GİZEMLİ YABANCIM!

Bölüm 16:KAN, ÖLÜM, ADRENALİN ve ESARET!!!

Tekrar meraba arkadaşlar :)))) Malumunuz pazartesi okullar açılıyor ve bende üniversiteye gideceğim. Daha kalacağım yurt bile belli olmadığından çokça bölüm yükleyeyim dedim. Sonuçta ne zaman internet bulabileceğim belli değil. Bu bölüm aksiyon macera diğer bölüm ise işkence bölümü :))) Bakalım beğenecek misiniz?

Eğer ki bölümü beğendiyseniz ve devamını okumak istiyorsanız yorum ve vote verin!!! Aksi takdirde size bölüm falan yok!!! Hatta geri dönüp bir önceki bölüme vermediyseniz ona da verin!!!

Yukarıdaki kişinin kim olduğunu anlayabildiniz mi??? Evet doğru tahmin!!! Melek yüzlü şeytan!!!,

Medya: Jong Hyun Jae

Aklımda hikayenin en başını düşündüm. Bu emrin bana gizli bağlılığım tarafından nasıl verildiğini ve sonrasında olanları hatırlamaya çalıştım. Çok da zor olmadı aslında! Her saniyesini, her anını hatırlıyordum yaşadıklarımın! Her konuşmamı, bana söylenilen her kelimeyi ve yaşadığım onca şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordum...

Etrafa bizim varlığımız ile ilgili dedikodular ve bizi riske atan bilgiler yayılmaya başlamıştı! Dedikodunun kaynağı İsrail'di. Bu herifin İsrail'deki bir numaralı pazarlamacısı bizim hakkımızda bilgi toplayıp topladığı bilgilerle halkı kışkırtıyordu. Kimsenin etlisine sütlüsüne vatanına karışmayan bizi şerefsiz it, silah satabilmek için adeta devrimci hatta Naziler gibi anlatıyordu! Emir açıktı! Onu susturmak!

Dedikodular böylesine yayılmışken paketten çıkar gibi gitmem ve onu öldürmem dikkat çekeceğinden bir Türk operasyonuna dahil olmam sağlandı! Tek kişilik ve ölümcül bir operasyon! Aslında bu operasyon için biçilmiş kaftandım. İşte buradan itibaren Tae Jun'a anlatabilirdim sanırım...

"Türkiye için oldukça tehlikeli ve ölümcül bir operasyon yürütecektim! Öyle ki hedefe varana kadar teknik ekibin desteği ve bilgileri olacaktı; fakat hedefe vardığım an tek başımaydım! Görev İsrail'deydi! Ülkeye resmi giriş yapmayacaktım! Herhangi bir sorunda beni kurtaramazlardı! Varlığımı inkâr etmekten başka çareleri yoktu! Yani rütbesiz, isimsiz; belgelerde geçmeyecek bir operasyon olacaktı. Kabul ettim...

İsrail'e hava yoluyla ulaştırıldım. Yine de İsrail'de hava aracımızın saptanması tehlikeli olduğundan Mısır sınırında dolanıyordu küçük uçak! Mısır ve İsrail sınırında Necef Çölü var bilir misin? İşte sınırı geçmeden uçağın kapıları açıldı. Gerekli malzemeler ve bir paraşütle uçaktan atladım! Uçak çok yüksekteydi; benim bu görev için ideal olmamın bir diğer nedeni de buydu zaten! Paraşüt becerilerim oldukça yüksekti!

Mısır sınırında o yükseklikten atlayıp paraşütü karanlıkta kayalıklı ve sessiz bir bölgeye dikkat çekmeden indirebilecek birkaç kişiden biriydim! Yine de görevin tehlikeli yanlarından biri de buydu zaten! Bir aksilik durumunda kayalıklara çarpıp ölebilirdim! Aşağıdan her ne kadar imkânsız olsa da fark edilip de ateş açılarak da öldürülebilirdim. Dahası o bölgede hedefe varana kadar hayatta kalabilecek belki de tek kişiydim!

Orada sayısız görevde bulunmuş, bedevilerin güvenini kazanmıştım. Aralarında casuslarım bile vardı! Her biri gizli bir kimliğim olduğunun farkındaydı; yine de aralarından biri olarak saymışlardı beni. Bunun da bir hikayesi var, sana bir gün anlatacağım. Neyse işte yüzlerce fit yükseklikten atlayıp da yönümü kayalıklara ayarladığımda üşüyen bedenim alçaldıkça ısınıyordu. Rasyonel düşünüp anında hesap yapabilme becerim sayesinde ineceğim noktayı tahminen hesaplayabiliyor; ufak hareketlerle ayarlayabiliyordum.

Dakikalar süren düşüşün ardından uçurumun kenarına santimlerle indim! Elbette bu kadar detaylı hesap yapmamıştım, sadece şanslıydım işte! O uçurumun dibini görme ihtimalim de vardı. Daha fazla düşünmedim ve paraşütü ateşe verip uçurumdan aşağı attım! Gecenin karanlığından faydalanıp en yakın yerleşim yerine varmalıydım! Tırmanış takımını çıkardım. Zifiri karanlıkta gökteki ayın ışığıyla kayalardan iniyordum. Birkaç kere gebermenin eşiğine geldim hiç abartısız da, işte dokuz canlı olunca paçayı yırttım bir şekilde!