Yerdeki bembeyaz karın üzerine, kıpkırmızı kan dökülüyordu. Dökülen kan oldukça fazlaydı ve git gide artıyordu. Sonunda bir adam, o kanlı yerin üzerine düştü. Bu maskeli adamdı. Rey'in saldırısı, onu belinden sağ omzuna kadar ağır yaralamıştı. Maskeli adam, yavaşça ölüyordu. Hayatının son saniyeleri bitmeden, Rey'e baktı. Rey, oldukça şaşkına dönmüştü. Çünkü maskeli adamın gözleri, siyahlıktan kurtulmuştu. Sanki eski haline dönmüştü. Maskeli adam kafasını kalan gücüyle kaldırdı. Bir şey demek istiyordu Rey'e. Oldukça kısık bir sesle:
-Te.. şek....kür.
Diyebildiği tek şey buydu. Sonra adamın bedeni, bir kar gibi eriyerek yok oldu. Rey, o an kendi içinden:
-Demek kendi isteğiyle bana saldırmıyormuş. Başkası tarafından kontrol edilmiş. Peki, bu adamı ele geçirip kontrol eden kişi kim?
Rey, düşüncelere dalmış bir vaziyette duruyordu. Muster hoca, Rey'in kanayan kolunu göstererek:
-Seni bir hastaneye götürmeliyiz, Rey.
Rey, öylesine derin düşünüyordu ki, Muster hocasını duymamıştı. Muster hoca, onu tutup sallayarak:
-Rey, orda mısın?
Rey, hemen toparlandı. Hocasına:
-Evet hocam?
-Kolun kanıyor. Seni hastaneye götürmemiz lazım.
-Fakat o şeylerden daha varsa ve biz gidersek, Mia ile Messe hoca zarar görebilirler.
- Şu halinle, onları koruyabileceğini mi düşünüyorsun? Evet, riskli ama mecburuz. Yoksa kesinlikle bir kaybımız olacak. Hem sen merak etme. Messe'yle konuşan bir varlık var, onlar bizden daha iyi bir durumda.
Muster hoca, haklıydı. Rey, durumu kabullenip:
-Peki, gidelim hocam.
Muster hoca ile Rey motosiklete atlayıp hastaneye gidiyorlardı. Rey, elindeki kılıca bakıyordu. Aradan birkaç saniye geçtikten sonra Rey'in kılıcı, siyah renkte bir dumana dönüşüp kayboldu. Rey'in elinde o kılıca ait bir şey kalmamıştı. Elini indirdi ve yola bakmaya başladı. Messe hoca, Mia'nın dairesine çıkmıştı. Her tarafı kilitleyip Mia'nın yanına gitti. Mia, öylece oturuyordu. Gözleri hafiften titriyordu. Messe hoca, onun yanına gidip, yatağa oturdu. Yavaş bir şekilde:
-Mia, iyi misin?
Mia, sanki birisinin ona bir şey demesini beklemişti. Gözleri doldu. 1-2 saniye sonra Messe hocasına sıkıca sarılıp ağlamaklı bir sesle:
-Benim yüzünden kolundan yaralandı. Ben o an sesimi çıkartmamış olsaydım, belki de zarar görmeyecekti.
Messe hoca, Mia'nın sırtını okşamaya başladı. Kısık bir sesle:
-Mia, o seni korumak için yaralandı. Bazen bir şeyleri korumak için bedeller ödersin. O kaçmak yerine seni korumayı seçti ve bir bedel ödedi. Bu yüzden kendini suçlama.
Mia, Messe hocanın dediklerini duyunca biraz rahatlamıştı. Mia, dışarıdan bakılınca umursamaz bir kız gibi gözükse öyle birisi değildi. Aslında oldukça duygusal bir kızdı ve sevdiklerine çok değer verirdi. Bir süre daha Messe hocasına sarıldı. Sonra onu bıraktı ve yatağa uzandı. Messe hoca ayağa kalkarak:
-Neyse, ben bize bir kahve yapayım. Kahven var, değil mi?
-Var hocam. Tezgahın üstünde.
-Peki.
Mia, yatağında uzanırken kendine kısık bir sesle:
-O maskeli canavar da neydi? Nereden gelmişti? Niçin...
Mia bir an duraksadı. Duraksamadan sonra oldukça yavaş bir şekilde:
-Niçin Rey'e saldırdı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Göz
Fantasy"Dünyadaki her şey büyük bir denge içerisindedir. Bu denge sayesinde Dünya, asırlardır yok olmamış ve varlığı devam etmiştir. Şunu da bilmeliyiz ki, bu dengeyi koruyan varlıklar vardır. İşte bu dengeyi korumakla görevlendirilmiş varlıklar insan...