Bilge Varlık

13 4 3
                                    

Canavarların cesetleri, birkaç saniye sonra eriyip kayboldu fakat evin koridoru kan gölü gibiydi. Üstü başı kanlı olan Rey, kılıcını omzuna koyup Muster hocasının yanına çömeldi. Herkes şaşkın bir haldeydi. Mia, kendine gelip Kiron ile Muster hocanın yaralarını sarmak için odalardan birkaç kıyafet aldı. Sardıktan sonra mutfaktan bulduğu yara bandını Rey'in yanağındaki çiziğe yapıştırdı. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Muster hoca, elini onun omzuna koyarak:

-Gerçekten deminki hareketleri yapan sen miydin? Eğer öyleyse böyle dövüşmeyi nereden öğrendin?

Rey, gülümseyerek:

- Herb amcayı tanıyor musunuz hocam?

-Hayır, tanımıyorum. O kim?

-Doğru, size onu anlatmadım. 7 yaşımda 2003 olayı yüzünden ailemi kaybedince inşaatlarda çalışmaya karar verdim. O yaşlarda çalışmam pek doğru değildi, hatta kabul etmediler. Direttim ama yine olmadı. Sonra arkadan koskocaman vücudu olan birisi beni kabul etmeyen grubun arasından geçip, bana bakmaya başladı. Gri gözleri, omuzlarına kadar gelen gri saçları bu kişi Herb adındaki bir demirciydi. 57 yaşındaydı. Sonra arkasındaki gruba" 12 yaşına basan bir çocuk, inşaatlarda çalışabilir. O yaşa kadar bu çocuğu kendime çırak olarak işe alıyorum. Nasıl olsa benim işimde yaş sınırı yok." dedi. Sorun çıkarmadan kabul ettiler. O günden sonra onun yanında çalışmaya başladım. Bu şekilde aradan 5 yıl geçti. Bana hem demirciliği, hem gerçek anlamda bir insan olmayı, hem de katanayla dövüşmeyi öğretti. Demirci olduğundan onun için kılıç yapmak pek de zor değildi. Söylediğine göre Bultorry'de gelene kadar düzinelerce kılıç yaptı ve 30 yaşına kadar Sincora'da yaşadı.

-Sincora? Samuraylar ülkesi mi?

-Evet, hocam. Bildiğiniz gibi orada doğmuş olan herkes katana kullanmasını öğrenir.

-Demek öyle. Peki, Herb amcana ne oldu?

Rey, gülümsemesini kesti. Sesini hafiften kısarak:

-12 yaşıma girip inşaatlarda çalışmaya başladım. Artık çırağı değildim ama hala onunla birlikte kalmaya devam ettim. Benim babam gibiydi, onu bırakamazdım. Bir gün inşaata o da geldi. İnşaattaki işçilerden biri, Herb amcanın beni görmek istediğini söyledi. Tam aşağıya giderken büyük bir ses duydum. Aşağıya indiğimde o sesin nereden geldiğini anladım. 7.kattan düşen inşaat demirlerinden. Sonra Herb amca nerede diye etrafıma bakındım. Onu göremeyince bizim inşaattaki ustaya "Herb amca nerede?" diye sordum. O ise üzgün bir suratla düşen inşaat demirlerini gösterdi. İnanamadım, inanmak istemedim ama vinçle inşaat demirleri kaldırdıklarında inanmak, mecburi oldu. Vücudunun her yanı kan içindeydi. Yıllardır beni koruyan, eğiten insan öldü. O an çığlıklar atıp ağlamak istedim ama yapamadım. Sanki ağlamamı engelleyen bir şeyler vardı. Ağlayamadığım için ben de ayakta durarak gözlerimi kırpmadan cesedine bakmaktı. Bu olaydan sonra aradan 1 gün geçti. Sabahın 9'sunda evden çıkıp Herb amcanın bulunduğu cenaze aracının ön koltuğuna oturup, mezarlığa gittik. Cenazesi defnedildikten 5 dakika sonra cenazeye gelenler, araçlarına binip gittiler. Ben ise orada kaldım. Kendimi toparlamak için onun mezarına sürekli baktım. Kendimi toparlayınca ona bir söz verdim.

Rey, bir anda sessizleşti. Muster hoca, bu sessizliğine dayanamayıp:

-Ne sözü verdin ona?

Sert bakışlarla:

-Sevdiğim her insanı, ölümüme sebep olsa bile koruyacağım.

Mia'nın gözleri bir anda doldu. Kimse görmesin diye başını eğdi. Kiron, diz üstü otururken yere yatarak tavana baktı. Messe hoca, hafif üzgün bir şekilde sol kolunu, sağ eliyle tuttu. Muster hoca ise duruşunu hiç bozmadan boş gözlerle yere baktı. Rey, ayağa kalkarak:

Gri GözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin