İkiye Ayrılan Yol

19 3 3
                                    

"Görünen o ki savaş kaçınılmaz. O zaman bu savaşı kaybetmek yok!" dedi kendine Berd. Kendiyle böyle konuşarak cesaretlendirmeye çalışıyordu. Çünkü dövüş konusunda pek de iyi değildi. Sert bakışlarla ona doğru koşan canavara baktı. Canavar tam üstüne atlamıştı ki sağa kaçıp saldırıyı boşa çıkardı. Sonra yanağına sert bir yumruk geçirdi, öyle ki canavar 2 metre ötedeki direğe çarpıp yere düştü. Doğrusu biraz şaşırmıştı Berd, çünkü böyle bir hamleyi yapmak ona göre zordu ama yaptı. "Sanırım bu silahlar sadece fiziksel gücümü arttırmıyor. Hareket kabiliyetimi de arttırıyor." dedi. Yumruğun etkisinden çıkan canavar tekrar saldırmak için ayağa kalktı. O korkunç çığlığını attı ve olduğu yerde öylece beklemeye başladı. Berd, canavarın saldırmak gibi bir isteği olmadığını düşünüp üstüne yürümeye başladı. Tam yumruğu yapıştıracakken arkadan bir ses duyuldu."Abi o canavardan kaç!" diye mutfağın camından bağıran küçük kardeşiydi. Kardeşine bakmak için arkasını döndüğünde canavar ufak bir çığlık atıp Berd'e sert bir tekme atıp sersemleterek yere düşürdü ve üstünden atladı. Vurduğu yerden kan akmaya başladı. Berd o tekmeyle anladı ki canavar Sarah'ı öldürmeye gidiyordu. Kardeşini öldürmek isteyen canavarın peşinden gitmeye çalıştı ama üzerindeki hafif sersemlik yüzünden başaramadı. Canavarı yakalamak imkânsız gibi olduğundan boğazı koparcasına kadar yüksek bir sesle "İçeri geç!" diye bağırdı kardeşine. Kardeşi şaşkın bir halde bakarken canavar çoktan onun bulunduğu kata zıplayarak çıkmıştı. Onu geri iterek onunla beraber eve girdi. Berd "Eğer bir şey yapmazsam, Sarah." diye düşündü lakin vücudu sanki duvara zincirlenmiş gibi zor hareket ediyordu. Hep böyle duruma düşmekten korkardı, kardeşinin başı beladayken koruyamama durumu.

Canavar sırıtarak, ağır adımlarla Sarah'ın üzerine yürüyordu. Seri katil edasıyla yürüyenin karşısındaki küçük Sarah ise korkudan gözleri kocaman bir halde ağlıyordu. Yerde sürünerek mutfağın kapısına kadar gitti fakat kapı kapalı olduğundan daha fazla gidemeyeceğini anlayınca öylece ölümü beklemeye başladı. Canavar büyük bir çığlık atıp saldırmaya hazırlandı. Tam saldıracakken arkadan büyük bir ses her taraftan duyuldu. Bu birisinin haykırması idi. Minik Sarah ağlarken bir anda kendini toparlayıp ayağa kalktı. Canavara sert bir sesle "Kaçsan iyi edersin, çünkü abim senin için geliyor." dedi. Canavar ise şaşkın bakışlarla Sarah'a bakarken bir anda karnının ortasından sargıyla sarılmış bir el delerek çıkıverdi. Arkasına dönüp baktığında gördüğü şey gözleri turkuaz renkte parlayan Berd'di. "Onu öldürmene izin vereceğimi mi sandın, seni geri zekâlı canavar." dedi Berd. Ardından öbür elini de aynı yere sokarak "Sarah, arkanı dön!" diye bağırdı. Abisinin emriyle hemen arkasını dönüp kulaklarını kapattı. Berd her şeyin hazır olduğunu görünce canavarı havaya kaldırıp canavarı ortadan ikiye ayırmak için tüm gücüyle ellerine abandı. Canavar, acılar içinde çığlık atıyordu ama Berd'in kulakları duymuyordu bu çığlıkları. Birkaç saniyenin sonunda ise mutfağın her tarafına kanlar fışkırmaya başladı.

Bir anda titreyerek sallandı Rey. Onun ani titremesinden korkan Mia, yumuşak bir sesle "Rey, iyi misin? Bir şey mi oldu?" diye sordu. Rey bir süre bacaklarının üzerindeki desensiz örtüsüne baktı. Bir süre öylece bakakaldı. Mia ise Rey'in yanına yaklaşıp onun omzundan tuttu. Onun suratına bakarak "İyi misin? Bir şey mi oldu?"" diye tekrarladı soruyu. Bir anda başını kapıya döndürdü Rey. Gözleri titreyerek bakıyordu kapıya. Hiçbir şey söylemeden ayağa kalkmaya çalıştı fakat canı çok yandı. Hiç beklemeden yine denedi ama sonuç aynıydı. Mia ne yapmaya çalıştığını anlayıp diğer omzundan da tuttu. "Ne oldu da ayağa kalkmaya çalışıyorsun? Söylesene Rey!" diye ufaktan bağırdı. Rey, bir süre Mia'ya masum bir kedi gibi baktı.

"Sanki Berd'e bir şey oldu gibi hissettim, sanki bir canavar ona saldırdı." dedi yutkunarak. Mia şimdi anlamıştı Rey'in neden kendini zorladığını. Hafif sert, hafif yumuşak bir ses tonuyla "Tamam, o zaman ben Berd'i arayacağım. Ondan durumunu öğreniriz." dedi ve telefonu çıkardı. Birkaç saniye sonra telefonu kulağına dayadı. Arama başladıktan bir zaman sonra "Aradığınız kişi şu anda başkasıyla görüşme yapıyor, lütfen bekleyin." diye söyleyen telesekreterin sesi geldi. Mia da telesekreterin söylediklerinin aynısını Rey'e söyleyip "Eğer birisiyle konuşuyorsa yüksek ihtimalle iyidir." diyerek cümlesini bitirdi. Rey ise "Tamam." der gibi kafasını sallayıp yatağına uzandı. "Demek ki yanılmışım, neyse o iyiyse biz de sessiz bir şekilde durmaya devam edelim." dedi. Mia, "Haklısın, deli adam." diyerek yerine oturdu.

"Peki, gözlerim neden turkuaz renkte parıldıyor?" diye sordu sakin bir şekilde Berd. Telefonda konuştuğu Messe hoca da "Sanırım ilk Gorro sen olacaksın Berd. Bu kadar hızlı olduğuna göre kardeşini kurtarmak için güç sınırlarını zorlamışsın. Şimdi telefonu kapatıyorum, bir 5-10 dakikaya oraya geliyoruz Muster'le. Dikkatli ol! Hala canavar olabilir." dedi. Berd de "Peki, hocam." dedi ve görüşmeyi bitirdi. Telefonuna bakmadan direk cebine koydu. Mutfaktan çıkarak kapının yanında ahşap kaplama zeminde oturan kardeşine baktı. Üzerindeki kıyafetler hafiften kanlıydı ve olanlardan sonra korkmuş bir halde idi. Onu sakinleştirmek için yanına eğilip "Rahat ol, her şey geçti canım kardeşim."diyerek ona sarıldı. Kardeşi de abisine sarılıp kafasını onun omzuna gömdü.

Aradan 7 dakika geçtikten sonra kapı zili sesi duyuldu. Berd hemen ayağa kalkıp kapıyı açtı. Gelen kişiler Muster hoca ile Messe hoca idi. Yeni uyanmış birisi gibi bir sesle:

-Hoş geldiniz.

Muster hoca, sert bakışlarla:

-Hoş bulduk Berd. Ciddi bir sorun var mı?

-Sadece küçük kardeşim korktu ve mutfak kanlar içinde.

-Peki, anladım.

İkisi de ayakkabılarını çıkarıp eve girdikten sonra mutfağa doğru yöneldiler. Abisinin hocalarının geldiğini gören Sarah, ayağa kalkıp "Hoş geldiniz." dedi abisi gibi, sonra da gözlerini kısarak gülümsedi. Kendini toparladığını gören Messe hoca, "Hoş bulduk, tatlı şey." diyerek saçlarından okşayarak sevmeye başladı. Muster hoca ile Berd ise mutfağa girip kapıyı kapattılar. Vaziyet hiç de iyi değildi. Mutfağın neredeyse her yerinde kan vardı ve kan kokusu o kadar ağırdı ki normal bir insanın psikolojisini bozabilirdi. "Burayı temizlemek düşündüğüm kadar kolay olmayacak gibi. Bugün buraya dokunmayalım, yarın Kiron'u da çağırıp buraları temizleriz. Şimdi içeriye geçelim de senin şu gözlerin hakkında konuşalım." dedi Muster hocası. Berd de bir şey demeden kapıyı açarak hocasıyla birlikte mutfaktan çıktılar. Onlar salona geçerken Sarah üstünü değiştirmiş bir halde Messe hoca ile salona geçtiler. Salonda ise karşılıklı iki gri kanepe ve orta büyüklükte siyah renkte tüplü televizyon vardı. Ufak bir yerdi ama iki kardeşe yetecek kadar da büyüktü. Bir süre sonra herkes bir yerlere oturdu. Messe hoca Sarah'la birlikte kapı tarafındaki kanepede otururken Muster hoca ile Berd ise ufak camın olduğu yerdeki kanepeyeydi. Evde de hiçbir ışık kaynağı açık değildi, sadece Berd'in parıldayan turkuaz gözleri.

Uzunca süren sessizliği Messe hoca böldü. "Şimdi Berd, senin Gorro olma şansın var ama bunu böyle hızlı yapmak oldukça zor ve yorucu bir iştir. Örnek verecek olursak bazı oyunlarda hızlı bir şekilde seviye atlamak için riske girersin fakat ölme riskin çok yüksektir, tam tersi şekilde ise yavaş bir hızda seviye atlarsan ölme riskin çok düşük olur ama zaman konusunda kaybın olur. Şimdi sorumuza gelirsek, hangi yolu seçeceksin? Hızlı ve tehlikeli olanı mı yoksa yavaş ve güvenli olanı mı?" dedi. 


Gri GözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin