-Tamam tamam, şimdi gerçekten gidelim.

İkisi de kapıda ayakkabılarını giydikten sonra, Berd kapıyı yavaşça kapatıp cebinden çıkardığı anahtarlardan turkuaz renkli bantla işaretlenmiş anahtarı diğerlerinin arasından kavrayıp kapıyı kilitledi. Anahtarı hızlıca kilit yerinden çekip aldığı yere geri koydu. Kardeşi kilitleme aşaması bittiği gibi aşağıya inmeye başladı, o da onun arkasından inmeye başladı. Birkaç saniye içinde apartman kapısına vardılar. Berd tam kapıyı açıp dışarı çıkacakken duraksadı. Duraksadı çünkü o his yine onu rahatsız etti. Bu histen bir türlü kurtulamadığından baya şikâyetçiydi lakin elden bir şey gelmezdi. Kendini toparladıktan sonra kapıyı açtı ve dışarıya çıktı, sonra da kardeşi. Onun elini tutup yürümeye başladılar. Birkaç saniye sonra apartman kapısının kapanma sesi duyuldu.

Sıkıntıdan patlayacak haldeydi. Aklına ne yazacak bir şey geliyor ne de çizecek bir şey. Yarım saat boyunca defteri karaladı Rey. Mia ise ortalarda yoktu. Ayağa kalkmayı çok istiyordu ama kalkarsa hem yaralarının acısı hem de bir sadist hemşirenin işkencesinin acısı ile yamulurdu. Vücudunu zorla kaldırıp arkasının üstüne oturdu, yastığını da duvara koyup sırtını duvara yasladı. Tam camdan dışarıya bakacakken yanındaki telefonu gördü ve eline aldı. Gri gözleriyle telefonun saatine baktı. Saat 19.50 idi. Öylece bakmaya devam etti. Aradan yaklaşık 15 saniye geçtikten sonra telefonu ayaklarının olduğu yere fırlatarak:

-Aradan kaç saat geçmiş ve ben hiçbir şey yapmadan oturmuşum! Yeteneksiz Rey! Herb amca sana kılıç kullanmada o kadar eğitim versin, senin düştüğün hale bak, geri zekâlı!

Kendisini azarlarken bir süre sonra odanın kapısının açılma sesi duydu. Tam kapıya bakacakken kafasına kalem yedi. Mia, kızgın bir halde Rey'e bakıyordu. Etrafa ateş açan bakışlarla:

-Ne diye bağırıyorsun, salak herif! Diğer odadaki insanlar senin sesin yüzünden yerlerinden sıçramışlar. Sesin hastanenin girişine kadar geliyordu

-Sen de bağırıyorsun ama.

Bu sefer kafasına yumruk yedi. Hangi ara gelip yumruk attığını göremedi fakat yanında "Seni gebertirim!" bakışlarıyla bakan Mia vardı. Ağzını açmayı düşündü bir an lakin açtığı gibi bir yumruk daha yiyeceğini bildiği için öylece kaldı. Demin kızgınlıktan bir canavara dönüşmüş Mia, biraz nefes alıp verdikten sonra eski haline döndü. Elini onun kafasına koyarak:

Gri GözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin